.................................................................. İşte bugün böyle titrek ellerle belirsiz bir kayıta koyuyorum prizmamı. Ağacın olgunluğunu tüketmeden kasalanmış meyvanın garip tadıyla. Çağırışını farkedemiyorum bazen yaşlı, garip kanatlanmış kulemden, fakat bazı günler var ki cinselliğin uyanışını hissediyor ve bir öpücük dilenmeye dişiye gidiyorum ve böylece beni arkadaş diye çağırmayanın ruhunu hiçbir zaman öpemeyeceğimi anlıyorum... Biliyorum ki tertemiz değerlerin kokusu bereketli kanatlarla dolduracak beynimi, Biliyorum ki hayata geçmesi mümkün olmayan fikirleri barındırmak gibi zevkleri bırakacağım. Biliyorum ki ölümüne çarpışma günü halk çocukları benimle omuz omuza verecek, halkın savaştığı amacın kesin zaferini göremezsem eğer fikri en yüksek geleceğe götürmek için mücadele verdiğimdendir, eski kabuğun tüylerini yolarken doğan umudun kesinliğiyle biliyorum bunları..
Ernesto Che Guevara
YAŞASIN DEVRİMCİ MÜCADELEMİZ...
Haykır Acını Ey Halk
Haykır acını ey halk, baş eğme haykır Bir yol kavşağındasın ve ancak Yaraların, haykırışlarla onarılır Bir yol kavşağındasın ve senin Değişmek için çırpınıyor kaderin Kuşan alnında biriken o kara teri Sırtında şakırdayan kırbacı kopar Soluk al, ışıldat o mazlum yüreğini Bak; korlaştı acıların, kozalandı Ey halk, parçala şu nankör suskunluğunu Baş kaldır artık Sevginin ve öfkenin uğultusunu Bağrına vura vura taşırken sana Karşılık gözetmiyor o gencecik insanlar Ne barbarın tehdidi, ne dişleri kıran elektrik Dalga dalga yayılan o rüzgarı durdurabilir Bu direniş senin için ey halk Bu çığlık senin kollarınla Yıkılsın şu köhne dünya Ve coşkuyla yeniden kurulsun diye çınlatıyor hayatı Bir yol kavşağındasın fakat Mutlaka değişecek kaderin Bunu bekliyor şu ıslak çukurlarda yürüyen şu yoksul çocuk Bunu bekliyor gözevleri kurutulmuş analar Bunu bekliyorzincirin oyduğu bilek Bunu bekliyor açlık, kuraklık, ılık ılık akan kan Bunun için en gençlerimizi ölümle tanıştırdık Kuşan kendini artık, Biraz da gövdeni yüreğinle kırbaçla Ey halk, haykır acını; bu karadumanı dağıt
Nihat Behram
Dağlarımızda ateşler yakıp halaylar çekiyoruz. Sırtımızda bayraklarımız da var...
Bir de türkü söylüyoruz içinde Pir Sultan olan...
Bir de kitap okuyoruz üstünde Mahir olan....
İçimizdeki korkuyu çıkarıp atıyoruz, çünkü Kızıldere soluyoruz....
Bir de umudumuz var, içinde Binbaşı Ernesto olan...
Bir de yıldız koparıyoruz gecelerden alınlarımıza....!
Ve yoldaşlar, yaşadım diyebilmek için.... sizin gibi, bizim de birer bayrağımız olacak göğsümüzde elbette birgün.
Mevsimler sonbahara dönüyor ve biz hala bahar ayları tadında kavgaya devam ediyoruz sizden aldığımız güçle yoldaşlar.....
'Hiçbir devrim ve sosyalizm düşü boşuna kurulmadı. Hiçbir acı boşuna yaşanmadı. Buna inandım, bu inanç ve güçle yürüdüm. Son sözümü militanca söyleyeceğim. Kıpırtısız yatıyor, konuşamıyor olsam da içimden haykıracağım: Mahir, Hüseyin Ulaş...
..................................................................
İşte bugün böyle titrek ellerle
belirsiz bir kayıta koyuyorum prizmamı.
Ağacın olgunluğunu tüketmeden
kasalanmış meyvanın garip tadıyla.
Çağırışını farkedemiyorum bazen
yaşlı, garip kanatlanmış kulemden,
fakat bazı günler var ki cinselliğin uyanışını hissediyor
ve bir öpücük dilenmeye dişiye gidiyorum
ve böylece beni arkadaş diye çağırmayanın
ruhunu hiçbir zaman öpemeyeceğimi anlıyorum...
Biliyorum ki tertemiz değerlerin kokusu
bereketli kanatlarla dolduracak beynimi,
Biliyorum ki hayata geçmesi mümkün olmayan
fikirleri barındırmak gibi zevkleri bırakacağım.
Biliyorum ki ölümüne çarpışma günü
halk çocukları benimle omuz omuza verecek,
halkın savaştığı amacın kesin zaferini
göremezsem eğer
fikri en yüksek geleceğe götürmek için
mücadele verdiğimdendir,
eski kabuğun tüylerini yolarken
doğan umudun kesinliğiyle biliyorum bunları..
Ernesto Che Guevara
YAŞASIN DEVRİMCİ MÜCADELEMİZ...
Haykır Acını Ey Halk
Haykır acını ey halk, baş eğme haykır
Bir yol kavşağındasın ve ancak
Yaraların, haykırışlarla onarılır
Bir yol kavşağındasın ve senin
Değişmek için çırpınıyor kaderin
Kuşan alnında biriken o kara teri
Sırtında şakırdayan kırbacı kopar
Soluk al, ışıldat o mazlum yüreğini
Bak; korlaştı acıların, kozalandı
Ey halk, parçala şu nankör suskunluğunu
Baş kaldır artık
Sevginin ve öfkenin uğultusunu
Bağrına vura vura taşırken sana
Karşılık gözetmiyor o gencecik insanlar
Ne barbarın tehdidi, ne dişleri kıran elektrik
Dalga dalga yayılan o rüzgarı durdurabilir
Bu direniş senin için ey halk
Bu çığlık senin kollarınla
Yıkılsın şu köhne dünya
Ve coşkuyla yeniden kurulsun diye çınlatıyor hayatı
Bir yol kavşağındasın fakat
Mutlaka değişecek kaderin
Bunu bekliyor şu ıslak çukurlarda yürüyen şu yoksul çocuk
Bunu bekliyor gözevleri kurutulmuş analar
Bunu bekliyorzincirin oyduğu bilek
Bunu bekliyor açlık, kuraklık, ılık ılık akan kan
Bunun için en gençlerimizi ölümle tanıştırdık
Kuşan kendini artık,
Biraz da gövdeni yüreğinle kırbaçla
Ey halk, haykır acını; bu karadumanı dağıt
Nihat Behram
Dağlarımızda ateşler yakıp halaylar çekiyoruz. Sırtımızda bayraklarımız da var...
Bir de türkü söylüyoruz içinde Pir Sultan olan...
Bir de kitap okuyoruz üstünde Mahir olan....
İçimizdeki korkuyu çıkarıp atıyoruz, çünkü Kızıldere soluyoruz....
Bir de umudumuz var, içinde Binbaşı Ernesto olan...
Bir de yıldız koparıyoruz gecelerden alınlarımıza....!
Ve yoldaşlar, yaşadım diyebilmek için.... sizin gibi, bizim de birer bayrağımız olacak göğsümüzde elbette birgün.
Mevsimler sonbahara dönüyor ve biz hala bahar ayları tadında kavgaya devam ediyoruz sizden aldığımız güçle yoldaşlar.....
'Hiçbir devrim ve sosyalizm düşü boşuna kurulmadı. Hiçbir acı boşuna yaşanmadı. Buna inandım, bu inanç ve güçle yürüdüm. Son sözümü militanca söyleyeceğim. Kıpırtısız yatıyor, konuşamıyor olsam da içimden haykıracağım: Mahir, Hüseyin Ulaş...
KURTULUŞA KADAR SAVAŞ...