Gece Misali - Hakkında Yazdığı Tanıtım Yazısı

GECEYİ SEVMEDEN SEVMEZSİN BENİ...

Ve;

Gecenin karanlığında ara beni
.
Çünkü ben:
En çılgın gecenin en saf haliyim...


TEK KANATLI KUŞLAR UÇMAZ.


bizler belki de tek beden arayan ve tek kanatlı kuşlarız.

topyekün bir kainata karşı,yalçın ve yüksek kayabaşında yuvalardan, korkak, ümitsiz gözlerle bakıyoruz çevremize..

yuvalarda yaşanan gündelik hayatlar sıkıcı ve uçmayan kuşların hayatı..

arada sonsuzluga özlem duyan, yuvadan başını kaldırıp engin gökyüzüne bakan,acaba uçmalı mı? demek belki de bir uyanış cesur kuşlara.. akıllı kuşlara..

, ama tek kanatlıyız, üst akıl böyle murad etmiş, belkide 'kanadını bul' da buyurdu, satır aralarında..

sevgili diğer kanadı bulmak degil midir?

sevgili aynı beden olmak ruhen?

sevgili konuşmadan aynı anda kanat çırpmak degil midir?

ve birlikte yükselmek, ayaklarını çeke çeke kurtarmak dünya bagından.. yuvadaki çalı çırpıdan.. asılan canlı cansız herşeyden?

'canım çok istiyorum kanat çırpmak seninle, ama ayağımdan çekiyorlar ne yapayım'

kimin çekmediler ey diğer kanadım?

'canım çok istiyorum kanat çırpmak seninle, ama ritmi tutturamıyorum,kafam dagılıyo'

tek beyin olamadık öyleyse diğer kanadım,,aynı beyinden düşünmüyoruz demekki.



hem yuvada kalmak hem uçmak mı istiyorsun ey diger kanat?



hem akıllı olmak hem deliliklerin hazzını yaşamak mı istiyorsun?



belki akıllı olmak yuvada kalmaktır bilemiyorum. zira uçmak beraberinde düşme riskini de getirir.

ve yeni cografyaların keşfi, hazzı, önceki tekdüze hayatı hepten dayanılmaz kılar.

ama hiçbir destanı yuvadaki kuşlar yazmadı ey kanadım.

ve evlerinde oturan tek kahraman tanımadım.

söz uzar öbür yanım. söz uzar kanadım...






kendini aşşadakilerden hangisiyle tanimlardin?
a) hedonist bir düve.
b) danseden bi karga
c) hirsizliga meyyal bi çingene.
d) molpetten bir teyyare gibi umarsiz..


sen nesin?
a) akacak bi sel
b) sellere bir bent kadar saglam, heyecansiz.
c) çocuk büyük arasi gelgit, hedefsiz serseri.
d) dişarden sevecen içerden ahlaksiz.

sen nesin?
a) herşey olan bi hiç. anlaşilmaz oldugunu düşünen
b) tehlike anina kadar karizmatik bir korkak.
c) humanist geçinen ayagi igrenç kokan bir basitlik.
d) muhatabini bulsa derya olup çoşacak bir durgunluk.

yaninda çalişan biri sennen sevişmek istese.
a) direkt dalar zevkten kudurur ve kudurturdum.
b) kabul etmez kovardim
c) kirmadan reddeder işten de çikarmazdim.

bi hayvan olsaydim.
a) gerek yoktu zaten öleyim :)
b) kartal olur gücümün farkinda olmaz salak salak uçardim.
b) kedi olurdum.. tembelligi severim

hayat..
a) herşeye ragmen yaşanilasi bi güzelliktir.
b) asla deildir ama ölmek.. zor.. bilmiom çaresizim.
c) rüzgar önünde yaprak misali yaşiorum..
d) hedeflerimin peşindeyim. mutlu olcagima inaniom










*keşke karizma çabasıyla cümleler kurulmasa..
*keşke gece gündüz bu kadar düzenli birbirini takip etmese,
ve gece bazen bi kaç gün sürse.
*keşke bu kadar şair olmasa...
yada şairlik en az mankenlik kadar zor olsa..
*keşke milletvekilleri 750 ytl maaş alsa..
*keşke ' size bu fiyat olur' demese satıcılar..
*deseler ki ' fiyatımız gavur islam aynıdır'..
*keşke tek kişi bulup yada evlenip 'tüm hayatım düzene girecek, tüm tatminsizliklerim itminan olacak ' gibi salak bir beklenti olmasa insanlarda..
*keşke amerikan artistleri bildiğimiz kadar nezaket hatır gönül bilsek..
*keşke biraz da dünyaya anlaşılmaya değil, anlamaya gelmiş olabileceğimizi de düşünsek..
* keşke tek vizyonu 'dindarlık' olmasa bazılarının..
*keşke yaşlılarımız gençlere sanat öğretebilse...
mesela bir cami avlusunda oyuncak araba yapmayı öğrense çocuklar dedelerden..
ve keşke anneler ' dersine çalış! ' diyip öteki odaya göndermek yerine birlikte ders çalışsalar çocuklarıyla...


Gitme, Ülkem Ol

Ne çok bekledim oysa ben seni
Bir asır geçti yüzün ve sesin olmadan.
Bir akşam, henüz hasret yüreğimi teslim almamışken
Rastladım sana.
Ne kadar da uzaktın ve ne soğuk.
Oysa
Hasretti üşüten onlar değil
Hangi sokaklar alacak kaldırımlarına
Böyle kederle dolu beni
Ve hangi rüzgar yanık bir mektup getirecek
Gülümsemenle birlikte..
Korkularıma tutundum sen yokken
Sesine, gölgene, yüzüne.
Bir rüzgar geldi savurdu beni duvar duvar
Ne ben kaldım ne de duvar..
Sen olmayandın, beklenen
Sen var olandın, yitirilen...
Sen benim ülkemdin; tutsak, işgal altında
Sen benim dağlarımdın, güneşim, özgürlüğüm
Sen güneş ülkesinin geleceğiydin, yüreğimin..
Sen kal öyle
Gitme, ülkem ol, yurtsuzluğum bitsin
Sana ülke getirdim, sahip olamadığım
Sana dağlar yanında güneş getirdim
Sana çocuklar getirdim gülüşleriyle,
Güneş saçları, deniz gözleriyle
Minik eller ve yürekler getirdim..
Sen güneş ülkesinin çocuklarının geleceğisin.
Al sıcağına, ısıt, büyüt, sar onları
Sensiz bırakma…
Sen öyle kal
Gitme, ülkem ol, yurtsuzluğum bitsin…







BiZi GÜLLERiN iKLiMi TÜKETTi..
TOPRAGI YARAN FiLiZE,
TARLAYI SARAN SUYA VURULDUK.
SEVDAMIZIN VAHSi ATI
ALIP BASINI GiTTi.
BiR YAZ YAGMURU GiBi
YAGDIK VE UNUTULDUK...


mektup

Kendimi esir ettim dogdugum topraklara, kopamadim yillarca, tükettim kendimi her geçen gün..Her seyini deli gibi sevdim memleketimin gecelerinden baska. Gecelerine alisamadim bir türlü..Karanlik çِ künce her sey yabancilasirdi nedense, çocuk korkularim büyürdü. Siginacak hiç bir yer bulamazdim geceleri..Bir tek yorgani basima çekip olmadik hayallere dalmak geceyi unuttururdu..Kislari okula giderek, top oynayarak ve kayarak geçerdi. Diz kapaklarima kadar islanarak gelirdim eve. Ne güzeldi sobanin gürül gürül yanisinda isinmak ve sonra da bir minderin üzerinde; yanibasinda sobanin uyuklamak..Sabahlari kalkmak zor olurdu. Soba doldurulup yakilmayincaya kadar kalkmak istemezdim...

Karin sertlestigi günlerde sabah kalkip evin yakinlarinda kurt, tilki, tavsan ve keklik izlerini arar ve incelerdim..Ve sasardim sonra: “acaba bu hayvancagizlar nasil yasiyorlar yün çorapsiz ve lastik ayakkabisiz disarida”diye..ا ok sonralari ِ grendim her canlinin sigindigi ve siginacagi bir yeri oldugunu..Evet anladim...Yanlizlik ve sensizlik ِ gretti bunu bana.

Ve simdi sana ben uzaklardan mektuplar yaziyorum dolu dolu. Siginacak bir yer bulamadim satirlardan baska..Var mi yüreginde sicacik bir yer bana?

Gaz lambasinin isiginda yapilan uzun sohbetler ve ikramlar ne kadar da büyüleyiciydi.Hele bir de masallar anlatilinca sihirli bir ortam kaplardi içeriyi. Büyüklerin yüzlerine yansiyan gaz lambasinin isigi, onlarin yüzlerine ayri bir hava verirdi.Yüzlerindeki derin çizgiler sanki yasliligi degil de masallarda anlatilan erisilmez hayalleri, düsleri, istekleri ve kaf daginin ardindaki yerleri anlatiyor ve animsatiyordu. O güzel yürekli ve yüzlü insanlar çekip gittiler birer birer; sanki hiç yasamamis gibi..sanki onlar hiç lekenlerle yer açmamis, karda terleyerek ot çekmemis, koyunlara karin üzereine ot yaymamis ve sanki hiç tahta küreklerle kar atmamis gibi...

Radyolu günler... Erivan Radyosu'nda tanidik ezgiler.Türkünün en güzel yerinde ses azalir ve Türkü anlasilmaz bir hal alirdi.Ya Ezan sesi karisir Erivan Radyosu Dalgalari'na ya da hisirtilar. Her zaman dinlemek mümkün olmuyordu radyoyu. Aksamlari saat 5 ile 7 arasi radyo dalga boyu yakalanirsa dinlenirdi. Türküye olan sevdami Erivan Radyosu'na borçluyum ve artik bütün dillerde türküler dinliyor ve sِ ylemeye çalisiyorum...

Karli okul yollarinda düse kalka okula gitmeyi, buram buram tüten ayran çorbasinin kokusunu, yokluklari,unutulmusluklari, terkedilmislikleri ve bir bardak sicak kaçak çayin verdigi hazzi ozlüyorum...

Bir gün dِ necegim geldigim topraklara, kucaklayacagim her bir tasini ve topragini.Iste ben geldim diyecegim.Tezek atesine, kar kokusuna, dost yüzüne geri gelecegim...

Sana geri gelecegim ey yar!

Bekle beni...