Okul
Mapus damı bana çok sey öğretti
Ama en çok sabretmeyi
Yalnızken kalabalık olmayı
Kalabalıktayken de kendimle kalmayı
Ve sürekli kavga edip
Durmadan kendimle barışmayı
Hiç göçünüp yüksünmeden
İhanetlere katlanmayı
Bes metrede beşbin metreyi yürümeyi
Ve duvarların darlığında
Okul Çıkışları
hep o çocuklar
uça uça
güneşe doğru
kucaklarında
tıka basa
lunaparklar
Okul Arkadaşı
Aynı ranzada uyumuştuk seninle
yatılı okula benzeyen bir sevdada,
üstte kim yatabilirdi ki: Elbette yeryüzü!
altta kim yatabilirdi ki: Elbette gözlerimizdeki intihar süsü!
birbirimizi düşündüğümüz gizli saklı rüyalarla
kim mutlu olabilirdi ki: Elbette günah dürtüsü!
Nasıl tabir edilir ki artık veda kabusları..
şimdi çift kişilik yataklardayız başka
başka insanlarla! Başka başka hayatlarda!
Bazen
Bazen çıkardım
Fenerden
Hiç... Öylesine
Önce kalbime
Sonra ayaklarıma
Bırakırdım
Gideceğim yerin seçimini
Ve bir kaç saat sonra
Ulaştığım yer hep aynı olurdu
Öğretmen
Bir yolun başındasın, en güzel, en ideal
Bu kutsal yolculuğa ne olur beni de al...
O ki bir öğrenciyim henüz yedi yaşında
Bir elimde tebeşir, kara tahta başında
Yüreğimde bilime karşı candan bir uyum
Bir sınırsız istekle nasıl da dopdoluyum
Gözüm yansır yılların tatlı hatırasında
Gel Birlik Kavline Girelim Kardeş
İtimat edersen benim sözüme
Gel birlik kavline girelim kardaş
Birlik çok tatlıdır, benzer üzüme
İçip şerbetini duralım kardaş.
Son verelim iftiraya bühtana
Kardeşane sevişelim can cana
Elbirlikle çalışalım vatana
Çok okul, fabrika kuralım kardaş.
Döğüşmeyin Yiğitler
Boşa doğüşmeyin bizim yiğitler
Sizi vurduranlar vurulmuyor ki
Kim bilir nerde hangi koltukta
Kömürde tarlada yorulmuyor ki
Aynı baba dölü ölen öldüren
Ölenle öldüren iti güldüren
Yokmu idi bunu size bildiren
Vur diyenler burda görülmüyor ki
Güvercinli Güvercinli
Çiçekçilere soruyorum,kupa papazlarına,kumrulara
Eğreltiotlarına
Kimya kitaplarına
Karpuz satıcılarına soruyorum balkondan bağırarak
Bilmemek ayıp değil ki öğrenmemek ayıp
Ama sevdamızın her şeyden bir fazla oluşuna kimsenin aklı ermiyor
Okul kırmış çocuklardan bir fazla uçarı
Adem'le Havva'dan bir fazla çıplak
Gerçi esmeriz ya,Marliyn Monroe'dan bir fazla sarışın
Bir fazla İstanbul efendisi yaşlanmış çınarlardan
Beş Parasız
Beş parasız okul yılları
Toy bir sıcak gurbet sokakları
Otogarda çaresiz gururlu bir sefalet
Baştan kaybedilmiş fakülte aşkları
Gözümde bir çocuk, ruhum bin yaşında
Yıl sonunda okuldan kovulma telaşları
Yıllar yılları kovaladı
Dostlar kalbimi yaraladı
Ya gittiklerinden ya vakitsizlikten
Bana Ne
Ben burada büyümeseydim,
bu gölde tutmasaydım ilk kaya balığını
ve bu denizde yüzmeseydim ilk defa.
İlk aşkımı burada yaşamasaydım ilkokul üçte...
Soğuk kış günlerinde üşümeseydim kumsalında.
İlk yumruğu vurmasaydım
okul önünde
ve yokluğu öğrenmeseydim
yazlıkçılar gidince.
Kürdü, Lazı, Çingeneyi, Göçmeni
Suskun Ölü
Yalnızlığımın en güzel yeriydi
Tam üstümde mermerden bir yazıt
Diyor ki..
'umarım yeteri kadar kalabalıktın
ben yalnızım diye bağırırken'
Yalnızlığımın üstü on üç tahta
Kurtlu toprak beslediğim böcekler
Onlar okur mu? ..Mermeri anlar mı?
Bence sadece yaban otlarını ve ayak seslerini bilirler
Bir Albümden Resimler
Okunmuş toprak
Çocukluğumun resmi
Sargıdan görülmüyor
Boynumda köstebek izleri.
Lise son sınıf
Gençliğimin resimleri
Gülümseyen arkadaşlar
Neydi isimleri?
Yuvarlağın Köşeleri-Akıldan, Okuldan Yana-Etika-Birinci Bölüm-123
AKILDAN, OKULDAN YANA-ETİKA-123
Okul birinci sınıfda başlar, yaşam birinci sınıfda biter.
Okullarında birinci olanların çoğu yaşama geç bitsin deye mi yaşamda sonuncu kalırlar.
İkindiler Kaçırır
kasabalar da ağlar, avuçlarına alıp ateşböceklerini
kızlar entarilerini yayarlar taşlık söyleşilerine
birbirleriyle dans ederler düğünlerde, öyle yalnız
esintimi gömerim toz toprak okul yollarına, yüreğimi
ateş böcekleriyle değişir yüreğim, şarkılar başlatır
kasabalar da ağlar, sığınıp vadinin serinliğine
anayı kent pavyonlarından yaralar çok çocuklu baba
rakıyı kuytu köşelerde çay bardağıyla içer
emeklilerin cep saatlerine bakışı, kanayan dudağım
Yokuş Kasaba
Ben burda onu aradım kimdi nerde tanışmıştık
Herşeyi gömdüğümüz o ılık güneş
İlkin mintanımı yırttım bir çalılıkta
Sonra dalgın kalabalıkta dolaştım
Orda silah atılır tutulan aya
Çingeneler geçer, dağ köyleri
Çökelek indirir, yapağı kavurma
Ve dişli kar, o uzun ova yazlarına
Bir Afşar Bozlağıyım Uzunyayla''dan
Birşeyler koparılıyor göğsümden
Hoyrat pençelerle
İğne deliğinden geçiyorum acıların
Dağılıp toparlanıyorum yeniden
Ben yalnız komayan bozkırda
Uzak düşler uzak düşler
Yüreğimden mi tütüyor
Sancının gökkuşağı
Bir yanım akıp gidiyor sularla
Taşlarla ışıyor bir yanım
Yaz Sonu Şiirleri
1
Dün gece yağmur yağdı kente,
Sonra sabah, güneşte ayıklanmış,
Bir kahvede düşünüyorum,
Sen geleceksin ya, dalgınlık
Kopuverdi bir daldan, sallanarak
Geçen bayrak açmış bir bulut,
Sonra ikindi ve akşam, bakarsın,
Uyurken bir daha o yağmur.
Kentin Varoşlarından Gelen Yoksul Arkadaşımız
İncecik pardesüler içindeki okul arkadaşlarımız
her vakit çok geç gelirlerdi sabah dersine,
çünkü süt ve gazete dağıtırlardı annelerinin yerine.
Öğretmenler
onları bir güzel azarlar
ve işaret korlardı kara kaplı deftere
Getirmezlerdi yanlarında yiyecek filan.
Ders aralarında yalnız
ödevlerini yaparlardı helalarda.
Sana, Bana, Vatanıma, Ülkemin İnsanlarına Dair
``Telgrafın tellerini kurşunlamalı’’
Öyle değildi bu türkü bilirim
Bir de içime
-Her istasyonda duran sonra tekrar yürüyen-
Bir posta katarı gibi simsiyah dumanlar dökerek
Bazan gelmesi beklenen bazan ansızın çıkagelen
Haberler bilirim mektuplar bilirim.
Gamdan dağlar kurmalıyım
Kayaları kelimeler olan
Bir Mevsimin Acı Gerçekleri
""Bir tek dileğim var mutlu ol yeter” sözünün
bir kamyon yükü
anlam taşıdığı günlerdi
Kaldırımlar toz ve kağıt topakları
Ankara’nın
Ankara’nın sonbahar yaprakları
ayvalar sarı
hüzünler olgun
yaz yorgunu gövdeler serili betonlarda