Doğduğun Günün Kutlu Olsun hep Sevdiğim
karadut’um doğaç,
*Yalnızlık sanısıyla *
kendine yetme becerisiyle övünse de insan
bana
senden başka kulağı açık kimse olamadığını
sanıyorum
gelir gelmez
öyle bir yere oturdun ki
herkesi dinlemede
ve kendini dinletmedesin
sence de ‘çokluk’
tekliğin perdesi mi dersin?
seni
bir günlükken ilk gördüğümde
bir araya gelmiş
üç buçuk kiloluk et yumağı gibiydin
kıpırdandığın o ilk anı kimse bilmiyor
ama *doksan* yılının
tam da öğretmenler gününde
ilk doktorun
kalp atışlarını dinletti
ilk duyuşumdu bu seni
Sonra iki günlükken
yıkanışını izledim
her ne kadar
dokundurulup baktırılmasan da
“kararlı sahiplenicilerinin” ellerinde
her yanından sular akan
bir kurbağaya benziyordun
şimdilerde
hangi şekildesin bilmiyorum
ama
seni çok sevdiğimi sanıyorum
ve
yaşamanı istiyorum
çünkü
kıramadığım benliğim
senin en büyük sebebin
bir şeylerin sürekli içime aktığı
şu günlerde
artan kendim olmaktan
pek emin değilim
bir çok şeyin
anlamsız göründüğü
bir ‘an’ olur ya
işte
tam ‘o’ nun ortasındayım
yarın bugünün içindeyse
şimdilerde
yarınıma
yarınımın nesnelliğine
bir belirsizlik noktası
konulmakta
seni sevişim
kanım-canım olman
lafazanlığından kaynaklanmıyor
bilesin
sevdiğini
kim olursa olsun
tensel ve belge yakınlığından ötürü
sevmemelisin
tensel ve belgesel yakınlık
zamanla iç içedir
görecedir
sevenle sevilen arasındaki bağ
göreceliği kaldırır
sen kişilere değil
bu ara’ya dikkat et
bu araya ve oluşa
nesnenin araç olmadığı bir yerde
görecelik olmadığı gibi
gören ile görülen ancak bir olur
-ama teklik ayrı-
bunu
tanım sözcük ve imgelere sığdırmaya çalışırsan
yanılırsın
nesnelerin albenisi
bize ilişmediği sürecedir
görsel güzellik
sadece ustaca düzenlenmiş
betimlemelerdir
boşlukta
“sadece ben” sloganlı kişileri
dert/tasa ettiğimiz çok olur
bazen
“direk dibindeki adam”
duyarsız çıkabilir
ocağı için ateş verdiğin kadın
elini yakabilir
bazen
sessizce
kucağında uyuduğunu sandığın çocuk
memeni ısırıp koparabilir
bazen
hak diyebileceğin ödül
sır yüreğini balçığa çevirebilir
umduğun aşk
en güzel
en ılık düşlerine
gizlice ustaca
saplanılmaya çalışılabilir
uzaktakiler değil
düşlerinin sıcaklığını
yüreğine mesken edindiğin
insan siluetleridir bunlar
oysa bilirsin
tenine değer de
yüreğine sıcaklığı gelmeyecek kadar
uzaktadırlar
konuştuğunu sanırken susan insanlar
elbette
senin
susarak konuşan dilinden
anlamazlar
“lanet okuyan” kişiyle
dost ol
“pis” ve “çirkin” denilenle de
“güzel”
onlardan arta kalandır
bunu unutma
onlarla yakınlaşmanda
çöpleri yılmadan ayıkla
ama çöplük olma
“yerinden söküp atabilir misin
bağırsaklarını”
sana
kendi emellerine göre davranmayı
zorunluluk gibi sunanlara
inanma
öyle bir program yap ki
altında sadece
“sen”den bir imza olsun
insan imzaladığı edimlerden
pişmanlık duymaz
o’nlarca
“iyi” veya “kötü” olarak adlandırılan
hiç bir şeyden
pişmanlık duyma
akıl ve duygularının onadığı her şey
senin için
uyulması gereken tek doğrudur
bunun için sonuna kadar savaş
ve bu savaşımında
sana ait sandığın
nesnel olan ne varsa
vermekten
veya gözden çıkarmaktan
çekinme
çünkü sen
yürüyeceğin yolların
çıkacağın
ineceğin merdivenlerin
tek sebebisin
sana
herhangi bir cinsiyetin
kimliğini sunacaklardır
Sen
kendi cinselliğini
dahası kendi seçeneğini
üzerine giydirilen kalıpları kırarak
bul ve yaşa
ne kadın ol
ne erkek
ne de üçüncü cinsi ara
cinsellikte
“kendin “ ol
sır gibi
her yerini kaplayan
ten perdeni arala
oraya gir
bulduğunla “dost” ol
ama
bulduğunla
senin cinsiyetin de
cinselliğin de budur işte
iki “ten’de can”
birbirlerine karşı
dayanılmaz tutku duyuyorsa
uzak kalmalarına sebep
ister bir eş
ister ana babaları
ister eli sopalı umacılar
isterse başka
bir sürü “şey” olsun
birlikteliğe konulan
her türlü engellemeye inat
onlar
bir bütünün iki parçasıdırlar
ki onlar
silueti insan olanların
“saymaca” larına;
“gelen/ek ve gören/ek” leri ile
her gün,
her gün
yeniden üreyen
yasalarına rağmen
tende “insan”ı bulmanın
verdiği onur ve hak gereğince
“bir” dirler
davranışlarını kimseye kısıtlatma
“pis” ve “çirkin” denilenle de
“güzel”
onlardan arta kalandır
bunu unutma
onlarla yakınlaşmanda
çöpleri yılmadan ayıkla
ama çöplük olma
“yerinden söküp atabilir misin
bağırsaklarını”
sana
kendi emellerine göre davranmayı
zorunluluk gibi sunanlara
inanma
öyle bir program yap ki
altında sadece
“sen”den bir imza olsun
insan imzaladığı edimlerden
pişmanlık duymaz
o’nlarca
“iyi” veya “kötü” olarak adlandırılan
hiç bir şeyden
pişmanlık duyma
akıl ve duygularının onadığı her şey
senin için
uyulması gereken tek doğrudur
bunun için sonuna kadar savaş
ve bu savaşımında
sana ait sandığın
nesnel olan ne varsa
vermekten
veya gözden çıkarmaktan
çekinme
çünkü sen
yürüyeceğin yolların
çıkacağın
ineceğin merdivenlerin
tek sebebisin
sana
herhangi bir cinsiyetin
kimliğini sunacaklardır
Sen
kendi cinselliğini
dahası kendi seçeneğini
üzerine giydirilen kalıpları kırarak
bul ve yaşa
ne kadın ol
ne erkek
ne de üçüncü cinsi ara
cinsellikte
“kendin “ ol
sır gibi
her yerini kaplayan
ten perdeni arala
oraya gir
bulduğunla “dost” ol
ama
bulduğunla
senin cinsiyetin de
cinselliğin de budur işte
iki “ten’de can”
birbirlerine karşı
dayanılmaz tutku duyuyorsa
uzak kalmalarına sebep
ister bir eş
ister ana babaları
ister eli sopalı umacılar
isterse başka
bir sürü “şey” olsun
birlikteliğe konulan
her türlü engellemeye inat
onlar
bir bütünün iki parçasıdırlar
ki onlar
silueti insan olanların
“saymaca” larına;
“gelen/ek ve gören/ek” leri ile
her gün,
her gün
yeniden üreyen
yasalarına rağmen
tende “insan”ı bulmanın
verdiği onur ve hak gereğince
“bir” dirler
davranışlarını kimseye kısıtlatma
bir gün
çaresiz kalır da yenilirsen eğer
içindeki doğru bildiğinden
uzaklaşma
sana ve yapmak istediklerine
“yuları sırmalı gem” vurmalarına
izin verme
bu
yakın/uzak
veya sonraki aile bireylerin
sahte ya da sevgi sanı ile
birlikte yaşamak zorunda bırakıldığın
albenili veya salaş döşenmiş
dam/altı arkadaşın
eşin
sevgilin bile olsa
bu ben dahi olsam
sen
sadece
doğruluğuna inandıklarını yap
olur da bir gün
umarsızca
bir kereliğine bile olsa
kime olursa olsun
kendinin sanıp
özgürlüğünü
dahası
“can özünü” kaptırırsan
işte o zaman
yaşadığın sürece
tekrar
o merdivenleri
zeminden başlayıp tırmanıncaya kadar
borç ödersin
yine bu yolda
sana verilene
aklınca biçtiğin bedeli
sakın karşındakinin ödemesine
izin verme
işte bu
dayanılmaz “ben”liktir
bu
düşük yapmaktır
kötü ve çirkin adında
ne varsa kafanda
sil at
kötü ve çirkin yoksa
iyi ve güzel kavramları da
aldatamaz seni
insanları
nesneleri ve duyguları
ayrıştırma
zıtlığa düşme
sana çirkin gelen bir şey
bir çoğuna
güzel gelebilir
güzel dediklerin de
çirkin olarak adlandırılabilir
bu ikilik
sadece sanal bir betimdir
“kalbin ve bağırsakların”
demiştim hani
hangisini söküp atabilirsin
sana katı ve duyarsız yaklaşanlar olacaktır
bu davranışlara
anında veya sonradan da olsa
tavır alırsan
onlarla aynı olursun
öz yaşam çemberine
kimseyi sokma
küme çemberi gibi
farklı çemberler içinde olduğun kişi
ya da değerleri koru
kimseye dokundurtma
kimsenin çemberine de girme
çatışmalarında
uzlaşmazlıklarında
ve özellikle
-sanı da olsa-
sevgilerinde
araya sakın hakem tayin etme
bu yanılgıya bir kez düşersen
bir gün birilerine
senin de hakemlik yapman gerekebilir
o an
kim kime göre iyi
kim kime göre kötüdür
ayrıştırma makamı
önce karşındakinde,
ardından sende
“can” acısı olur
böyle bir durumda
çözüm karşındakinin kendisidir
buna dikkat et
çözümü kendinde olanın çöplerini
bırak
kendisi ayıklasın
kavga yok
“seni ısıran köpeği okşa”
demiyorum
ama sakın sen
ısıranlardan olma
“yaşayan” ve “yaşamayan”
diye adlandırılana yakın ol
dinlediğinde
duy
baktığında
gör
fakat sakın
çöplük olma
yalan söyleyebilirsin
ancak kendi yalanlarını kendin seç
yalanlarını
“ben” egonu dik tutmak için
veya silah olarak değil
İnandığın değerler için kullan
bu senin elinde
“ego”
bak bu çok önemli
sana yalan söyleyenin yalanını
sakın açık edip
yüzüne vurma
Tırmandığın merdivenin
üst basamaklarına ulaştığında-
çevrendekilerin
*sana basitmiş gibi gelse de*
korku kaygı
zevk aşk
sevgi kin
inanç inançsızlık
zaaf hobi
ve alışkanlıklarına
“doğrusu budur”
bilge edasıyla yaklaşma
bu ego
sevgiye ve insana dair ne varsa
yer bitirir
yaşlanmadan
ihtiyarladığını sananların
dayandıkları asayı
ellerinden alma
onların değerlerine
onlar adına sahip çık
-empati ve aidiyet-
“ben” zevkine kapılıp
sana makam vermelerine izin verme
her değer
taşıyanının doğrusudur
bunu unutma
bu yolda öpülen elin
kime ait olduğunu bil
bunu
“her önüne gelenin elini öpme”
yalakalığıyla karıştırma
bırak
elini öptüklerin
öpülen elin
kendi elleri olduğunu zannetsinler
ancak sen
sakın elini öptürme
bu
elini öpenin sana teslim olmasıdır
bu makama dikkat et
taşıyamayacağın teslimiyet
seni kül eder
“sevgi”lerinde duyarlı
ancak sadece
“aşk”larında
teslimiyetçi ol
mazeretçi
ve ayıklayıcı olma
bu sahtekarlıktır
“dost”‘un
“kalk gidelim”
deyişine
“nereye”
diye karşılık verirsen
ya da
“can” dediğin
sen “kalk gidelim” dediğinde
“nereye”
diye sorarsa
işte o zaman
bırak her şeyi olduğu yere
ve hazırlan
ilk basamağını sil baştan
adımlamaya
yüreğindeki merdivenin
teslimiyete dikkat et
“teslim olmak” özveri öyküsüyle
“karşımdakini değiştiririm”
umuduna kapılmana neden olabilir
alışırım hayaliyle
kabullenilen her edim
genetik aktarım ürünüdür
açığa çıkmasıyla çıkmaması
arasında fark yoktur
bir insan “derun”unda olmayan
hiçbir elbiseyi giymez giyemez
ortak nokta bulurum beklentisi
zaman içinde
kabul edemeyeceğin duruşlarla
birer mermiye döner
bu senin için de karşındaki için de
aynıdır
taşıyamayacağın teslimiyet
seni kül eder
“sevgi”lerinde duyarlı
ancak sadece
“aşk”larında
teslimiyetçi ol
mazeretçi
ve ayıklayıcı olma
bu sahtekarlıktır
“dost”‘un
“kalk gidelim”
deyişine
“nereye”
diye karşılık verirsen
ya da
“can” dediğin
sen “kalk gidelim” dediğinde
“nereye”
diye sorarsa
işte o zaman
bırak her şeyi olduğu yere
ve hazırlan
ilk basamağını sil baştan
adımlamaya
yüreğindeki merdivenin
teslimiyete dikkat et
“teslim olmak” özveri öyküsüyle
“karşımdakini değiştiririm”
umuduna kapılmana neden olabilir
alışırım hayaliyle
kabullenilen her edim
genetik aktarım ürünüdür
açığa çıkmasıyla çıkmaması
arasında fark yoktur
bir insan “derun”unda olmayan
hiçbir elbiseyi giymez giyemez
ortak nokta bulurum beklentisi
zaman içinde
kabul edemeyeceğin duruşlarla
birer mermiye döner
bu senin için de karşındaki için de
aynıdır
dönüşüm değil
değişim
aman ha buna dikkat et
hiçbir organizma dönüşmez
değişir
dönüştü zannettiğin kelebek
öncesinde tırtıl olmasaydı
o güzel kanatlara kavuşabilir miydi
hiçbir canlı veya nesne
öncesi olmadan
bir başka varlığa dönüşemez
eskiye bağlı kalma ancak
eskiyi dönüştün zannıyla yok sayarsan
senden doğacak tırtılların
kelebek olmalarını
yok edersin
gerçek dönüşüm
eski eşyalar gibi
eskiyi atmakla değil
o dayanılmaz egondan kurtularak
eski düşünceleri atmakla olasıdır
zıtlıkları ve “eğri” denileni gör
doğru denilenin
karşındakine göre eğri olabileceğini
gerçek kavramının da
gerip/çekme ile ilişkisini
göreceliğini
savunana göre değişebileceğini unutma
bir pislik böceğinin
yuvasındaki yavrularına
yuvarlayarak götürmeye çalıştığı
pisliğe de
o uğurda harcadığı emeğe de
saygı duy
bu işlev ve oluşumun
içinde ve tüm canlılarda
sadece betimleme farkıyla aynı olduğunu
“iğrenç” sözcüğünün
zıttıyla eşdeğer olabileceğini
sakın unutma
“iğrenç” ve “lanet olsun”
sözcüklerini
hiçbir nesne varlık veya değer için kullanma
insanları duyguları düşünceleri
davranışları ve görünüşleri nedeniyle
sakın yargılama
eleştiri zevkinin
“ben” duygusunu beslediğini unutma
“özeleştiri erdemli olmanın bir göstergesidir.”
safsatasına inanıp
sakın az önceki veya dünkü kendini
karşındaki “ayrıştırıcı” lara
teslim etme
çünkü “sen” i bu güne getiren
dünkü “sen” olsa da
bu gün artık “sen”
dünkü “sen” değilsin
bu değişimi dönüşümle karıştırma
dünkü “seni” ezme yargılama çöpe atma
ne dünün bugünü
ne de bugünün dünü
yargılamasına izin verme
her şey yerli yerinde
eleştiri ve özeleştiri
ne biçimde veya kim için olursa olsun
benliği sözsel yargılama zevkiyle
sarhoş eder
bundan daima uzak dur
düşünsel kavgalarında
teslimiyetçi değil
uzlaşmacı ol
kızabilirsin de
ama kızgınlığın
karşındakinin söz veya davranışlarına olsun
şahsına değil
düşman adlılar
arkadaşların ve sanal dostların
ne tam iyidirler ne de tam kötü
ilişkilerinde sakın kayıtçı olma
ufacık bir kapı aralığı
yürek geçecek kadar
unutma
ve hiçbir zaman küsme
küsen insan nefret eden insandır
nefretin azı veya çoğu olmaz
uygun ortam bulduğunda
her an patlar
durduramazsın
“can’ım” dediğin küserse
kapısına git
bir daha küserse tekrar git
tekrar küserse bir daha git
hep git
sakın
“kapına sadece ben geliyorum”
deme
sen o’sun o sen
o kapı “an kapısı”dır
“yar” tende değil
“an”dadır
unutma
küskünlük ve nefret
insan ekini değildir
unutma ki nefret
öz/benliği yer bitirir önce
nesnellik ve öznellikte
alınganlığın
küsmeyi
küsmenin de nefreti tetikleyeceğini
unutma
birikim
neye karşı
kime karşı
isimlerle uğraşma
-anne baba dayı amca kardeş eş arkadaş-
isimlere takılırsan
ismin arkasındakini göremezsin
isminde iddialı olanlar
isimlerinin tam zıttı gibi davranırlar
“eylem”in eylemsiz
“onur”un onursuz
“şeref”in şerefsiz
“gizem”in aleni
“sevgi”nin sevgisiz
“can”ın cansız
olabileceği gibi
kendini isimlere karşı koru
şayet ben
“baba”lık adıma sığınıp
salt “baba” umacılığı ve ısrarıyla
üzerinde baskı kurarsam
bu
seni nesnel sahiplenme
hevesi içinde olduğum
anlamına gelir
ki sanal benliğimle
öznel kimliğimi
birbirine karıştırma
sahiplenme dürtüsü
“insan” ve “mal”
değerler dengesini alt üst eder
eve girmeden ahıra uğrayıp
“köyün merkebini” ziyaret eden
“halvet haneye” girmeden
ocağa koydurulan suya
sırta vurulan sopaya
sopanın ardından döşenen
sıpaya
ardından yunup yıkanıp()
mal sahibi edasıyla dolaşan
koskocaman kocaya
ve ona takılan
“erk” adına
dikkat et
kendini kimseye sahiplendirme
birilerine sahip olma düşünden de
uzak dur
bu
çocuğun bile olsa
sahiplenmede öz/benliği örten
“sevgi” maskesidir
bu perdeyi kaldırırsan
taşıyamayacağın şeylerle karşılaşırsın
senin baban olmam
birbirimizi sevmemizi gerektirir(!)
bu annen için de
doğamamış kardeşin
eşin
veya arkadaşın için de aynı
buna dikkat et
bu tür sevgiler
önyargılı sevgilerdir
koşulludur
sevgide
isim perde ve şart varsa
zorunluluk vardır
bir tür “el/mecbur” yönelme ve yönlendirme
sanaldır
görecedir
aldanma
yakınlaşmalarında ve sevginde
“bir” liği yakala
önyargı ve kayıt
tekliği bozar
sevgilerinde
paylaşımı çıkar aradan
sevgi paylaşımında
sanılanın aksine
ikilik vardır
bir sana bir bana
oysa “sevgi”
sadece
“tek” likte yaşanır
yalın ve duru
paniğe kapılma
tekliğe uzanan yolda
”bir”i yakalamada
yetersiz kaldığını sanman
seni tamamlayanın
seni göremeyeceği anlamına gelmez
iç dünyanda veya yaşadığın evde
yanındakilerle veya yalnızken
kapını ve pencerelerini kapatıp
pek ala
mutlu(!) olabilirsin
bu bencilliktir
“insan”dan
elini eteğini çekme
yaşam biraz da
“dangıl dungul” olmalı
hep ekmek su
bıktırır insanı
zıtlıkları
oluşumu
bulaşmadan da yaşamalı insan
ki mutluluk(!)
“iç”le “dış”ın
kaynaşması olabilsin
dışarıdan korkarsak
içimizden emin değiliz demektir
evinin kapılarını sonuna kadar aç
korkma
adı “kötü” olan
içeri girse de
akıl verip yargılama
zenginliğinle doyur o’nu
sen
yeter ki içeriyi iyi döşe
düğünlerden uzak dur
nikah sünnet
her düğün
ya gönüllü bir acıyı örter
ya da yaşanacak
yeni acılara kapı olur
mutlak “akit tören”i
“derunteslimiyeti”dir
erk egemen toplumun
erkek saltanatına alet olma
ergen dişil olmanın vericiliğinden
uzak dur
“karadut” um doğaç
hazırlıklı ol
yaşamının bundan sonraki her evresinde
ulaşmak istediğin her şeyin
sana baş kaldırdığını
ve her şeyin
yenmek zorunda olduğun
cilveli
oynak
ve çok yüzlü
bir iradesi olduğunu
göreceksin
bana gelince
“sıkılıyorum” demiştim
hem de fazlasıyla
sıkıntı denilen
bir’de çokluk herhalde
ya da
“bütüne karılma” aşkı
ten eskidikçe
can doğuma
bir diğer “boyuta” hazırlanır
bu tende
her dem
kayıtsız pay verilmeli
ya da
alınmalı
şu an
yedi günlük halinle
hangi şekildesin bilmiyorum
Pay(!)ıma düşen kadarıyla da olsa(n)
yağmur olup
yağmanı
evine gelmeni bekliyorum
--------
"adsız" isimli şiir kitabından
(izan yayınları)
Erdorum Acaroğlu
Kayıt Tarihi : 20.1.2022 05:30:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!