Belâ dildendir ol dildâr elinden dâdımız yoktur. Gönüldendir şikayet, gayrden feryâdımız yoktur... SEMAİ
Herkesin bir hikâyesi olmalı
Herkesin bir hikâyesi olmalı, ama herkesin. Uzun ya da kısa bir hikâye. Olmayanlara hikâyeler yazılmalı. Az yaşayanların öyküsü kısa, çok yaşayanlarınki bomboş olmamalı. Ne tamamen trajedi, ne tamamen komedi. Tam bir dram olmalı: Hüzünlü satırlar, komiklere galebe çalmamalı. Düşünceli cümleler kurulmalı, en anlamsız görünen yerde bile. İnsanı can evinden vurmalı bu cümleler. Geriye dönüp baktığında altı çizili satırlarla karşılaşmalı insan. Hikâyesini unutmamalı.
Sağlam diyaloglar bulunmalı hikâyede. Monolog gibi değil, diyalog gibi diyaloglar. Dinlenen ve cevap verilebilen yahut cevap bile verilemeyen. Susmalar bile çok şey anlatmalı, üç noktalara çok şey sığmalı. Her okuyan anlamalı, ama her okuyan kendi seviyesine göre başka şeyler anlamalı.
İnsan bu hikâyenin kahramanı olmalı, ama sırf bir hikâyede yer alıyor diye değil, gerçekten bir kahraman olmalı. Hayat değilse bile mutlaka birşeyleri kurtarmalı. Gittiğinde birşeyler eksilmeli, geldiğinde birşeyler tam olmalı.
Herkesin bir hikâyesi olmalı. Hikâyesi olduğunu bilmeli. Başka hikâyelerde yan unsur olmaktan çıkıp kendi öyküsünü yaşamalı. Sağlam bir karakter çizmeli öyküde. Öyle, yalpalayıp durmamalı. Başka öykülerden kopya çekip durmak yerine, kendi orijinal hikâyesini yazmalı.
Her sayfasında farklı bir tad bulunmalı, kendini tekrar etmemeli. Her kelimesinde bir anlam bulunmalı, insanları boşu boşuna meşgul etmemeli. Her soru işareti gerçek bir soruyu sormalı. Cevabını vermese bile, cevap düşünmeye zorlamalı okuyanı. Her ünlemi gerçek bir şaşkınlığı barındırmalı. Hiçbirşeyi normal/tabiî karşılamamalı insan. Daima şaşırabilmeli.
Lüzumsuz konuşma çizgileri olmamalı, lüzumlu olduğunda ise mutlaka çizilmeli. Hatalar yapılınca üstü çizilip, yeni bir sayfa açılmalı. Bir solukta okunmalı, asla sayfanın köşesi katlanıp daha sonra okunmak üzere bırakılmamalı. O kadar akıcı olmasına rağmen, akıp gitmemeli, insanın aklında durmalı. Aklında dururken kalbine akmalı.
Herkesin bir hikâyesi olmalı. Uzun koşular içinde biraz nefes alan, kısa dinlenmeler içinde kendini dinleyen, bittikten sonra değil, daha yazılırken okunan bir hikâye.
En güzel yeri ‘son’u olan bir hikâye.
DOSTLUKLAR 1- Yüzyüze dostluklar vardır. Güneşle ayçiçeğinin dostluğu böyle bir dostluktur mesela. Ayçiçeği sabahtan akşama kadar hiç ayıramaz yüzünü güneşten... 2- Uzak dostluklar vardır. Denizlerin ortasındaki bir adayla, dağların arasındaki bir göl, birbirlerinin uzak dostlarıdır. Dostluklarını gündüz kuşlarla, gece yıldızlarla iletirler birbirlerine... 3- Sessiz dostluklar vardır. Dilsiz bir adamla, duymayan bir başka adamın elleri arasında sessiz bir dostluk oluşur. Her şeyden konuşur sessizce bu eller... 4- Zorunlu dostluklar vardır. Pazarla pazartesinin dostluğu gibi. Pazar ağır bir gündür, Pazartesi hızlı bir gün... Ayak uyduramazlar birbirlerine. Ama dost olmak, yanyana durmak zorundadırlar... 5- Uzun dostluklar vardır. İkindi güneşinin altında uzayan gölgeler birbirlerine kavuşurlar ve uzun boylu bir dostluk oluşur aralarında... 6- Günün birinde ölen dostluklar vardır. Bir bahçe içindeki ahşap ev ile yanıbaşında duran ceviz ağacının dostluğu gibi... Birgün kocaman elli adamlar ve kocaman gövdeli makinalar o bahçeye girip de, bir süre sonra evin ve ceviz ağacının yerinde asık suratlı binalar yükseldiği zaman ölen dostluklar... 7- Vakitsiz dostluklar vardır. Bir peçete, bir kağıt mendil vakitsizce dostu oluverir gözlerimizin.... Ya da ayrılırken verilen bir dal karanfil ellerimize o anda gelen dostluktur... 8- Bakımsız dostluklar vardır bir de... Zaten var, zaten dostuz deyip yıllarca bir telefonun, bir kaç cümlelik Mektubun, bir mailin bile çok görüldüğü dostluklar...
HİÇ BİR DOSTLUĞUN BAKIMSIZ KALMAMASI DİLEĞİYLE
efkar dağıttım, herkese biraz düştü dalgalara gözlerimle yazdım şiirimi, ıslandı ama yırtılmadı kalbim, içli şarkılar kuşağı. İçinden geçiyor parmaklarım karanlıkta mum gibi, sana yazıldıkça eriyor ....... (Pelin Onay)
Güvercin eyledim yüreğimi Göğün mavisine boyadım Açtım kapıları sonuna kadar Sana yolladım Daha duracak mısın ?
Bahar eyledim gözlerimi Hüzün duruşunu sakladım Canımı yaksan da nereye kadar Külümü yandım Daha yakacak mısın ?
Eşkiya eyledim yüreğimi Gecelerine durdum Gözyaşım süzüldü sabaha kadar Sana beni sordum Daha susacak mısın ?
uzaklığını ölçüyorum şimdi.. mesafeler artıyor içimde.. yollar büklüm büklüm..yollar dikine...(noktam derinleşiyor gitgide) sen bilmiyorsun kilometre taşlarını kaç kez saydım dersin... bir tanesi bile yoktu kapının önünde...
Ben kelimelerinin sonunda "Nokta" olmak istemedim...! Bir "Virgül" olmak istedim...!
Eskiden vefâ vardı, veda nedir bilmezdik. Hatırlamak arayıp sormak, gönül almak vardı. -birde gönülden sevmek ...
Sevgili. . Yollar Her Zaman Sevilene Çıkmıyor Ne Yazık ki... Sana Söylenecek Çok Şey Kaldı Lal Olmuş Dilimde... Sana Yazılacak Çok Şiir Kaldı, Artık Yazamayan Yürek Kaleminde... Bu Bir Veda Değil, Bu Bir Yolculuk... Dönüşü Olmayan, ................. ♥●•٠· Yalnız G i d i ş...! Hoşça Kal. .
Gönüldendir şikayet, gayrden feryâdımız yoktur... SEMAİ
Herkesin bir hikâyesi olmalı
Herkesin bir hikâyesi olmalı, ama herkesin. Uzun ya da kısa bir hikâye.
Olmayanlara hikâyeler yazılmalı. Az yaşayanların öyküsü kısa, çok
yaşayanlarınki bomboş olmamalı. Ne tamamen trajedi, ne tamamen komedi. Tam
bir dram olmalı: Hüzünlü satırlar, komiklere galebe çalmamalı. Düşünceli
cümleler kurulmalı, en anlamsız görünen yerde bile. İnsanı can evinden
vurmalı bu cümleler. Geriye dönüp baktığında altı çizili satırlarla
karşılaşmalı insan. Hikâyesini unutmamalı.
Sağlam diyaloglar bulunmalı hikâyede. Monolog gibi değil, diyalog gibi
diyaloglar. Dinlenen ve cevap verilebilen yahut cevap bile verilemeyen.
Susmalar bile çok şey anlatmalı, üç noktalara çok şey sığmalı. Her okuyan
anlamalı, ama her okuyan kendi seviyesine göre başka şeyler anlamalı.
İnsan bu hikâyenin kahramanı olmalı, ama sırf bir hikâyede yer alıyor diye
değil, gerçekten bir kahraman olmalı. Hayat değilse bile mutlaka
birşeyleri kurtarmalı. Gittiğinde birşeyler eksilmeli, geldiğinde
birşeyler tam olmalı.
Herkesin bir hikâyesi olmalı. Hikâyesi olduğunu bilmeli. Başka hikâyelerde
yan unsur olmaktan çıkıp kendi öyküsünü yaşamalı. Sağlam bir karakter
çizmeli öyküde. Öyle, yalpalayıp durmamalı. Başka öykülerden kopya çekip
durmak yerine, kendi orijinal hikâyesini yazmalı.
Her sayfasında farklı bir tad bulunmalı, kendini tekrar etmemeli. Her
kelimesinde bir anlam bulunmalı, insanları boşu boşuna meşgul etmemeli.
Her soru işareti gerçek bir soruyu sormalı. Cevabını vermese bile, cevap
düşünmeye zorlamalı okuyanı. Her ünlemi gerçek bir şaşkınlığı
barındırmalı. Hiçbirşeyi normal/tabiî karşılamamalı insan. Daima
şaşırabilmeli.
Lüzumsuz konuşma çizgileri olmamalı, lüzumlu olduğunda ise mutlaka
çizilmeli. Hatalar yapılınca üstü çizilip, yeni bir sayfa açılmalı. Bir
solukta okunmalı, asla sayfanın köşesi katlanıp daha sonra okunmak üzere
bırakılmamalı. O kadar akıcı olmasına rağmen, akıp gitmemeli, insanın
aklında durmalı. Aklında dururken kalbine akmalı.
Herkesin bir hikâyesi olmalı. Uzun koşular içinde biraz nefes alan, kısa
dinlenmeler içinde kendini dinleyen, bittikten sonra değil, daha
yazılırken okunan bir hikâye.
En güzel yeri ‘son’u olan bir hikâye.
DOSTLUKLAR
1- Yüzyüze dostluklar vardır.
Güneşle ayçiçeğinin dostluğu böyle bir dostluktur mesela. Ayçiçeği sabahtan
akşama kadar hiç ayıramaz yüzünü güneşten...
2- Uzak dostluklar vardır.
Denizlerin ortasındaki bir adayla, dağların arasındaki bir göl,
birbirlerinin uzak dostlarıdır. Dostluklarını gündüz kuşlarla, gece
yıldızlarla iletirler birbirlerine...
3- Sessiz dostluklar vardır.
Dilsiz bir adamla, duymayan bir başka adamın elleri arasında sessiz bir
dostluk oluşur. Her şeyden konuşur sessizce bu eller...
4- Zorunlu dostluklar vardır.
Pazarla pazartesinin dostluğu gibi. Pazar ağır bir gündür, Pazartesi hızlı
bir gün... Ayak uyduramazlar birbirlerine. Ama dost olmak, yanyana durmak
zorundadırlar...
5- Uzun dostluklar vardır.
İkindi güneşinin altında uzayan gölgeler birbirlerine kavuşurlar ve uzun
boylu bir dostluk oluşur aralarında...
6- Günün birinde ölen dostluklar vardır.
Bir bahçe içindeki ahşap ev ile yanıbaşında duran ceviz ağacının dostluğu
gibi... Birgün kocaman elli adamlar ve kocaman gövdeli makinalar o bahçeye
girip de, bir süre sonra evin ve ceviz ağacının yerinde asık suratlı binalar
yükseldiği zaman ölen dostluklar...
7- Vakitsiz dostluklar vardır.
Bir peçete, bir kağıt mendil vakitsizce dostu oluverir gözlerimizin.... Ya da
ayrılırken verilen bir dal karanfil ellerimize o anda gelen dostluktur...
8- Bakımsız dostluklar vardır bir de...
Zaten var, zaten dostuz deyip yıllarca bir telefonun, bir kaç cümlelik
Mektubun, bir mailin bile çok görüldüğü dostluklar...
HİÇ BİR DOSTLUĞUN BAKIMSIZ KALMAMASI DİLEĞİYLE
efkar dağıttım, herkese biraz düştü
dalgalara gözlerimle yazdım şiirimi, ıslandı ama yırtılmadı
kalbim, içli şarkılar kuşağı. İçinden geçiyor
parmaklarım karanlıkta mum gibi,
sana yazıldıkça eriyor ....... (Pelin Onay)
Güvercin eyledim yüreğimi
Göğün mavisine boyadım
Açtım kapıları sonuna kadar
Sana yolladım
Daha duracak mısın ?
Bahar eyledim gözlerimi
Hüzün duruşunu sakladım
Canımı yaksan da nereye kadar
Külümü yandım
Daha yakacak mısın ?
Eşkiya eyledim yüreğimi
Gecelerine durdum
Gözyaşım süzüldü sabaha kadar
Sana beni sordum
Daha susacak mısın ?
uzaklığını ölçüyorum şimdi..
mesafeler artıyor içimde..
yollar büklüm büklüm..yollar dikine...(noktam derinleşiyor gitgide)
sen bilmiyorsun
kilometre taşlarını kaç kez saydım dersin...
bir tanesi bile yoktu
kapının önünde...
bir kürek kor ateş bulup
üfledim yüreğime...
Yokluğunda ,
çiftleşmiyor cümlelerim.
Anlatamıyorum işte ,
titriyor kalemim .
Korkuyorum, kırılırsın
Sana sormadım gelirken oysa .
Kapındakiler tekme izlerim .
Sıkma canını ,
giderken silerim.
Sar kâğıdına gençliğimi, yak sen sigaranı.
Gökyüzünden dileğine sönerim.
Eksilmez nasıl olsa yıldızların.
Ben yıldızın değilim.
Yıldızlar yalnız yaşar/
bilirim
* * * * * * * * * * *
Beceremedim
Süslü sevda sözleri söylemeyi...!
Aklıma geleni yazdim sana dair.
Düşünmedim,
"Nasıl anlatsam?" diye...!
Gönlüme düştün
"Seni Seviyorum" diyemedim...!
Yüreğime sığdıramadım...!
Ben kelimelerinin sonunda
"Nokta" olmak istemedim...!
Bir "Virgül" olmak istedim...!
Eskiden vefâ vardı, veda nedir bilmezdik.
Hatırlamak arayıp sormak, gönül almak vardı.
-birde gönülden sevmek ...
Sevgili. .
Yollar Her Zaman Sevilene Çıkmıyor
Ne Yazık ki...
Sana Söylenecek Çok Şey Kaldı
Lal Olmuş Dilimde...
Sana Yazılacak Çok Şiir Kaldı,
Artık Yazamayan Yürek Kaleminde...
Bu Bir Veda Değil,
Bu Bir Yolculuk...
Dönüşü Olmayan,
................. ♥●•٠·
Yalnız G i d i ş...!
Hoşça Kal. .