Elif Demir - Hakkında Yazdığı Tanıtım Yazısı


Hayat renginde bir ecel diktirdim, giyince hiç belli etmiyor. Tıkır tıkır ölüyorum. Beni acaba anla.


Porsumuş ay saklanmayı unutmuş gibi kaybolmuyor. Birazdan, dövüşe dövüşe de olsa, çekilecek meydanından. Çünkü hiçbir kılın boynu karanlıktan ince olamaz, eğer karşısındaki aydınlıksa. Işığım! Ay kadar asil değilim. Çekmene gerek yok kılıcını. Sen zaten ta kendisisin.

Gidince, ayakta duramayacak yorgunlukta solgun bir sarı ile kuşandı başaklarım. Mendilde birikemeyecek beyazlar hatırına son sefer bakıverseydin, yüzünde gelin mealinde gülücükler örüverseydim. Başını sokacak yeri olmayan bir türkünün kırıntıları sanki hatlarımın vakumuna düştü de, dönüp dolaştırıyor tiz perdelerde. Akşam yürüyüşlerinde mırıldanan tüm sözlerin toplamıyla kalıba çöktürdüğüm, zıvanadan çıkmak için kapı-pencere arayan yangın tohumlarımı; uzun boylu olmayan şaşırtmacalarda gölge oyunlarıyla numaradan seven zan çiçeği! Yakıyorsun yüreğimi. Ilıtsana azıcık acılarımı.

…ve dev vahalarımı üç serap yutuverdi; sevdiğim, beklediğim, yitirdiğim. Kumlara astım suretini. Gelip geçen kervanlar dolu olacak sürekli. Bütün çöl durağın, bütün seraplar uğrağın olsun. Unutma ki, birkaç yıl diri kalırsın da milyonlarca yıl ölü…

Kırık dallar eğilir ve bunu yağmurun renkli kemerine hafif bir vals diye tanımlar söze batık şair. Nerden bilecek gevrek infiallerden toprağın sakalına ayaklanan kocaman ayaklar altında ezildiğini. Yüzün hangi mevsime çalardı iki dokunuş ekleyince, unuttum. Un ufak olsaydın yeryüzüne dağ diye dağıtılırdı parçaların. Eteklerine kapanırdım. Desene, kaç yıldızım dişinin kovuğunu ancak doldururdu? Bir taş düşürdüm ağzına, ki sesi gövde bulamadı daha. Üvey bakışların, alnımdaki ‘v’ kıvrımının çukurlarında çamur birikintisi bulanıklığında. Her bastığında beynime buhranlar sıçrıyor. ‘Hep gelecek’ kadar uzundun, gelemeyecek kadar kısaldın. Sarardın, devrildim. Nefessiz kaldın, can verdim.

Sakinleşmeli miyim! Ateşsem soğuyup yeryüzü mü olacağım yani?! Yeşerecek misin, onu söyle.

Sağını görmeden sol vurgunuydu yediğim. Silik vargısın ki, kaçak tütünün acemi elde sarılışı gibi kapanamazsın. Her gece salmasan saçlarını üstüme, ince belli balıkların kılçıklarıyla düelloya tutuşmazdım. Birdenbire hiçbir şey oluyor. Ve hiçbir yerde seni bulmanın külü. Tahtım boş kalacak ardımdan anlaşılan. Dudaklarına yapıştığım cehennem bir anısın dinimden kovduğum. Şeytanların sitayişlerine tek ruh noksan kaldı da; ayıklayıp tenimi, ruhumu istiyor olmalısın. Esirlerinin bilekleriyle yol alan gemi tadındasın. Kırbaçla sevgilim. Yaşadıkça, bukle bukle serçe ısmarlayan kırıma uğrak yamacımdaki çiçeklerde kaybolmaktasın...