Yine mi dönüyorum hüzünlü saatlere? Oysa geceye beş kala çağırışlarını duymuştum. Belki sensindir diye bir umut kapladı içimi. Nafile, sana uzanan bütün yollar kapalı...öğrendim, evet geç de olsa öğrendim bunu. Çok geç olsa da...
Uzaklardan bir ses olmak istedi bir dostum, uzaklardan bir el... Üşüme diye. Olamadı, olamazdı, yokluğun her şeyden daha soğuktu. Yokluğun soğuk, yokluğun buz gibi...
Hani; öyle üşürsün ki, artık hiç bir şey hissetmez uzuvların, uyuşur kalır da manâsız bir donukluğun çizgileri oluşur, ardından bir kabuk içindeki parçalanmayı döker, ezip de geçer tüm bedenini, acısı en derinden gelir de yakar her yerini...
İşte ben de öyle üşüdüm gece yarısını beş geçe... Manâsız buluyorum sanki artık her şeyi.
Sevgi deseler sadece bir iç çekebilirim, sonra gülüp geçerim gibi geliyor.
Aşkı sorsalar, aynı dili mi konuşuyoruz diye anlamsızca bakabilirim gözlerine...
Anlatın derim durmayın, bırakın tüm şiirleri, şarkıları, masalları...
Dokunabilir miyim aşka, dokunabilir miyim ellerimle diye sorarım, geçer mi üşümesi yüreğimin, geçer mi üşümesi içimin...
Aşk dediğiniz şey gelince ansızın, anlar mı beni aşkla gelen, beni ben oldugum için mi, kendi var ettigi için mi ister... Varolanlara, benden kalanlara hoş geldin mi der, yoksa bir iki zaman sonra herkes gibi o da mı çekip gider...
Bakışlarım dondu sanki, yüreğim donunca. Nasıl da manasız bakıyorum etrafa. Görmesin istiyorum hiç kimse gözlerimi, görmesin hiç kimse hüzün tanelerimi...
Susuyorum artık derin derin. Nasıl da konuşmak istiyorum oysa. Saatlerce susmadan konuşmak istiyorum. Tüm biriktirdiklerimi en başından başlayıp sonuna kadar anlatmak istiyorum. Anlatmak yetmez biliyorum, anlaşılmak da istiyorum...
Bir el istiyorum başımda... Saçlarıma dokunsun istiyorum, tüm bedenimden söküp alsın yalnızlığımı tılsımıyla... Bir el istiyorum dokunsun saçlarıma yumuşacık ve alsın tüm donuklukları usulca.
Bir göz istiyorum gözlerimde... Anlamsız bakan gözlerimin içini görsün, hâlâ arkalarda kalmış ışık huzmelerinin içine dalsın, çıkarsın tüm umutlarımı eski sandığın içinden, açsın da ışığı ile umut olsun yollarıma, yolum olsun yordamım olsun istiyorum...
Bir omuz istiyorum... Başımı yaslayıp uzun uzun ağlayabileceğim. Yıllardır biriktirdiğim hüzün tanelerini tek tek dökebileceğim bir omuz istiyorum. Ona yaslanınca her şeyi unutmak istiyorum, sıcacık olmak... İçimi huzur kaplasın istiyorum, hiç konuşmadan saatlerce orada kalmak, hiç konuşmadan anlaşılabilmek istiyorum...
Biliyorum, ne de çok sey istiyorum... Bunların sadece puslu bir hayal olduğunu da biliyorum.
Seni bende var edişimi, aslında sadece bende olduğunu, aslında sadece bir hayal olduğunu çok iyi biliyorum.
Ama yine de seni çok özlüyorum, yine de çok üşüyorum, ve yine de seni istiyorum...
Uykularin kaçar geceleri Bir türlü sabah olmayi bilmez Dikilir gözlerin tavanda bir noktaya Deli eden bir ugultudur baslar kulaklarinda Ne çarsaf halden anlar, ne yastik Girmez pencerelerden bekledigin aydinlik Kapanir yatagina çaresizligine aglarsin Onun unutamadigin hayali Sigaradan derin bir nefes çekmiscesine dolar içine Sevmek neymis bir gün anlarsin
Bir gün anlarsin aslinda herseyin bos oldugunu Serefin, faziletin, iyiligin, güzelligin Gün gelirde sesini bir kerecik duymak için Vurursun basini soguk tas duvarlara Büyür gitgide incinmisligin, kirilmisligin Duyarsin Ta derinden acisini çaresiz kalmisligin Sevmek neymis bir gün anlarsin
Bir gün anlarsin ne ise yaradigini ellerinin Niçin yaratildigini Bu igrenç dünyaya neden geldigini Uzun uzun seyredersinde aynalarda güzelligini Bosuna geçip giden yillarina yanarsin Dolar gözlerin için burkulur Sevmek neymis bir gün anlarsin
Bir gün anlarsin sevilen dudaklarin Sevilen gözlerin erisilmezligini O hiç beklenmeyen saat geldi mi Düser saçlarin önüne ama bembeyaz Uzanir gökyüzüne ellerin Ama çaresiz Ama yorgun Ama bitkin Bir zaman geçmis günlerin uykusuna dalarsin Sonra dizilir birbiri ardinca gerçekler aci Sevmek neymis bir gün anlarsin
Bir gün anlarsin hayal kurmayi Beklemeyi Ümit etmeyi Bir kirli gömlek gibi çikarip atasin gelir Bütün vücudunu saran o korkunç geceyi Lanet edersin yasadigina Maziden ne kalmissa yirtar atarsin O zaman bir çiçek büyür kabrimde kendiliginden Seni sevdigimi bir gün anlarsin.
Üzerime devirip dağ gibi hüzünleri Böyle çekip gitmek var mıydı? Var mıydı böyle bitirmek? Hani söz vermiştik birbirimize? Kaç zaman geçti aradan Sen yoksun! Sana sığındığım geceler Alevleri gökyüzünde Bir kumsal ateşiydi günahları yaktığımız. Ve kan rengi şarapla yıkanmış Bir hasret şimdi göğsümüze taktığımız. Bilirim dönmeyeceksin artık! Uzun zaman oldu Belki çoktan unuttun. Adın kaldı soğuk duvarlarında odamın Sigara paketlerinde şiirlerin Resimlerin bana gülen, Cüzdanımda saç telin. Bir veda o geceden aklımda kalan Kekremsi bir tat Bir med cezir yüreğimde Ben vurgun yemiş bir yaralı Gemiler bana taşır bütün aşk yorgunlarını Sen yoksun... Hayatımın ilkbaharında tanısaydım seni Yasak umutlara ve acılara inat Buruk bir şarap tadında olsaydı sevdamız Yıllandıkça güzelleşen Ve sen şiirler okusaydın geceleri Saçlarımı okşarken. Ellerimi tutsaydın ansızın Yüreğim eriseydi gözlerinde Yansaydım ateşinden. Sen ağlasaydın mutluluktan Ben ölseydim Yalnızca beni sevdiğini bilseydim. Seviyorum deseydin Bi kere söyleseydin Yanmazdım Yanmazdım böyle çekip gitmeseydin... Bir veda o geceden aklımda kalan Bir günah, belki yasak Yanımda olsan şimdi, hiç konuşmasak Ağlasak bin kere pişman olsak Sonra yine bozsak yeminleri Sarılsak sımsıkı Öylece kalsak... Gittin... Kimbilir kaç deli sevda sığdırdın yüreğine Işığa üşüşen pervaneler gibi sardılar seni Körkütük aşkların ortasına düştün Yalanların pençesine. Belki birgün, bir gece Dar bir vakitte belki Hiç beklemezken seni gelirsin diye Ben hâlâ burdayım Sen yoksun! Lanet olsun...
BEN HÜZÜNLERİME GERİ DÖNÜYORUM...
Yine mi dönüyorum hüzünlü saatlere? Oysa geceye beş kala
çağırışlarını duymuştum. Belki sensindir diye bir umut kapladı içimi.
Nafile, sana uzanan bütün yollar kapalı...öğrendim, evet geç de olsa
öğrendim bunu. Çok geç olsa da...
Uzaklardan bir ses olmak istedi bir dostum, uzaklardan bir el...
Üşüme diye. Olamadı, olamazdı, yokluğun her şeyden daha soğuktu.
Yokluğun soğuk, yokluğun buz gibi...
Hani; öyle üşürsün ki, artık hiç bir şey hissetmez uzuvların,
uyuşur kalır da manâsız bir donukluğun çizgileri oluşur, ardından
bir kabuk içindeki parçalanmayı döker, ezip de geçer tüm bedenini,
acısı en derinden gelir de yakar her yerini...
İşte ben de öyle üşüdüm gece yarısını beş geçe...
Manâsız buluyorum sanki artık her şeyi.
Sevgi deseler sadece bir iç çekebilirim,
sonra gülüp geçerim gibi geliyor.
Aşkı sorsalar, aynı dili mi konuşuyoruz diye
anlamsızca bakabilirim gözlerine...
Anlatın derim durmayın, bırakın tüm şiirleri, şarkıları, masalları...
Dokunabilir miyim aşka, dokunabilir miyim ellerimle diye sorarım,
geçer mi üşümesi yüreğimin, geçer mi üşümesi içimin...
Aşk dediğiniz şey gelince ansızın, anlar mı beni aşkla gelen,
beni ben oldugum için mi, kendi var ettigi için mi ister...
Varolanlara, benden kalanlara hoş geldin mi der,
yoksa bir iki zaman sonra herkes gibi o da mı çekip gider...
Bakışlarım dondu sanki, yüreğim donunca. Nasıl da manasız
bakıyorum etrafa. Görmesin istiyorum hiç kimse gözlerimi,
görmesin hiç kimse hüzün tanelerimi...
Susuyorum artık derin derin. Nasıl da konuşmak istiyorum oysa.
Saatlerce susmadan konuşmak istiyorum. Tüm biriktirdiklerimi
en başından başlayıp sonuna kadar anlatmak istiyorum.
Anlatmak yetmez biliyorum, anlaşılmak da istiyorum...
Bir el istiyorum başımda...
Saçlarıma dokunsun istiyorum, tüm bedenimden söküp alsın
yalnızlığımı tılsımıyla... Bir el istiyorum dokunsun saçlarıma
yumuşacık ve alsın tüm donuklukları usulca.
Bir göz istiyorum gözlerimde...
Anlamsız bakan gözlerimin içini görsün, hâlâ arkalarda kalmış
ışık huzmelerinin içine dalsın, çıkarsın tüm umutlarımı
eski sandığın içinden, açsın da ışığı ile umut olsun yollarıma,
yolum olsun yordamım olsun istiyorum...
Bir omuz istiyorum...
Başımı yaslayıp uzun uzun ağlayabileceğim. Yıllardır biriktirdiğim
hüzün tanelerini tek tek dökebileceğim bir omuz istiyorum.
Ona yaslanınca her şeyi unutmak istiyorum, sıcacık olmak...
İçimi huzur kaplasın istiyorum, hiç konuşmadan saatlerce
orada kalmak, hiç konuşmadan anlaşılabilmek istiyorum...
Biliyorum, ne de çok sey istiyorum...
Bunların sadece puslu bir hayal olduğunu da biliyorum.
Seni bende var edişimi, aslında sadece bende olduğunu,
aslında sadece bir hayal olduğunu çok iyi biliyorum.
Ama yine de seni çok özlüyorum,
yine de çok üşüyorum, ve yine de seni istiyorum...
Ben, hüzünlerime geri dönüyorum...
Y.B
...................................................
...................................................
ADINI YAZDIM YA DERİNLERİNE...
UNUTMAK ÖLÜM...
AN GELİR AĞLARIM İKİMİZİN YERİNE...
BEDENİN TOPRAĞIM OLSUN...
BIRAKIP GİDERSEN AZAP DÜŞLERE...
................................................
................................................
Bir Gün Anlarsin
Uykularin kaçar geceleri
Bir türlü sabah olmayi bilmez
Dikilir gözlerin tavanda bir noktaya
Deli eden bir ugultudur baslar kulaklarinda
Ne çarsaf halden anlar, ne yastik
Girmez pencerelerden bekledigin aydinlik
Kapanir yatagina çaresizligine aglarsin
Onun unutamadigin hayali
Sigaradan derin bir nefes çekmiscesine dolar içine
Sevmek neymis bir gün anlarsin
Bir gün anlarsin aslinda herseyin bos oldugunu
Serefin, faziletin, iyiligin, güzelligin
Gün gelirde sesini bir kerecik duymak için
Vurursun basini soguk tas duvarlara
Büyür gitgide incinmisligin, kirilmisligin
Duyarsin
Ta derinden acisini çaresiz kalmisligin
Sevmek neymis bir gün anlarsin
Bir gün anlarsin ne ise yaradigini ellerinin
Niçin yaratildigini
Bu igrenç dünyaya neden geldigini
Uzun uzun seyredersinde aynalarda güzelligini
Bosuna geçip giden yillarina yanarsin
Dolar gözlerin için burkulur
Sevmek neymis bir gün anlarsin
Bir gün anlarsin sevilen dudaklarin
Sevilen gözlerin erisilmezligini
O hiç beklenmeyen saat geldi mi
Düser saçlarin önüne ama bembeyaz
Uzanir gökyüzüne ellerin
Ama çaresiz
Ama yorgun
Ama bitkin
Bir zaman geçmis günlerin uykusuna dalarsin
Sonra dizilir birbiri ardinca gerçekler aci
Sevmek neymis bir gün anlarsin
Bir gün anlarsin hayal kurmayi
Beklemeyi
Ümit etmeyi
Bir kirli gömlek gibi çikarip atasin gelir
Bütün vücudunu saran o korkunç geceyi
Lanet edersin yasadigina
Maziden ne kalmissa yirtar atarsin
O zaman bir çiçek büyür kabrimde kendiliginden
Seni sevdigimi bir gün anlarsin.
...............................................
..............................................
Üzerime devirip dağ gibi hüzünleri
Böyle çekip gitmek var mıydı?
Var mıydı böyle bitirmek?
Hani söz vermiştik birbirimize?
Kaç zaman geçti aradan
Sen yoksun!
Sana sığındığım geceler
Alevleri gökyüzünde
Bir kumsal ateşiydi günahları yaktığımız.
Ve kan rengi şarapla yıkanmış
Bir hasret şimdi göğsümüze taktığımız.
Bilirim dönmeyeceksin artık!
Uzun zaman oldu
Belki çoktan unuttun.
Adın kaldı soğuk duvarlarında odamın
Sigara paketlerinde şiirlerin
Resimlerin bana gülen,
Cüzdanımda saç telin.
Bir veda o geceden aklımda kalan
Kekremsi bir tat
Bir med cezir yüreğimde
Ben vurgun yemiş bir yaralı
Gemiler bana taşır bütün aşk yorgunlarını
Sen yoksun...
Hayatımın ilkbaharında tanısaydım seni
Yasak umutlara ve acılara inat
Buruk bir şarap tadında olsaydı sevdamız
Yıllandıkça güzelleşen
Ve sen şiirler okusaydın geceleri
Saçlarımı okşarken.
Ellerimi tutsaydın ansızın
Yüreğim eriseydi gözlerinde
Yansaydım ateşinden.
Sen ağlasaydın mutluluktan
Ben ölseydim
Yalnızca beni sevdiğini bilseydim.
Seviyorum deseydin
Bi kere söyleseydin
Yanmazdım
Yanmazdım böyle çekip gitmeseydin...
Bir veda o geceden aklımda kalan
Bir günah, belki yasak
Yanımda olsan şimdi, hiç konuşmasak
Ağlasak bin kere pişman olsak
Sonra yine bozsak yeminleri
Sarılsak sımsıkı
Öylece kalsak...
Gittin...
Kimbilir kaç deli sevda sığdırdın yüreğine
Işığa üşüşen pervaneler gibi sardılar seni
Körkütük aşkların ortasına düştün
Yalanların pençesine.
Belki birgün, bir gece
Dar bir vakitte belki
Hiç beklemezken seni gelirsin diye
Ben hâlâ burdayım
Sen yoksun!
Lanet olsun...
Şebnem Kısaparmak