İçini hep bir endişe sararsa geçmişteki pişmanlıklardan
Gözünü kapatıp ağlamaklı olursun işte
Bende şimdi sensizliğe pişman ağlıyorum
Çilelerin esareti büyük
Yıkıntılar kalıntılar bıraktın ömrüme
Gel desem gelmiyorsun
Ya da kop git benden diyorum yakama yapışıksın kopmuyorsun
Söyle be zulmün kralı benden canımı mı istiyorsun
Bu can ne senin ne benim
Bu canı bedenimde emanetim
Ne kal diyebilirim nede benden çık git deyip atabilirim
Söyle zulmün kralı sen benden ne bekliyorsun
İçimi közle doldurduğun yetmediği
Tattıracak acımı bıraktın
Tatmaya kalmadı zehirlendi delim damarlarım
Vazgeçtim bedenimden canımla yaşıyorum
Al bedenim senin olsun be hüznün kralı ben canımda cananı yaşıyorum…
İyi düşün şimdi sen hala benden canımı mı istiyorsun
Kalbim değil artık sevgiyi yaşayan ruhumdur aşkı anlatan
Söyle hüznün kralı canımı da alınca ruhumu çalmak o kadar kolay mı?
İçimi acıtan neydi hiç düşündün mü işte söylüyorum
İçimi yakan benden götürdüklerin değildi bana bırakıp küllendirdiklerindi
Şimdi söyle hüznün kralı ya bu cana bedenini ver
Ya ruhumu da birlikte al öyle git benden…
Gözlerim ağlamaklı sanki gül gibi
Yanağıma düşen acıtan dikenleri var
Kan kırmızı güller dile düştükçe
Dilimde nağmeler sitemlerim var
Silmeyesin gözyaşımı eline batar
Kanatır tenini silmeye mendilimi var
Bir boşluk kurulmuş kendi içinde
Bir tutam sevgiyi ihtiyacım var
Kurumaz kanım düşünce yere
Dalarım her gece bin bir düşüncelere
Korkarım gözümü kapamam gece
Ölmeden yanına çok gelesim var
Sohbetin doyumu olmaz neşeden
Üzüntü doğuyor her bir köşeden
Ne gamlar çekmişim içip şişeden
Sözüne kelamına çok ihtiyacım var
Zamanı içime atsam söyle durur mu?
Damlayan gözyaşım bir gün kurur mu?
Sevgiden yoksunum haberin var mı?
Müebbet hapsine ihtiyacım var
Gözler ya yardan ağlar yâ da ela gözden
Bağrımı zincire bağlar söylenen sözler
Açılmaz mühürler kalbimi gizler
Mühürlü bağrımı çözmene ihtiyacım var
Zen no der ki sıkıntın sitemin boştur
Onunda bağrı yanık gönlüne koştur
Kalbimin pası hemen silinsin
Zımpara çekebilene ihtiyacım var
İçimden geçen duygumu yoksa figan mı?
Haykırmaktan nefesim kesik
Tutunamıyorum kırık dallara yanıyor ellerim
Umutsuzca sürüklüyor ruhum bedenimi sonsuzluğa doğru
Kor mu yoksa buz mu bilmiyorum bedenimi sarmalayan
Kapısına yattığım tanrımı yoksa kumlu onu da göremiyorum
Hayâsızca kendimden utanır gibiyim
Ölçüsü yokmuş ne sevginin ne nefretin
Tümünü ruhumda toplamış mayın gibiyim
Kimin basacağı belli değil üzerine
Yeri de belli değil öyle ki kendi adımlarımda yok olurcasına
Mahşerde sanki korkularım buluşuyor ruhumla
Sevgi bekliyor sarmalamaya yüreğim
Acılara boğuluyor gözlerimin sitemi
Öyle ki gözyaşım bile isyan gözlerime bakışındaki nuru kaybetmiş gibi
İntikam alır gibi gözyaşlarım gözlerimden kör bakıyor yarına
Geçmişe sünger çekip geleceğe adımım yok bu günü tükettim yarına gücüm yok
Duygusuz kıyamını giydim yalan dünyanın
Bedensiz kalmış ruh gibiyim ne ölü ne diriyim
Kendimden öte kayıp biriyim
Acıyor mu susuyor mu dilim onu da kestiremiyorum
Korkularımla yüzüm karanlık tebessümüm yok acıyor tahammülsüzüm artık eskisi gibi değilim
Kırmak yoktu hani sözler vardı umuda yelkenler delik teşik fırtınalar sallandırmıyor bile yol almak için
Denizlerin hırçınlığını gördükçe kendimden korkar gibiyim ruhumun fırtınası denizleri durultup dondurmaya yetiyor
Kinayesiz sözlerim ele değil kendime benliğime
Yok oluyorum kayboluyorum iki âlem arasında yol bulamıyorum
Ne sevgiyle su buldum ne öfke denizinde bir damla suya boğuldum…
Bedenim de ruhum ruhumda ayrık iki duvar
Yağmurlarda savruk yangınlarda kavruk umutsuzca
Ecele özlem var ömre sitemim dile geliyor apansız
Korkmak değil yok olmak dan soluksuzum iki duvar arası
İki duvar arasın da sıkışmış bir kalp acıyor yanıyor kanıyor
Belek, belek delinmiş sancılı yaralarım var devası olmayan
Sitemler aciz kalıyor yaşanılmışın umudu yitik belirsiz
Yarından duvarlarım karalanmış çizik atılmış satırlara yer yok
Kim bilir bunu hak ettiğimi düşünmedim düşlemedim
Sarkıttığım saçaklardan yağmur gibi sel gibi sancılı bakışları
Dünü bu güne satmış dağlıyorum ağlatıyorum sözlerimi gözlerimi
Matemler tutuyorum karalara bürünüş yetersiz haykırışında
Bilmek değildi hissetmek varmıştı düşünmediğim miladın
Kırık düşler bırakmışım bilmeden bu güne miras dünün sancısı
Çekiçler arıyorum yıkmaya duvarlarımı bumlamıyorum
Korkular yağıyor saplanıyor ruhumu aralayamıyorum
Sancılı sitemler artıyor git gide yokuş mu iniş mi belirsiz
Sözlerim kapaklanıyor ayaklarıma yalvarış ta prangalar gibi
Sanki bir seslenişle yıkılacak gibiydi sancılı duvarlarım
İmkânsızlığına aldanmış ruhum salıverdim sevdayı
Kerpiç mi demir mi belli değil yapısı yıkılmamasının
Etten duvar mı yoksa durmadan kanayan yaranın
Sokaklar ıssızlıkla sessizlik arası bir demde yine
Kovuk mu kaldım yoksa boğuk mu buz mavisi yalnızlığımda
Bir adımda sanki kırılacakmış gibi iki duvar yanıltıyor
Adım attıkça yükselişe geçmekte direnişler anlamını kaybetmiş
Sanıldığından daha derin içimde kalan boşluklar
Ruhumu boşluklardan arındırıp yıkamıyorum duvarlarımı…
İnadıma inat kattım
Seni kırdım parçaladım
Sol yanımda kalbimi aradım
Aradım da bulamadım
Kalbim birden kanatlandı
Kırdığım kalbe doğru yol almış
Ettiğim inada kalbimde dayanamamış
Beni kalbimde bırakmış
Şimdi pişmandır dillerim
Sana öfkeyle baktı gözlerim
Gözlerimin nuru sensin
Geç olmadan aşkım gelmiş
Bana en büyük mutluluğu vermiş
Sevmem desem de aldırma
Atıl sarıl gel boynuma
Hatalarım çocukçaydı
Alda büyüt beni koynunda
Umudumuz tükenmedi artık yarından...
Yine hüzünlü sayfalar yine bana inatla
Ayın hüznü parıldıyor ufkundan soluk biraz
Hesabı sorulmamış yargılar içinde suspus
Koparma diye haykırırken yaramın kurumuşluğunu
Sargılar alev, sarmaladıkça derinleşir yine bana inatla
Kaptırmak dolu yolların tozu ayaklanıyor uğurlayışına
Kovuyor git diyor mahvolmadan boranlara dolanmadan
Daimi sessizlik kaplarken inatlaşırken seve sim geliyor inatla
Bağrı delik sevdam hedef tahtası misali vurur gider inatla
Akıl almaz bir serzeniş yükselirken dumanı üstünde inatla
Kutupların ayazını seriyor gidiyor evet dönmemecesine
Bölük, bölük cümlelerim düşüncelerim akmıyor kâğıda inatla
Koyacak ad bulamazken gidişlere kalışları sarmalar hayali
Somurtkan asık suratlıdır kalbim ne gülebilir ne güldürür inatla
Varışlar ararken yolsuzluğun hazin sonlarında kayıp
Aldanışı salık bağrımda koptu kopacak fırtına sensiz inatla
Böldüğüm hayal âlemimin perdesinde aralanacak yer yok
Kapıları mıhlanmış darbesiyle boğuk nefessiz ıssız daima inatla
Kendimedir hayırsızlığım inadım kendime soluksuzluğum kendime
Kalbimin ellerinde boğuktur nefesim seni severcesine yine inatla…
Zennehar yılmaz
04 Ocak 2012 Çarşamba
Namerde muhtaç olacak sanırsın olmayacak yürek yokluğunda
Efkârlı Şairimin elinde yazılmayacak kelamın beni benden alanın
Uğruna verdiğim zamanı yılı ömrü hiçe sayarım yeniden doğarım
Ebedi oluşuna limon sirke sıkar içkime meze yaparım sevdiğin zaman
Koynuma sardığım yılanım hayrını bilirim ısıttığı zaman
Zehrini verip nefesim alınca hainliğini bilirim öldüğüm zaman
Kudretli şahı versen de padişaha giyince kürkünü ası oluyor
Bedeni aşkla sulayınca kendini kaybediyor aşksız katarım
Uçurtmalara taktığım gönül ağımı uçar mı rüzgârın olmadan
Kurduğun hayal gerçek olur mu kelama dile döktüğün zaman
Saklı kalınca gizemini yaşarsın aşkı sevdiğin özlendiğin zaman
Kursağında kalır lokmayı büyük yutup hakkından fazla aldığın an
Zülfün teline sarsanda sazını gizemi kalmadı dediğin sözünün
Bir varmış bir yokmuş kalan ömrümü yok ettin sevdalı gittiğin an
Masaldı belki sendeki sevda ölümsüzlük senin her bir elvedaa da
Gün olur kapımı çaldığın anda tabutum seni bekler öldüğüm zaman
Gerçeğe acılı sos dökenleri
Bu ömrü boş yere yok edenleri
Seviyorum deyip acı verenleri
Satmışım dünyasını üç kuruş etmez
Yürekte kalmışsa küçücük hatır
Yükledim hatırı yürümez katır
İnadına inat kattığım götür
Satmışım rüyasını üç kuruş etmez
Dert açar oklavam hamur yerine
Tepsisi yaşamak fırın deminde
Kalbimi şişleyip pişirenlerin
Satmışım belası üç kuruş etmez
Silahım boştur kurşunu almaz
Mermisi kovansız yerine varmaz
Çektiğin tetiktir kılıç sayılmaz
Açtığım yaralara merhem kar etmez
Yok, ettim dünyayı elim kanadı
Kırıktır kalbimin zorlu inadı
Pençesi kartaldır gözü martıdan
Denizler altına sürsem kar etmez
Kalpler boştur doldurulamaz
Sevgiye değeri vardırılamaz
Bu dünya son duruk saydırılamaz
Kurşuna dizmişim üç kuruş etmez
Kendimi sorguya çektim yine bu gece
Kim sevdi sordum böyle delice
Başımdan aklımı aldın öylece
Sen misin seven yoksa
Kaybetmeye hazır olan ben miydim
Gözlerim gamlı yaşlı sözlerimde sitem yatar
Sesim titrek ürküyorum yarından
İçim burgulu demde bakışlarım puslu
Aklım kayıp yoksunum dünümden
Yok, olmaya hazır beklerim bir günü
Çoğaldıkça özlemler birikiminde
Kapıldı ruhum gitmekteyim
Yollar kesik izinsiz dermansızım
Tutunacak dal mı kalmadı yürek mi?
Perişanım yalan diyarda
Boynumda yağlı urgan nefesim kesilmekte
Üstüm açık yorgansızım üşüyor
Kalbim sevgiyle sarmalanmak ister gibi
Aramaktan yorgun düştü ayaklarım
Dermansız kalbim sevdasız
Akıldan yoksun deli mi divane miyim?
Gittiğim yolları kaybettim
Dönüşe yıldırım gibi düşmez miyim?
Feryatlarla uyandığım uykular
Bölünmüş hayallerinde gibiyim
Gerçek sevgiyi yaşamadan ölüm gibiyim
Hayallerin bölümünde volkanlarda kaynar gibiyim
Körlüğüm de göremediğim kör gözlerim azap gibiyim…




-
Mustafa Yılmaz
-
Zennehar Yılmaz
-
Zennehar Yılmaz
Tüm Yorumlarsayın zennehar hanım
geçmişten günümüze giresunlu şairler Antoloji adlı eserimizin son aşamasındayız. Eğer Giresunlu iseniz 1 adet resim,5 adet şiir, ile 5 satırırı geçmemek üzere zgeçmişinizi ([email protected])
adresine atarsanız. antolojide yer almış olursunuz.
Musta ...
Yüreğine darbeler değil, kalbimi vurayım. senin sevgine layık değil, karşılığında sunulayım her zerrede aşk, her aşkta sen varsın. kanda canda cansız bedene can veren ruhsun senı oylesı sevdim ki ölüm bile bana acı değil en büyük hediyedir sevdiğimsin can damarım sın ruhumsun kalbimden akan bir nehi ...
gerçekler. biz nasıl bir yapıya sahibizki gerçeklere göz kapayıp hayali büyütüp yaşıyoruz sonrada kırılınca yıkıma uğruyoruz. sevgiyi bile kat kat artırmak yerine karşımızdaki hata yapsada diyecek söz hakkımız olsun diyerek pusuda bekliyoruz. yaradan kadar kudretli olamasakta hatalarımızı örtmesini ...