Baygramer Nişaburek - Hakkında Yazdığı Tanıtı ...

TÜRKÇEDEKİ BOZULMA VE YABANCILAŞMA...
-TBMM ARAŞTIRMA KOMİSYONU, TASLAK RAPORUNDA, TÜRKÇEDE
YAŞANAN SORUNLAR VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİNE YER VERDİ:
-'ÇOCUK PROGRAMLARI VE BU PROGRAMLARDAKİ KAHRAMAN
ADLARI TÜRKÇELEŞTİRİLMELİDİR'
-'CEP TELEFONU MESAJLARINDA VE İNTERNETTE 'MERHABA' YERİNE 'MRB',
'SELAM' YERİNE 'SLM' GİBİ DİLİN BOZULMASINA YOL AÇAN TÜRKÇE
KISALTMALARIN ÖNÜNE GEÇİLMELİDİR'
-'TELEVİZYONLARDA ŞARKI VE TÜRKÜLERİMİZ ALT YAZIYLA SUNULMALI'
-'CADDELERDEKİ YABANCI TABELALARA YÜKSEK VERGİ
GETİRİLMELİ, TÜRKÇE TABELALARA İSE KOLAYLIK SAĞLANMALI'
-'MİLLİ DİL POLİTİKASI GELİŞTİRİLMELİ, FAKAT DİLDE
POLİTİKA YAPILMAMALI'
-'BASIN YAYIN KURULUŞLARINDA DİL DENETLEME KURULLARI KURULMALI'
-'TİRAJI, 10 BİNE KADAR OLAN SÜRELİ YAYINLARDA BİR,
10 BİN-200 BİN ARASINDA İKİ DİL UZMANI, 200 BİNDEN FAZLA
OLANLARDA İSE UZMANLIK BÜROSU KURULMALI'
-'CUMHURBAŞKANLIĞINDAN BAŞLAYARAK BÜTÜN DEVLET KURUMLARINDA
DİLİN DOĞRU KULLANILMASI İÇİN BİR TÜRK DİLİ UZMANI BULUNMALI'
-'TURİZM ADINA ÜRGÜP, GÖREME, NEVŞEHİR'E 'KAPADOKYA',
SELÇUK'A 'EFES' DENİLMEMELİ'

Türkçedeki bozulma ve
yabancılaşmanın araştırılması, Türkçenin korunması ve geliştirilmesi
için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla oluşturulan TBMM
Araştırma Komisyonu, 'Çocuk programları ve bu programlardaki kahraman adlarının
Türkçeleştirilmesi, cep telefonu mesajlarında ve
internette 'merhaba' yerine 'mrb', 'selam' yerine 'slm' gibi dilin
bozulmasına yol açan Türkçe kısaltmaların önüne
geçilmesi' de dahil çeşitli önerilerde bulundu.
Çalışmalarını tamamlayan Komisyon, taslak raporunu hazırladı. Raporda;
Türkçede yaşanan sorunlar; 'yabancı kelime kullanma özentisi, müstehcen
ve kaba sözlerin kullanılması, söyleyiş bozuklukları, deyim ve birleşik
fiil, vurgu ve duraklama yanlışları, kelimeleri yanlış anlamda ve
biçimde kullanma, anlatım bozuklukları, Türkçe öğretimindeki
yetersizlikler, Türkçeyi özensiz kullanma, yabancı dille öğretim, bilim
dili olarak Türkçenin tercih edilmemesi, kelime ve terim türetmedeki
yetersizlikler, dil bilinci ve milli bir dil politikasının
oluşturulamaması' olarak sayılıyor.
Dilin bozulmasını önlemek ve yabancılaşmasının önüne geçmek için
Türkçenin doğru kullanımıyla ilgili bilincin oluşturulmasına öncelikle
aileden başlanması gerektiği belirtilen raporda, Milli Eğitim Bakanlığı,
Türk Dil Kurumu (TDK) ve aileden sorumlu Devlet Bakanlığının
işbirliğiyle ailelere yönelik özel programlar geliştirmesi gerektiği
belirtildi.
Okul öncesi eğitim, ilk ve ortaöğretim, yükseköğretimde etkin bir Türkçe
öğretimi yapılması gereğine işaret edilen raporda, yabancı dille öğretim
yerine, yabancı dil öğretiminin özendirilmesi istendi.
Raporda, Türkçede yaşanan sorunların giderilmesi için kamu kurum ve
kuruluşlarına düşen görevlere ayrıntılı olarak yer verilirken, dikkati
çeken çözüm önerileri şöyle sıralandı:

-BASIN VE YAYIN KURULUŞLARI-

'Radyo ve televizyon kanalları, gazete ve dergiler, adlarından
başlayarak kendilerini Türkçeleştirmelidir. Spiker, haber ve program
sunucuları, seslendirme yapacak personel diksiyon konusunda TDK, RTÜK,
TRT ve iletişim fakültelerinin işbirliğiyle açılacak kurslarda Türkçe
yeterlilik belgesine sahip olmaları aranmalı. Yerli sermaye ile kurulan
televizyon isimleri Türkçe değilse yayın izni verilmemelidir.
Tüm basın yayın kuruluşlarında dil denetleme kurulları kurulmalıdır.
Tirajı 10 bine kadar olan süreli yayınlarda bir, 10 bin-200 bin arasında
olanlarda iki, 200 binden fazla olanlarda ise uzmanlık bürosu kurulması
sağlanmalıdır.
Reklamlarda genel dil bilgisi kurullarına aykırı dil kullanılmamalı,
yabancı kökenli kelime ve adlara yer verilmemeli, her türlü ilan ve
tanıtım Türkçe yapılmalıdır.
Çocuk programları ve bu programlardaki kahraman adları
Türkçeleştirilmelidir.
Radyo ve televizyonlarda yayına çıkanlar en az iki yılda bir mecburi
hizmet içi eğitime alınmalıdır.
İşyerlerine ve ürünlerine ad vermede kurallar getirilmeli, Türkçe yazım
kurularına aykırı yazılış biçimleriyle işyeri, ürün, kurum kuruluş
adlarına izin verilmemelidir.
Caddelerde yabancı ülkelerde olduğumuz izlenimi uyandıran tabelaların
kaldırılması için yabancı tabelalara yüksek vergi getirilmeli, Türkçe
tabelalara ise kolaylık sağlanmalıdır.

-'TÜRKÇE KISALTMALARIN ÖNÜNE GEÇİLMELİ'-

Bilgisayar, İnternet ve cep telefonu dili, Türkçe olmalıdır. Her türlü
bilgisayar yazılım ve donanımında Türkçe karakter zorunluluğu
getirilmeli, cep telefonu mesajlarında ve internette 'merhaba' yerine
'mrb', 'selam' yerine 'slm' gibi dilin bozulmasına yol açan Türkçe
kısaltmaların önüne geçilmelidir.
İnsan sesini yazıya çeviren yeni nesil bilgisayarlar yaygınlaşmadan Türk
alfabesine uygun serilerinin üretimi için gerekli önlemler alınmalıdır.
'Q klavye' yerine, Türkçeye uygun olan 'F klavyenin' yaygınlaşması
için ilgili düzenleme ve çalışmalar yapılmalıdır.
Müzik, tiyatro, sinema alanlarında Türkçenin kurallarına uygun metinler
hazırlanmalı, Eurovision Şarkı Yarışması gibi uluslararası yarışmalarda
mutlaka Türkçe eserle katılmalı, eserler Türkçe seslendirilmelidir.
Televizyonlarda şarkı ve türkülerimiz alt yazıyla sunulmalıdır.

-'ÜLKE GENELİNDE DİL İZLEME KURULLARI...'-

Kamu kurum ve kuruluşlarının telekomünikasyon ve akreditasyon gibi
adları, viyadük ve ambulans gibi yer ve araç isimleri
Türkçeleştirilmelidir.
Cumhurbaşkanlığından başlayarak bütün devlet kurumlarında dilin doğru
kullanılması için bir Türk dili uzmanı bulunmalıdır. İhtiyaç durumunda
ise Türk dili uzmanlarından oluşan bir denetleme kurulu oluşturulmalı ve
yazışmalar bu kurulun denetiminden geçmelidir.
Başbakanlık ve TBMM Kanunlar ve Kararlar Dairesinde Türk dili uzmanı
görev yapmalıdır.
Yazılı ve sözlü yayınlarda Türk dilinin imla, telaffuz ve gramer
bakımından doğru kullanılıp kullanılmadığını; ilan, reklam ve
tanıtımların Türkçe olup olmadığını izlemek üzere özerk ve tarafsız kamu
tüzel kişiliği niteliğinde ülke çapında 'Dil İzleme Kurulu', illerde
ise 'Dil İzleme Alt Kurulları' kurulmalıdır.

-'YER İSİMLERİ TÜRKÇE OLMALI'-

Turizm yörelerinin Türkçe isimleri özenle korunmalı, her türlü tabela
bir standarda bağlanmalı, öncelik Türkçeye verilmelidir. Türkçesi önce,
yabancı dildeki karşılığı sonra yazılmalı, tarihi kalıntılar kendi
adları ile anılmalıdır. Turizm adına Ürgüp, Göreme, Nevşehir'e
'Kapadokya', Selçuk'a 'Efes' denilmemeli, Spil Dağının adı
değiştirilmelidir.
Mahalle, sokak, cadde, park, site ve binalara Türkçe ad verilmeli.
Türk dilinin kullanıldığı bütün sanat dalları ve araştırmalarda üç yılda
bir 'Cumhurbaşkanlığı Türk Diline Hizmet Büyük Ödülü' verilmelidir.
TDK Kanunundaki eksiklikler giderilerek, 8 yıldan beri verilemeyen Türk
Dil Kurumu Ödülleri yeniden verilmelidir.
Diyanet İşleri Başkanlığı din görevlileri Türkçe hizmet içi eğitime
alınmalı, hutbeler 'temiz Türkçe' ile hazırlanmalıdır.

-'MEMUR ALIMINDA TÜRKÇE SINAVI YAPILMALI'-

Memur alımlarında Türkçe bilgisi ve becerisi ön planda tutulmalı ve
memurluğa girişte Türkçe yeterlilik sınavında başarılı olma şartı
aranmalıdır. Kamu Personeli Dil Sınavı (KPDS) gibi, kamu personeli
'Türkçe Sınavı' yapılmalıdır.
Yurt dışında görevlendirilen kamu görevlileri, yılda bir kez Türkçe
mülakatına tabi tutulmalıdır.
Dil elbette yasalarla ve yasaklarla korunamaz, ancak bir takım
düzenlemeler olmadan sağlıklı şekilde gelişmesi de mümkün değildir. Bu
nedenle acilen bazı yasal düzenlemelerin yapılması zorunluluktur. Ayrıca
kanun ve yönetmeliklerin Türkçe ile ilgili hükümleri de uygulanmalıdır.
Milli dil politikası geliştirilmeli, fakat dilde politika
yapılmamalıdır. Bunun için dil konusunda sorumlu kurumları bir araya
getirip koordine edecek yapılanmaya gidilmelidir.
Anayasa, Anayasa hukukçuları ile Türk dilini çok iyi bilen edebiyatçı ve
dil bilimcilerinden kurulu bir komisyonca yeniden hazırlanmalı, milli
dil politikasına Anayasa dilinden başlanmalıdır.

-'TÜRKÇEYE SAYGISIZLIKTA BULUNANLAR NOTA İLE UYARILMALI'-

BM nezdinde Türkçenin resmi dil olarak kabulünün sağlanması için
girişimlerde bulunulmalıdır.
Türklerin yoğun olarak yaşadığı Avrupa ülkelerinde her kademedeki okulda
eğitimin Türkçe yapılmasını temin amacıyla girişimlerde bulunulmalı, bu
konuda uluslararası hukuk kuralları çerçevesinde ikili anlaşmalar
yapılmalıdır.
Türkçeyi küçümseme, Türkçenin konuşulmasını yasaklama gibi, Türkçeye
karşı saygısızlıkta bulunanlar Dışişleri Bakanlığı tarafından hemen bir
nota ile uyarılmalıdır.
Türkçenin en çok bozulduğu ve yabancı kelimelerin kullanıldığı
alanlardan biri olan sporda, terimler Türkçeleştirilmelidir.

-'AZINLIK VE YABANCI OKULLAR HER YIL DENETLENMELİ'-

Milli Eğitim Bakanlığı, TDK ile sıkı bir işbirliğine gitmeli, kurumun
önerilerine açık olmalı, bunların uygulanması için genelgeler
yayınlamalıdır.
Ders kitaplarında kelime sayıları sınıf seviyelerine göre
yükseltilmelidir.
Okullarda çoktan seçmeli sınavlar yerine, kompozisyon tipi sınavlara
ağırlık verilmelidir.
Azınlıkların ve yabancı okullar, Hristiyan vakıfların veya kuruluşların
desteklediği okullar, 3 yılda bir değil, her yıl denetlenmeli, bu
okullarda Türkçenin ihmal edilmesine izin verilmemelidir.
İlk ve ortaöğretim için hazırlanan 100 temel eserin özel sözlüğü
hazırlanmalı ve ortaöğretimi bitiren her öğrencinin bu sözlüğün ihtiva
ettiği dil seviyesini kazanmış olduğu çeşitli şekillerde ölçülmelidir.'

NİŞABUREK (Ankara, Bay)
8.6.2008 22:59





































Türkler neden dil öğrenemiyor?
Hata eğitim sisteminde mi? Türk insanın öğrenme kabiliyetinde mi?

24.06.2008 02:04
2002 – 2003 yıllarında Avrupa ve Amerika’daki hızlı dil öğreten sistemleri inceleyen Tamer Dövücü, bunların Türkiye'deki uygulamalarında gördüğü aksaklıklar üzerine her şeye yeniden başlayarak Türkiye'ye özgü 56 tanesi entegre olmak üzere yaklaşık 1000'den fazla temel dil öğretme stratejisi geliştirdi. Şu ana kadar 8. kez geliştirilen Neuro-Linguistic English sistemi sayesinde Türkler’in kronik İngilizce öğrenme ve konuşma derdine çare bulundu.
NİYE KELİME ÖĞRENMİYORUZ? NİYE GRAMER ÖĞRENEMİYORUZ?

Tamer Dövücü, yaşanan sıkıntıları bir örnekle anlatıyor: ”İnsanlar farklı filtrelerle öğrenirler. 2002 yılında bir modelleme sınıfında farklı şekilde öğrenen öğrenciler üzerinde çalışıyorduk. İngilizce yastık ‘pillow’ demek. Görsel ağırlıklı düşünen bir öğrenciye ‘yastık ingilizce ne demek? ’ diye sorduğumuzda hiç düşünmeden ‘pillow’ dedi. Bu sırada sol yukarı bakıyordu. ‘Yastığın “pillow” olduğunu nasıl biliyorsun? ’ diye sorduğumuzda, ‘kolay’ dedi. ‘Doğrudan evdeki yastığım gözümün önüne geliyor. Yastık görüntüsünün altında da alt yazıyla ‘pillow’ yazıyor. Bu sefer işitsel ağırlıklı düşünen bir öğrenciye yastığın İngilizcesini sorduk. O da hiç düşünmeden ‘pillow’ dedi. Bu sırada sol yana bakıyordu. Nasıl bildiğini sorunca ‘bilmem’ dedi. ‘sanki siz yastık deyince içimden bir ses İngilizcesini söyleyiverdi’. Biraz kurcalayınca o içerdeki sesin kolejdeki İngilizce hocasının sesi olduğu ortaya çıktı. En son dokunsal ağırlıklı öğrenciye sorduk. O hiç cevap veremedi. Bir süre olduğu yerde ‘yastık, yastık, yastık’ diyerek sallandı. Sonra elinde bir yastık tutuyormuş gibi iki eliyle hareket yaptı. Sonra da ‘haaa! Pillow’ dedi.
Görseller görüntüleri eşleştirerek öğrenir ve hatırlarlar. İşitseller sesleri eşleştirirler. Dokunsallar da duygu veya hareketle sesi veya görüntüyü eşleştirerek öğrenirler. Bunlar içinde en kolayı işitselin, en zoru dokunsalın yöntemidir. Amerikalılar görsel, İngilizler ve orta ve kuzey Avrupa ülkeleri işitsel, Türklerse dokunsal ağırlıklıdır. Bu nedenle bir Amerikalı veya İngiliz öğretmen bir Türk'e İngilizce öğretmeye kalktığında kendi öğrendiği şekilde öğretmeye kalkıyor. Tabi sonuç alamıyor.
Sorun sadece bu kadar da değil. Kelime öğreniminde 6 ana öğrenme problemi var. Bunların her birini çözmek için oldukça uğraştık. Şu anda yaklaşık 3 ayda 1.400'ü aktif, 1.600'ü pasif toplam 3.000 kelime öğretebiliyoruz. Aktif kelimelerin hatırlanma oranı % 95 civarında. 3 ay sonunda ise sadece % 85-90 aralığına iniyor.”

“Aslında gramer öğrenemiyor değiliz” diyen Dövücü hemen ekliyor: “Sorun sadece gramer öğrenebiliyoruz ve olması gerekenden yaklaşık 10 kat fazla sürede öğreniyoruz.”
Dövücü bunun nedenini ise şöyle anlatıyor: “Bunun ilk sebebi olduğundan çok daha karmaşık öğretilmesi. Öğretmenler küçük resimden başlıyorlar. Halbuki komplex şeylerde büyük resimden başlamak lazım. Bir başka neden öğretme sistematiği geliştirilmemiş vaziyette. Örneğin İngilizcede tek bir zamanı (tens'i) öğretme süresi bizim sistem için yaklaşık olarak 3-4 saattir. Ondan sonraki 2. zamanı öğretmek 1 saati geçmez. Çünkü ilk zamanı öğretirken sadece o zamanı değil İngilizcede zamanların nasıl öğretildiğini de öğretiyoruz. Böylece İngilizcedeki 13 tane zamanı herhangi bir seviyede eksik bırakmadan 2 günde öğretmek mümkün olabiliyor.
Bir başka önemli neden kişisel öğrenme farklılıkları. Aynı gramer konusunu 10 ayrı öğrenciye gerekirse 10 ayrı şekilde öğretebilmeniz lazım. Oysa öğretmenler genellikle hep aynı şekilde anlatmaya alışmışlar. Biz zaman içinde Türk halkına genelde nasıl öğretebileceğimizi kavradık ve şu anda öyle öğretiyoruz. Yine de şu anda 8. versiyonumuzda Türkiye'de ilk kez “yapay zeka” sistemini geliştirdik. Bu
bilgisayar programı insanların grameri niye öğrenemediğini saptayıp kişiye göre öğretebilecek şekilde tasarlandı. Bu Ağustos’ta uygulamaya başlamayı hedefliyoruz.
Son olarak bir başka nokta da grameri başta konuşma olmak üzere diğer dil becerileriyle birlikte öğretmezseniz kalıcı olmaması. Oysa Türkiye'de (hatta üniversite hazırlık sınıflarında dahi) sadece gramer öğretilmeye çalışılıyor.”
Niye İngilizce Konuşamıyoruz?
“Biz özellikle Türk insanının İngilizce konuşamama sorununu çözüyoruz” diyen Dövücü konuyu şöyle özetledi: “Dil kursları sadece gramer öğretmeye odaklı ancak kurs bitiminde konuşamıyor ya da konuşulanları anlamıyorsunuz. İçselleşmediği için de bir süre sonra unutuluyor.
“Bizim aslında konuşmayı öğrenememe değil dinlemeyi öğrenememe sorunumuz var ” diyen Dövücü, “Çünkü dinleme ve konuşma bir döngüdür, ikisini birlikte öğretmeniz gerekir” diye ekliyor.
HATALAR VE YAPILMASI GEREKENLER

Bir yabancıyla bir Türk konuşurken bir Türk’ün önce kelimeleri bilip bilmediğini kontrol ettiğini belirten Dövücü, hataları ve yapılması gerekenleri şöyle sıralıyor: “Sonra cümleyi anlayıp anlamadığına bakıyor. Bunun için konuşulanı doğru anlaması lazım. Bunun için her kelimeyi ve cümle organizasyonunu duyarak öğrenmiş olması lazım. Bu olmadığı için de konuşulanı anlayamıyor ve daha baştan kaybediyor.
Ama diyelim ki doğru anladı. Bu durumda önce vereceği cevabı Türkçe düşünüyor arkasından bunu İngilizce’ye çevirmeye kalkıyor. Yine kelimeleri birleştirmeye kalkıyor ama bu pek mümkün olmuyor.Çünkü bunun için zihninde saniyede binlerce işlem yapabilmesi lazım. Çevirinin bir tane doğrusu var. Çevirirken önce cümle yapısını kurmanız lazım. Sonra bunun doğru zamana (tense) sokmanız lazım. Sonra da doğru kelimeleri doğru telaffuzda eklemeniz lazım. Biz bütün bunları yapıp cümleyi söylesek de ek bir şey daha yapıyoruz. Bir önceki cümleye takılı kalıp onun doğru olup olmadığını kontrol etme ihtiyacı hissediyoruz. Tabi gerçek hayatta konuşmak için bu kadar beklemeye kimsenin tahammülü yok. Biz de şuna karar verdik. Eğer Türkler bu şekilde İngilizce konuşamıyorsa bu problemleri teker teker çözerek onlara konuşmayı öğretebiliriz. Bu nedenle tüm yurtdışı dil öğretme sistemlerini elimizin tersiyle iterek bu yöne gittik. Ve şakır şakır olmasa da yaklaşık % 80 doğruluk oranıyla ve Türkçe'den biraz daha yavaş olmak kaydıyla gelenlerin tamamına yakını 3 ayda bu işi büyük oranda çözüyorlar.”
>> Bu mesajı sil



BAYGRAMER (Ankara, Bay)
29.12.2008 13:47



























DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN: TABELALAR KONUSUNDA EN ZOR DURUMDA BULUNAN ÜLKE
TÜRKİYE
- DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN, YABANCI DİLLERLE YAZILAN TABELALARLA EN ZOR
DURUMDA BULUNAN ÜLKENİN TÜRKİYE OLDUĞUNU BELİRTEREK, 'DİLİMİZİ, KÜLTÜRÜMÜZÜ VE
GÖZLERİMİZİ BU RAHATSIZ EDİCİ DURUMDAN KURTARMAMIZ LAZIM'DEDİ.


Devlet Bakanı Mehmet Aydın, yabancı dillerle yazılan
tabelalarla en zor durumda bulunan ülkenin Türkiye olduğunu belirterek,
'Dilimizi, kültürümüzü ve gözlerimizi bu rahatsız edici durumdan kurtarmamız
lazım.' dedi.
Aydın, Türk Dil Bayramı dolayısıyla Türk Dil Kurumu'nda düzenlenen programda,
yabancı dille yazılan tabelalara tepki gösterdi. Aydın, kendisi gibi pek çok
kişinin yurtdışında bulunduğuna işaret ederek, 'Türkiye kadar tabelalar
konusunda zor durumda olan başka hiçbir ülke görmedim. Ne Magrip'te gördüm. Ne
Endonezya ve Malezya'da gördüm. Avrupa'da hemen hemen yoktu. En moral bozucu
ülke bizim kendi ülkemizdir.' diye konuştu.
Yabancı dillerle yazılan işyeri tabelalarının büyük bir kısmının ticari adının
farklı olduğunu vurgulayan Bakan Aydın, 'Elele vererek sadece dil açısından
değil estetik açıdan bundan kurtulmamız lazım. İlgili kuruluştan arkadaşlarla
bir araya gelelim. Sonra da belediye başkanı arkadaşlarımızla bir araya
gelelim. Gerekli çalışmaları yapalım' çağrısında bulundu. Aydın, İzmir'de
yaşadığı bir olayı da şöyle anlattı: 'Ben İzmir'de sırtımı denize döndüm,
Konak'ın girişinde, Cumhuriyet Meydanı'na yakın bir yerde. 10-11 tane levha
okudum. Bir tanesi Türkçe gibiydi. Onların yabancı isimlerinin de doğru
olduklarından şüpheliyim. Bir de harfleri ters yazıyorlar.'
Dil odaklı sömürgecilik ve kültür emperyalizmin büyük oranda azaldığını
aktaran Bakan Aydın, Türkçe konuşan ülkelerin ortak dil oluşturma konusunda
ellerini, kollarını bağlayanın olmadığını söyledi. 'Artık dil seferberliğine
koyulma zamanıdır.' diyen Aydın, dil eğitimi ve öğretimden sorumlu olan kamu
kurumlarımıza önemli görevler düştüğünü ifade etti. Pek çok kelimenin yanlış
telafuz edildiğini ifade eden Aydın, teknolojideki gelişmelerin bunun
önlemekte kullanabileceğini anlattı. Türkçe'nin çok zor öğrenilen bir dil
olmadığını vurgulayan Aydın, İngilizce ve Fransızca'da dillin büyük oranda
sesle öğretildiğini hatırlattı.
>> Bu mesajı sil

BAYGRAMER (Ankara, Bay)
26.9.2008 15:40