Rumuz Rumuz Adlı Antoloji.com Üyesinin Hakkın ...

  • Rumuz Rumuz
    Rumuz Rumuz

    04.03.2010 - 09:31

    Aşkın sırrı cehennemden korkmamak ve cenneti arzulamamaktır.
    Aşkın sırrı Rahmani nefesin parçası olmaktır.
    Aşkın sırrı asıl vatana dönmektir.
    Aşkın sırrı Halık-ı Zü’l-celal’imizin her zerre ve hücreyi ihata eden sınırsız Kudreti karşısında acziyet ve muhtaciyeti ilan etmektir!
    Aşkın sırrı saf tevazu hazinesidir.
    Aşkın sırrı açlık kapısını çalmaktır.
    Aşkın sırrı iki kez doğmaktır.
    Aşkın sırrı alemlere Rahmet olan Sultanımız Efendimiz’in (sav) güzelliğini görmek ve hissetmektir.
    Aşkın sırrı ölmeden önce ölmektir.
    Aşkın sırrı idrak meyvesini kazanmaktır.
    Aşkın sırrı varlık kokusunu duymaktır.
    Aşkın sırrı benliksiz ve diğergam olmaktır.
    Aşkın sırrı Cenab-ı Hakk’ın Cemal’i vasıtasıyla öğrenmektir.
    Aşkın sırrı korku ve endişe duymamaktır.
    Aşkın sırrı su yerine susuzluğu aramaktır.
    Aşkın sırrı kendi hiçliğimizi ve Rabbimizin Yüceliğini keşfetmektir.
    Aşkın sırrı kalp gözüyle görmek ve duymaktır.
    Aşkın sırrı dünyevi varlığımızın sınırlarından sınırsız ilahi güzellik alemine kaçmak için şiddetli arzu duymaktır.
    Aşkın sırrı kendini hiç olarak görmektir.
    Aşkın sırrı yalnızca Rabbimizin var olduğunu bilmektir.
    Aşkın sırrı açlığın gıdamız haline gelmesidir.
    Aşkın sırrı Allah’tan, Allah’a yakınlığı satın almaktır.
    Dostları olmalı insanın,
    Aynen gemilerin limanları gibi.
    Zaman zaman uğradığın, yükünü boşalttığın,
    Dalgalar dininceye kadar beklediğin koynunda.
    Sonra açık denizlere uğurlamalı insanı
    Geri döneceğin günü bekleme umuduyla.
    Bazen, rüzgara o açmalı yelkenini,
    Yanağına konan bir öpücüğün coşkusuyla,
    Halatlarını çözmeli,
    Seni çok ama çok özlemeli.
    Dostları olmalı insanın;
    Ermiş, bilge, hayatı ezbere okuyabilen.
    Düşünmediklerini düşündüren,
    Seni bir cambaz ipinde, güvende tutabilen,
    Gerektiğinde senin için ateşi yutabilen,
    Yolunu ışıtan ustan olmalı.
    Şekillendirmeyi öğretmeli hayat çömleğini,
    Sana vermeli soğuk bir kış gününe
    Üzerindeki tek gömleğini...'
    Bu kitapta güzel sözler, özlü deyişler de var. Birisi şöyle:
    'Gerçek dostlar yıldızlar gibidir; karanlık çökünce ilk onlar parlar ve size ışık olurlar.'
    Bence sahte dostlar da yıldızlara benzerler, bize yakın gibi görünürler, oysa kilometrelerce uzaktadırlar. Sen bana şu anda çok uzaksın ama kalbimde, ruhumda,
    içimdesin. Bu konuda görünüşe aldanmamak gerekiyor değil mi dostum!
    Uzak, yakın derken laf lafı açtı, aklıma bir fıkra geldi. Fıkra değil bu, ders verici bir kısa öykü. Adamın birinin çok güzel bir atı varmış, namı dört
    yana yayılmış. Uzaktaki bir arkadaşı hem onunla özlem gidermek hem de bu ünlü atı görmek için arkadaşının yanına gelmiş. Bizimki ne ikram edeceğini bilemez.
    Civardaki hayvanlarda salgın bir hastalık vardır. Bunlardan birini kestirip arkadaşına yedirmeye çekinir ama bir yolunu bulup onu etlisiyle tatlısıyla
    ağırlar. Yenilip içildikten sonra, uzaktan gelen dostu ünlü atı görmek ister.
    Arkadaşı önüne bakarak üzgün bir tavırla:
    'Ne yazık ki atımı sana gösteremem, der.
    'Niye, yoksa nazar değdireceğimden mi korkuyorsun? Ben onu görmek için ne kadar uzaklardan geldim, biliyor musun? Atını benden kıskanıyor musun yoksa? '
    der dostu.
    'Hayır, der arkadaşı. Senden atımı kıskandığım, nazar değdirecek diye korktuğum falan yok. Ona kem gözle bakmayacağını biliyorum.'
    'Göster hadi öyleyse. Beni daha fazla merakta bırakma.'
    'Gösteremem dedim ya. Aklına başka bir şey gelmesin. Gerçek şu: Senin gibi değerli bir arkadaşımı nasıl ağırlayacağımı bilemedim. Çevredeki hasta hayvanları
    kesip sana yedirmek istemedim, kendi atımı kestirip sana sundum. Biraz önce yediğin et onun etiydi.'
    'Ne yaptın, o kadar değerli bir ata nasıl kıydın? '
    'Senden daha değerli olacak değildi ya. Senin için bir değil, bin atım feda olsun! '
    Bir dergide arkadaşlık konusunda Nazım Hikmet'in yazdığı okudum:
    'Arkadaşlık çeşit çeşit olur, tıpkı yemişler gibi. Bir çeşit arkadaşlık vardır muza benzer, ne niyetle yersen onun tadını verir. Ben ne muzu, ne de bu çeşit
    arkadaşlığı severim.
    Arkadaşlığın başka bir çeşidi keçiboynuzu gibidir. Bir tadımlık tat almak için bir araba posa çiğnemek ister.
    Eğlence arkadaşlıkları vardır. Bunlar Frenk üzümü gibidirler. Olsa da olurlar olmasalar da.
    Okul sıralarının arkadaşlıkları ayva soyundandırlar. Tatları yoktur. Uzun uzun, bir duman gibi belli belirsiz kokuları kalır.
    Kafa arkadaşlıklarına gelince, arkadaşlığın özsoylusu budur işte. Kiraz gibidir, kokusu yoktur ama, kütür kütür etli, serin bir tatları vardır...


    Sevgiyle saygıyla ve dua ile kal


    alıntı

  • Rumuz Rumuz
    Rumuz Rumuz

    03.03.2010 - 16:09

    SUSTUM!



    Suskunluğun misafiri olmaktan haz alıyor yüreğim!

    Musalla taşındaki cesedin suskunluğu kadar suskunum

    Konuşmalara küstüm! Gemilerim artık kendime yol alıyor.



    Her zaman her yerde her istenileni anlatamıyorum.

    Kime, neyi, nasıl ispatlayacaksın! O halde suskunluğun elini tutuyorum.

    Merhem tutmaz öyle yaralarım var ki! Konuşamıyorum…

    İçime atıp susuyorum.

    Kurşun geçmez şartlanmış beyinlere söz geçiremiyorum.

    Sayfalarca susuyorum.

    Kelimelerimin dinlenmeye en çok muhtaç olduğu anlarda,

    Beni anlayacak bana derman olacak birini aradığımda,

    O çok (boş) konuşanlar kaçıyor.

    Sokağımın gece yarısı suskunluğa terk edildiği gibi,

    Bende yüreğimi suskunluğun kucağına bırakıyorum

    Konuştuğum zaman mahkûm,

    Sustuğum zaman zanlı muamelesi görüyorum.

    Ne yapacaksın, kime gideceksin…

    Anlamsız konuşmalardan kendime sığınıyorum

    Zor olanı tercih ettim sustum…

    Boğazıma dizilmiş sözcükleri söylemeden, haykıramadan, içime atarak…

    Bir bilseler susan birinin gözlerinde çuvallar dolusu kelime olduğunu,

    Ve yine bir bilseler söz tükenmişse en güzel cevabın susmak olduğunu…



    Tarif edemediğim acıları,

    Hayal kırıklıklarımı susuşlarımla örtüyorum.

    Yüreğimin en ücra köşelerine inen zehirli oklardan

    Canım çok yandı!

    Konuşursam;

    Kırmaktan, kırılmaktan,

    Gözyaşlarımı tutamamaktan

    Kelimeleri yan yana getirememekten,

    Yaralı kelimeler sunmaktan korkuyorum.

    Geri alınmayacak kelimeler adına; ağzımın sürgüsünü çektim!

    Şuan boğazımda düğümlenen kelimeleri çarmıha germekle meşgulüm

    Sustum…

    Ben sustukça suskunluğumun üstüne düşman gibi sözcükler yağsa da

    İncitseler de beni, artık vakit susma vaktidir

    Korkup kaçtı,

    Suçunu kabul etti,

    Haksız olduğunu kabullendi diyecekler…

    Desinler… Dudağım mühürlü!

    Duygularım susuşlarımda saklı kalacak.

    Yıllardır biriktirdiğim hiç kullanılmamış kelimelerimi

    Devren satılığa çıkarıyorum. İlan verdim!

    Alan olmazsa kalbimin morgunda biriktireceğim



    Sahi, her susan haksız mıdır?

    Belki de her Suskunluğun arka planında ciltler dolusu anlamlar vardır.

    Kim bilir!



    Ve bir gün Söylenmemiş cümlelerimi zulama koyup gideceğim bu şehirden

    Varsın kaçtı desinler…

    Susacağım!

    Derin denizleri her rüzgâr dalgalandıramaz…



    Mehmet Orhan durdu

  • Rumuz Rumuz
    Rumuz Rumuz

    23.02.2010 - 14:49

    BULAMAZSIN


    Zeki Müren'in bir şarkısı var...
    Hayat Öpücüğü albümünde yer alan ve beni çok etkileyen bir şarkı bu...
    Sevgiyi, muhabbeti, dostluğu, vefayı anlatan bir şarkı...
    Eski şarkılarla ne güzel anlatılmış duygular...
    Dinledikçe yüreğiniz kabarır, anılarınız tazelenir, iç geçirirsiniz yaşananlara...
    Hele içinizde bir sevda yaşamışsa bir zamanlar, daha çok etkilenirsiniz...
    Yarı yolda kalmışlığınız, satılmışlığınız, aldatılmışlığınız, ihanete uğramışlığınız varsa, daha çok vurulursunuz...
    Arkadaşın, dostun, sevgilinin vefasızlığı anlatılır şarkıda...
    Pişman oluşlar da vardır satırlarda...
    Ancak asıl önemlisi, her yaşanmış şeye rağmen, yine de yüreğinin derinliklerine gömebilme gerçeği vardır kelimelerin içinde...
    Ölünce, yitip gidince dost; insan (affınıza sığınarak, tam tabirle) eşekten düşmüş gibi olur...
    Bir başınıza kalmış hissi dolar yüreğinize...
    Yaşamanız anlamını yitirir sanki...
    Soluk alış-verişleriniz bile önemsizleşir...
    Ve hatta ölmek istersiniz ama ölemezsiniz...
    Yüreğiniz burkulur dostun gidişinden...
    Acırsınız kendinize ve yalnızlığınıza... Lâkin alışmak zorunda olduğunuzu da bilirsiniz...
    Alışırsınız...
    Çünkü bilirsiniz ki; dostluklarda ihanet ölmekle eş değerdir...
    Gözyaşı dökersiniz... Dizlerinizi döversiniz...
    Ama ihaneti, vefasızlığı ve kadirbilmezliği cezalandırırsınız yüreğinizde... Siz de ceza çekersiniz...
    Yaşamayı haram sayacak kadar ağır bir ceza da olsa bu; katlanırsınız...



    ASIM YILDIRI


    İşte o şarkı;

    BULAMAZSIN
    Ellere kanıp da gitme sevgilim,
    Hayat bu, gün gelir harcarlar seni.
    Bir de saçlarına karlar yağınca,
    Eskimiş şal gibi atarlar seni.

    Eğer gideceksen, mani olamam,
    Düşersen sonunda yine bul beni.
    Vefasız kullardan, vefa bekleme,
    Kıymetsiz bir pula satarlar seni.

    Bulamazsın, bulamazsın, benim gibi seveni,
    Bulamazsın, bulamazsın, seni mutlu edeni.
    Bulamazsın, bulamazsın, benim gibi seveni,
    Bulamazsın, bulamazsın, senin için öleni.

    Sevgilim dünyanın kanunu böyle,
    Sevip mutlu olan var mıdır söyle,
    Seni benim gibi kimse anlamaz,
    Mutlu olamazsın başka biriyle.

    Eğer gideceksen, mani olamam,
    Düşersen sonunda yine bul beni.
    Vefasız kullardan, vefa bekleme,
    Kıymetsiz bir pula satarlar seni.

    Bulamazsın, bulamazsın, benim gibi seveni,
    Bulamazsın, bulamazsın, seni mutlu edeni.
    Bulamazsın, bulamazsın, benim gibi seveni,
    Bulamazsın, bulamazsın, senin için öleni.

    ZEKİ MÜREN

  • Rumuz Rumuz
    Rumuz Rumuz

    22.02.2010 - 15:40

    Aşk mı sevgi mi?

    Aşk yaralar...sevgi yaraları sarar...
    aşk hasta eder...sevgi iyileştirir...
    aşk ağlatır...sevgi güldürür...
    aşk incitir... sevgi naziktir...
    aşk terkeder...sevgi sadıktır...
    aşk yalnızdır...sevgi kalabalıktır...
    aşk okyanus...sevgi yunus...
    aşk dikendeki kan...sevgi gül kokan...
    aşk acı keder...sevgi gelince acı gider...
    aşk sivri acı biber...sevgi acıyı tatlı eder...
    aşk koyu karanlık...sevgi güllük gülistanlık...
    aşk yoldan şaşırtır...sevgi karlı dağı aşırtır...
    aşk hep aceleci...sevgi sabırla yüzen gemi...
    aşk kış ortasında gonca...sevgi baharda yonca...
    aşk taşıveren deredir...sevgi kaynak gözesidir...
    aşk her fırsatta küser darılır...sevgi, şefkatle sarılır...
    aşkı kucaklayan yürek olur buz...sevgi sıcak bir omuz...
    aşk ansızın çıkagelir...sevgi gelmeden haber verir...
    aşk buzlu suda yanmak...sevgi bir yudumla kanmak...
    aşk diri diri toprağa girmek...sevgi yeniden dirilmek...
    aşk bir uçak gökte...sevgi bir tren raylar üzerinde...
    aşk daima açlık çeker...sevgi aza kanaat eder...
    aşk çekip gider...sevgi sabırla her zaman bekler...
    aşk aniden bırakır...sevgi sımsıcaktır, elini tutar...
    aşk boşa çekilen emek...sevgi durmaksızın üretmek...
    aşk yarı yolda bırakan yoldaş...sevgi ölene kadar arkadaş...
    aşk kavuran sam rüzgârı...sevgi serin çam ormanı...
    aşk cehenneme girmek...sevgi cennette huri melek...
    aşk iflah olmaz bağımlılıktır...sevgi her şartta ılımlılıktır...
    aşk üzer,yorar,tüketir...sevgi ölüye hayat verir...
    birinin çok çıkar tizdir sesi...diğeri neyzenin şifalı nefesi...
    seçme şansı varsa, aşk mı yoksa sevgi mi? Sizce hangisi? ...

    (08.12.2009-İstanbul)

    Gülhan Çeliktaş

  • Rumuz Rumuz
    Rumuz Rumuz

    22.02.2010 - 12:07

    YÜREĞİNDE


    Yağmurun yeni ıslattığı taze toprağın kokusunu duyduğunda aklına ben gelmek isterim.

    Ya da gözlerin denizin maviliğine daldığında…

    Uzakta ufuk çizgisinde sadece dumanı görünen o geminin içinde benim olduğumu düşünmeni isterim.

    Beni hatırlamak istersen, her yeni doğan günle birlikte çıkarım karşına, güneş olur ışığımla aydınlatırım seni.
    Buram buram bir kahve kokusu olurum.
    Sokakta oynayan çocukların sesinde işe gitme telaşına düşmüş insanların gözünde, yere düşmüş yaprakların çıtırtısında bulursun beni.
    İstersen, duyduğun her ses beni hatırlatacaktır sana.
    Bazen bir kuş olup öterim pencerende.
    Bazen bir tren gibi tıkırtılarla geçerim önünden.
    Sözlerini ezbere bildiğin ve söylemekten asla bıkmadığın şarkı olurum.
    Sen o şarkıyı değil beni söylersin aslında.
    Beni görmek istersen hep karşında olurum.
    Gök yüzündeki beyaz bulutların arasındayım, ben.
    Başını yukarı kaldırman yeterli beni görmek için.
    Yolda rastladığın herkes benimdir aslında. Dostlara selam verirken o selamı ben alırım.
    Komşunun hatırını sorarken aslında bana “Nasılsın” demişsindir.
    Benimle çıkarsın yola her sabah, akşam evine benimle dönersin. Gittiğin her yere gelirim seninle.
    Sen yorulduğunda yorulurum ben de.sen oturduğunda oturur, kalktığında kalkarım.
    Eğer istersen bütün gece başucunda saçını okşarım sen uyurken.
    Yüzünde gülümsemeyle uykuya dalışını izlerim.
    Bana dokunmak istersen bir çiçeğin yapraklarında olurum ben.
    Yeşilin, kırmızının, sarının mavinin en canlısındayım.
    Elini uzattığın her yerdeyim.
    Dokunmak istersen bana kendine dokun.
    Çünkü ben her zaman sendeyim.
    Dudaklarındaki ateşim, tenindeki sıcaklık.
    Vücudunu ürperten rüzgârım ben.
    Hep sendeyim ben.
    Oradayım, beni görmek istediğin yerde. YÜREĞİNDE…

    alıntı

  • Rumuz Rumuz
    Rumuz Rumuz

    15.02.2010 - 14:49

    Ah be gülüm!
    Ben seni
    ….Senede bir gün için
    …………….Sevmedim.

    Ben seni
    ……..her gün
    ……………..yüreğimle sevmek için
    ………………………………..sevdim

    *Ben seni
    …….Koparılan bir gül
    ………….Gösterişli armağanlar kadar
    ………………………………. Sevmedim

    Sen gülüm;
    ……kalbimde açan bir gülsün
    ………..Her gün goncalar veren
    *Yüreğimin yarısı sende ise
    Yüreğinin yarısı da ben de
    Günümüz, sevmekle geçiyor ise
    Bir gün değil gülüm
    Her gündür... sevgililer günümüz.

    alıntı

  • Rumuz Rumuz
    Rumuz Rumuz

    15.02.2010 - 08:40

    Yürekdir konuşan her zaman, dilin söylediğine bakmayın,
    Sevgidir her zaman ayakta tutan,ayaklarınıza bakmayın,
    Ruhunuzdur işiten güzel sözleri, kulaktır sanmayın,
    Özlemdir taşıyan sizi, araçtır sanmayın,
    Aşktır sizi hayata baglayan, para pulda aramayın.
    DOST'dur sizi bittiğiniz anda sarıp sarmalayan, SEVGİLİ sanmayın...

    alıntı

  • Rumuz Rumuz
    Rumuz Rumuz

    12.02.2010 - 13:36

    TEVAZU



    Bir adam kötü yoldan para kazanıp,bununla kendine bir inek alır.Neden sonra yaptıklarından pişman olunca,iyi bir şey yapabilmek düşüncesi ile ineği,Hacı Bektaşi Veli'nin dergahına bağışlamak ister.O zamanlar dergahlar aşevi şlevini görüyordu.Durumu Hacı Bektaşi Veli'ye anlatır,Hacı Bektaş Veli, - 'helal değildir 'diye bu kurbanı geri çevirir.

    Bunun üzerine adam Mevlevi dergahına gider,aynı durumu Mevlana'ya anlatır.Mevlana ise hediyeyi kabul eder. Adam aynı şeyi Hacı Bektaşi Veli'ye de anlattığını,ama onun kabul etmediğini söyler,Mevlana'ya bunun sebebini sorar. Mevlana şöyle der: 'Biz bir karga isek Hacı Bektaşi Veli şahin gibidir,öyle her leşe konmaz. O yüzden biz senin hediyeni kabul edebiliriz,o etmeyebilir.
    Adam üşenmez Hacı Bektaşi Veli'nin dergahına gider,Hacı Bektaşi Veli'ye Mevlana'nın kurbanı kabul ettiğini söyleyip sebebini sorar.
    Hacı Bektaşi Veli:'Bizim gönlümüz bir su birikintisi ise,Mevlana'nın gönlü okyanus gibidir. Bu yüzden bir damlayla bizim gönlümüz kirlenebilir,ama onun engin gönlü kirlenmez. Bu sebepten o senin hediyeni kabul etmiştir. Böylesi tevazu ile, birbirini yermek yerine, yüceltebilmeyi becerebilen insanlar olmamız dileğiyle...

  • Rumuz Rumuz
    Rumuz Rumuz

    12.02.2010 - 08:00

    ..AŞKMIYDI O?

    Aşk mıydı o, aşkımsı bir şey miydi
    Neydi çekip kendine, beni bağlayan
    Kanatan dudağımı, tenimi dağlayan
    Elleri ta içimde o dev miydi


    Etime bir alev değmişçesine
    Nasıl da yakardı öptüğü zaman
    Bir su gibi akıp gitti avuçlarımdan
    Yorgunum şimdi bin yıl sevmişçesine


    Hani o yalnız benim olan gül, kırmızı
    Gözlerimin önünde açılan sonsuz bahçe
    Hani, o var olmalarımız öpüştükçe
    O delice sürdürmeler yaşantımızı


    Hiç doymamak oysa, tene, kokuya, aşka
    Sarıldıkça güçlenmek, bütünlenmek
    Kudurmuş arzularla zamanı yenmek
    Ve en kuytularda buluşmak korka korka


    Kimi gün utanmak otlardan, çimenlerden
    Kimi gece mıhlamak gölgemizi duvara
    Varmak için o sevgiyle açılmış kollara
    Apansız düşmek yükseklerden bir yerden


    Oydu işte alıştığım, özlediğim şimdi de
    Sevgice bir tutku, aşkımsı bir yakınlık
    Avunmak... Kırık dökük anılarla artık
    Kimbilir? o geceler yaşanmadı belki de

    ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN

  • Rumuz Rumuz
    Rumuz Rumuz

    11.02.2010 - 16:39

    'Doğru bildiklerini anlat, ama akıl verme. Anlatılanları iyi dinle, ama hepsini doğru sanma. Sessiz kalmak, bir şey bilmediğin anlamına gelmez. Çok konuşmak da, çok şey bildiğini göstermez. Herkesi kendine eşit gör. Her kim olursa olsun bir insanı küçümsemek akılsızlık; Çok büyük görmek ise korkaklıktır. Cesaret akıldan gelirse cesaret, bilgisizlikten gelirse cehalettir.

    Kızılderili Öğretisi

  • Rumuz Rumuz
    Rumuz Rumuz

    07.02.2010 - 15:28

    Beklemeyeceksiniz bir şey sevgiden, sevdiğinizden, sevgilinizden. Yine en geniş anlamı ile ele alabilirsiniz sevgiyi, sevgiliyi. Ben seviyorum, o da sevsin diyebilirsiniz. Severken sevilmemek kolay gelmez kimseye. Ama asıl sevgi o sevmese de sevebilmek değil mi? Beklenti ile sevmek, karşılık beklemek adeta sevgiye pazarlık katma gibi bir şey olmaz mı? Hani diyor ya büyük söz sultanı: “Karşılık bulamama elemi”. Sevmede öyle bir noktaya gelinir ki karşılık beklenmez orada. Sebeplerden geçilir, sıfatlar aşılır orada. Güzel diye değil, O diye seversiniz. Böyle sevince güzellik gitse de, olmasa da seversiniz. Seviyor diye değil, sadece ve sadece O diye seversiniz, ilhamla seversiniz. İşte bu yüzden çok zordur; ama o nispette güzeldir sevmede karşılık beklememek, hak etseniz bile..

  • Rumuz Rumuz
    Rumuz Rumuz

    04.02.2010 - 15:59

    Günlerden bir gün aşk meleği oklarını yanlışlıkla iki kişiye
    fırlatır.
    'Bu ne biçim melek' demeyin olmuş bir kere..
    Dünyada en son aşık olması gereken iki zıt karakterdir
    kahramanlarımız.
    Bir arada olmaması gereken bu iki karakter aslında ömürleri boyunca acı
    çekmişlerdir ta ki meleğimiz hayatının en büyük hatasını yapana kadar..
    Resim, Meleklermekani.Com Tarafından Küçültülmüştür.

    Oklar isimlerinin başharfi D ve M olan iki şanssız karakterimizi
    yaralamıştır.
    O büyük buluşma gününde yarım olan karakterlerimiz D ve M diğer
    yarısını bulmuştur ancak ortada çok büyük bir problem vardır.
    D ve M daha önce hiç hissetmedikleri ve belki başka hiçbir zaman
    hissedemeyecekleri güzel şeyler hissetmişlerdir ama bunun sonu
    olmadığından yakınıp durmuşlar bir süre..
    İki karakterimizde işini gücünü bırakmış,dünyadan ve sorumlu
    oldukları insanlardan bihaber inzivaya çekilmişler.
    Ancak bu sırada dünya birbirine girmiştir,insanlar çıldırmış,dünya sanki
    tersine dönmüştür sadece D ve M'nin değil tüm insanların
    hayatı alt üst olmuştur.


    Tabii aşkın gözü kördür D ve M'nin bunun farkına varması uzun zaman
    almıştır bu süre içinde küçük kıyametler kopmuş D ve M ancak
    dostlarının uyarmasıyla durumun farkına varmışlardır.
    Kahramanlarımızdan M'nin gözünün önündeki perdeler kalkıp olayın
    ciddiyetini fark edince D'ye artık ayrılmaları gerektiğini yoksa sadece
    ikisinin mutlu olması uğruna birçok insanın hayatının
    kararacağını anlatmıştır.
    Ancak, D kabullenememiş, bunun mümkün olmayacağını, onsuz hayatın
    zindanda yaşamaktan farklı olmayacağını anlatmış durmuştur, fakat M
    kafasına koymuştur bir kere ayrılmalarının en doğru karar olacağını
    söylemiş,bırakıp gitmiştir D'yi..

    O günden sonra D ve M hiç aramamış, sormamışlar birbirlerini..
    Ama ne D mutludur ne de M..
    İkiside kendilerini görevlerine adamış hep başkaları için
    çalışmıştır,ne bir başkasına gönül verebilmişler ne de yaşadıkları o
    güzel günleri unutabilmişlerdir.
    D hiçbir zaman yedirememiştir,anlamamamıştır sevdiğini..
    Ama gururunu yenipte gidememiştir M'ye..


    M hep bu kararın en doğru karar olduğunu düşünmüş ama yürekten
    inanamamıştır buna sadece öyle yapması gerektiği için
    yapmıştır,mutsuzdur ama yapılabilecek başka bir şey yoktur.
    O günden sonra D ve M aynı yerde bulunmamak için çok
    çabalamışlardır.
    Aslında çoğu zaman buluşmuşlar mecburiyetten her buluşmada küçük
    kıyametler kopmuş,insanlar üzülmüş,ağlamıştır hatta kimi insanın canına
    mal olmuştur bu buluşma...



    Merak ettiniz değilmi bu iki bahtsızın gerçek adını daha fazla
    meraklandırmayayım sizi.
    Duygu ve Mantıktır asıl isimleri..
    Dünyada en son bir araya gelmesi gereken iki geçinemeyen sevgili

    ALINTI

  • Rumuz Rumuz
    Rumuz Rumuz

    02.02.2010 - 13:12

    Sevilen Güzeldir.
    Her Güzel Sevilmez.

    ************************
    'Sen anilmasi güzel olan söz ol;
    Cünki insan kendi hakkinda söylenen,
    Güzel sözlerden ibarettir.'
    Hz Mevlana...

  • Rumuz Rumuz
    Rumuz Rumuz

    02.02.2010 - 09:52

    Ben gidene kal demem..! Giden yolunu; kalan yerini belirler... Ben seni kaybetmedim... Senden vazgeçtim! ! !

  • Rumuz Rumuz
    Rumuz Rumuz

    01.02.2010 - 08:07

    Sevgili peygamberimiz buyuruyor...

    'Kim âşık olur da iffetini muhafaza eder, halini gizler ve bu yüzden ölürse şehit olarak vefat eder' Hadis-i şerif... Rabbim bizleri kendi aşkı ve sevgisi ile buluştursun. Amin...

  • Rumuz Rumuz
    Rumuz Rumuz

    21.01.2010 - 10:55

    FORMAT ATALIM KENDİMİZE

    Kullar hayata online takılır ve Allah kulunu her zaman çevrimdışı takip eder. O ancak istediğine selam verir ve ancak dilediğine duyurur.
    Kaç milyon megapixel olduğunu tahmin bile edemeyeceğimiz bir çözünürlükle bilir kalbimizi. Allah her şeyi en iyi bilendir.
    Bize sabır ve kanaat dediğimiz müthiş bir anti virüs bağışlamasına rağmen, sistemimizi çökertse de bütün gafletlerimiz, o kendimize format atıp ona dönebileceğimiz bütün ağlarımızı açık tutarak tövbelerimizi sonuna kadar kabul eden tek varlıktır.
    Kirli bilgilerden uzak sonsuz bir ilim abidesidir ve yalnızca bir tık ötededir. Biz hard diskimizi ne kadar lüzumlu lüzumsuz bilgilerle doldursak da, o bize iyiyi ve kötüyü ayrı klasörlerde tutarak kötü olanı tarayıp iyiye çevirebilme kabiliyeti bağışlamıştır.
    Ömrümüzün neredeyse yarısını kaydedebileceğimiz ömür GB hafıza kartı bulunan ve adına göz dediğimiz bir kamera vererek her şeye görsel şahitlik edebilmemizi, kaydettiklerimizi gözlerimizi kapatıp dinlenirken montajlayabilmemizi sağlamıştır. Her şeye görsel bir kanıt arayan insana somut bir imkân sunmuştur.
    Yeryüzünü bize mescit kılarak kapsama alanındaki her yeri biz kullarının hizmetine tayin eden yaratıcı minimum 4GB Rem ve her yerden 5G hızında ona ulaşabilmemizi sağlamıştır.
    Bing bang’den bu yana peygamberler aracılığıyla yolladığı iletilerle hayatımızın monitörünün ekran kartını yenileyerek her şeyi daha net görebilmemize olanak sağlamıştır. USB ile bize bağlanan dostlarımızdan bize geçen virüslerimizi temizleyecek gücü vermiştir. Allah kullarına kaldıramayacağı hiçbir programı yüklememiştir.
    Allah müthiş bir hackerdir. Kulunun web sayfasında kendisinden başka hiçbir şey görmek istemez ve hemen heckler. Bu yüzdendir ki, ondan daha çok sevdiğimiz hiçbir şey bizim değildir.
    Müthiş bir mimardır. Yeryüzünü, gökyüzünü ve galaksiyi en makro haliyle dizayn etmiştir. O bir makine mühendisidir ve icat ettiği insanı gelmiş geçmiş ne bir insan figürü nede bir cerrah henüz tam olarak keşfedememiştir.
    Gerçek bir edebiyatçı, insanı hayretler içerisinde bırakan bir ressamdır. Dünyanın en ünlü ressamları birbirinden farklı maksimum 100–150 insan portresi çizebiliyor iken Allah, yeryüzüne gelmiş geçmiş bütün insanların çehrelerini ten çizgilerini parmak izlerini ve genlerini birbirinden farklı tasarlamıştır.
    Biz bütün fişleri çekip bütün sigortaları attırsak da, Allah tövbe kapılarını ardına kadar açmış bizi bekliyor olacaktır ta ki, bütün termik santraller yok olup var olan bütün klasörler hükmünü yitirinceye kadar…


    (Sümeyye Çamyar)

  • Rumuz Rumuz
    Rumuz Rumuz

    19.01.2010 - 11:13

    BEN SENİN EN COK.....



    Ben senin en çok sesini sevdim
    Buğulu çoğu zaman, taze bir ekmek gibi
    Önce aşka çağıran,sonra dinlendiren
    Bana her zaman dost, her zaman sevgili


    Ben senin en çok ellerini sevdim
    Bir pınar serinliğinde, küçücük ve ak pak
    Nice güzellikler gördüm yeryüzünde
    En güzeli bir sabah ellerinle uyanmak


    Ben senin en çok gözlerini sevdim
    Kâh çocukça mavi, kâh inadına yeşil
    Aydınlıklar, esenlikler, mutluluklar
    Hiç biri gözlerin kadar anlamlı değil


    Ben senin en çok gülüşünü sevdim
    Sevindiren, içimde umut çiçekleri açtıran
    Unutturur bana birden acıları, güçlükleri
    Dünyam aydınlanır sen güldüğün zaman


    Ben senin en çok davranışlarını sevdim
    Güçsüze merhametini, zalime direnişini
    Haksızlıklar, zorbalıklar karşısında
    Vahşi ve mağrur bir dişi kaplan kesilişini


    Ben senin en çok sevgi dolu yüreğini sevdim
    Tüm çocuklara kanat geren anneliğini
    Nice sevgilerin bir pula satıldığı bir dünyada
    Sensin, her şeyin üstünde tutan sevdiğini


    Ben senin en çok bana yansımanı sevdim
    Bende yeniden var olmanı, benimle bütünleşmeni
    Mertliğini, yalansızlığını, dupduruluğunu sevdim
    Ben seni sevdim, ben seni sevdim, ben seni...


    ümit yaşar oğuzcan...







    Anlatamadım








    Anlatamadım bir türlü kendimi
    Ne desem,ne anlatsam artık boşuna…
    Tutsak yüreğim bir kuş misali
    Son çırpınışlarım, kronik bir vaka gibi
    Anlamıyorsun bir türlü beni
    Ben,ne taş kalpli,ne de duygu körüyüm
    Ben benden geçmiş zavallı biriyim
    Seni,seni ulaşılmaz bildim hep arş-ı semada
    Sırf duygularıma yenik düşmemek adına
    Bir bilsen içimde ne volkanlar,ne ateşler yanar
    Kor kor olur,aleviyle yakar ürkek yüreğimi
    Bilirim fayda vermez onulmaz yarame..
    Çaresizliğim,kendimle ve kederimle boğuştu
    Günlerce beynimde zonklayan sevda türküleri
    Beni alıp götürdü ummanlara,karıştı gözyaşlarımla
    Anlatamadım kimselere derdimi,halimi
    İçimde bir yara oldun sen, el değemeyen
    Her offf...çekişimde biraz daha içten içe kanadı
    Bugünümde nasıl mutluluğu arar gibi deli ise
    Yarınımda utanmalarımda olacaktı,bir serseri
    Ne çare,ne senin ne de duygularının olamadı esiri
    Yasak meyve ağacı gibiydin koparamadığım
    Kopmayacaktın,ezip geçsen de bu yüreği.
    Anlamadın,anlatamadım,bir türlü kendimi
    Ne sen ne de anlamadı kimse beni...
    Ne benliğimi,ne de tutsak yüreğimdeki esir sevgimi.
    Sessiz çığlıklarımda feryad-ı figana döndü sesim
    İçimde ürpertilerle doldu,kesildi nefesim
    Son atışlarını kulaklarımda dinledim kalbimin
    Ne çare,ne çare anlatamadım kendimi.
    Yüreğim taş olsaydı görmezdi gözlerindeki yüreği
    Belki bir aptalım,tanımamışsam seni
    Gerçi tanımakta görmekte fayda etmiyor ki
    Kan ter içinde biçare kalan bedeni.
    Uykularım zaten sarhoştu ha var ha yok
    Şimdi tümden kaybolup gittiler senin gibi
    Geceleri kabuslarla uyanırdım
    Üzülür ağlardım görmeyince seni
    Suskunluğum çok şeyi anlatmaktı aslında
    Anlatamadığım duygularımı sakladığım
    Git,git şimdi dönüp bakmadan arkana
    Son sözün zaten ayrılıktı arkadaşına
    Dileğim mutlu olursun sonsuzlukta
    Beni böyle bırakta git,dönüşü olmayan yolda
    Hadi git,git,ardına bakma bir daha da…………
























    İsmet Öztürk Ankara







    Ben gönlü temiz insana kurban olayım
    Gezsin başım üstünde benim hoş tutayım
    Ham insanı al karşına, söylet azıcık
    Dön, sonra cehhennem ne imiş, gel sorayım


    Dedim: artık bilgiden yana eksiğim yok;
    Şu dünyanın sırına ermişim az çok.
    Derken aklım geldi başıma, bir de baktım:
    Ömrüm gelip geçmiş, hiç bir şey bildiğim yok.

    ÖMER HAYYAM

    Hoş Geldin Gönlüme…


    Bir gün geri döneceğini biliyordum

    Gittiğin gibi ansızın…

    Yine şiirlerim seni anlatacak

    Resimlerim seni…

    Dinlediğim şarkılarda

    Yine sen olacaksın…

    Gecelere yelken açacağız seninle

    Fırtından çıkmış bir gemi gibi

    Savrulacağız sabahı olmayan limanlara…

    Avare avare gezeceğiz

    Hayaller sokağını…

    Yorulunca çökeceğiz

    Yaşlı bir kavak ağacının altına

    Kurduğumuz düşlerden uyanacağız…

    Gözyaşlarımın şahidi yine sen olacaksın

    Sen olacaksın gölgem misali peşim sıra…

    Bir gün geri döneceğini biliyordum…

    Hoş geldin gönlüme…

    Seni bekleyen yüreğime…

    Hoş geldin yalnızlığım…


    Yelda Adley


    O Sabah


    Güneşin uyanışını görmüştüm saçlarında
    Gözbebeklerinde de ebem kuşağını
    Dallarda uçuşan serçeleri
    Yanaklarında duyuyordum
    Gonca gül soluyan kelebekler gibi
    Gönlüme sokulmuştun


    Özleyip hasretlendiğimiz
    Beraberliğimizi bulmuştuk
    O arzumuz
    O kokun
    O renklenişimiz
    O nefesin
    Sonra dudakların
    Ah o ilk öpüşün heyecanı


    Ve ansızın hüzünlenişin
    Kaybedecek gibi sarılışın
    Neydi dalgın dalgın ağlayışın
    Neydi bana sormak isteyişin
    Neydi kalır gibi gidişin


    Sahi, söylesene
    O sabah
    Benimle miydin


    Mustafa Halit Evcim



    Allah Hak Ettiğini Versin





    Ben sevmiştim seni,
    Sen ki arkana bile bakmadan gittin,
    Adını umut, hasret koymuştum oysa;
    Şimdi ise; Sadece tükenişimsin.




    Ben sevmiştim seni,

    Kır çiçeklerine benzetirdim gülüşünü,
    Yüzüme baktığında bahar dolardı içime,
    Hele o gözlerin yok mu? Okyanus bakışın,
    Adını tutku koymuştum, özlem,
    Şimdi ise; sadece yalansın yalan.




    Ben sevmiştim seni,
    Sen ki bir hoşça kal bile demeden gittin,

    Bumuydu senin sadakat dediğin?
    Hani birlikte ölecektik?
    Hani ölümde bile sevişecekti ellerimiz?
    Hani ikimiz aynı mezarda yatacaktık?
    Hani ayrılık yoktu bizim kitabımızda?
    Hani Ahiret te de beraber olacaktık?

    Nerede verdiğin sözler konuşsana?
    Çıkıp karşıma iki kelime söylesene?
    Yalandı sözlerim yalandı desene!
    Oysa ben sana kitabım demiştim,
    Şimdi ise; sadece şiirlerimsin.






    Ben sevmiştim seni,

    Bir damlaydın bakışlarımdan süzülen,
    Nabzımda atan candın an ve an,
    Hülyalarımdın yalnız gecelerimde,
    Gök kuşağı rüyalarımdın düşlerimde,

    Sıcak bir simidin susamıydın esirgediğim,
    Demli çayın şekeriydin tat veren,
    İnadımdın hayata karşı koyduğum,
    Sabrımdın, kem sözlere sustuğum,

    Sen benim çıplak bedenimi saran sevdam,
    Gülümseyerek uyandığım günüm,
    Avaz, avaz şarkılar söylediğim mutluluğum,
    Yokluğuna dayanamayacak korkumdun!

    Hani bazen dalardım gözlerine de;
    Beni çok mu seviyorsun diye sorardın?
    Peşinden de sarılır sıcak, sıcak bende derdin;
    Peki söylesene şimdi nerdesin?
    Oysa ben sana aşkım, hayatım demiştim,
    Şimdi ise; Sadece Allah hak ettiğini versin diyorum.

    Adnan Yılmaz





















    O Sabah
    Güneşin uyanışını görmüştüm saçlarında
    Gözbebeklerinde de ebem kuşağını
    Dallarda uçuşan serçeleri
    Yanaklarında duyuyordum
    Gonca gül soluyan kelebekler gibi
    Gönlüme sokulmuştun

    Özleyip hasretlendiğimiz
    Beraberliğimizi bulmuştuk
    O arzumuz
    O kokun
    O renklenişimiz
    O nefesin
    Sonra dudakların
    Ah o ilk öpüşün heyecanı

    Ve ansızın hüzünlenişin
    Kaybedecek gibi sarılışın
    Neydi dalgın dalgın ağlayışın
    Neydi bana sormak isteyişin
    Neydi kalır gibi gidişin

    Sahi, söylesene
    O sabah
    Benimle miydin

















    Mustafa Halit Evcim








    İstanbul

    Bilirim tepelerinin sayısı yedi, beni senin sevdan, bizi İstanbul yedi…


    Aklıma düşünce İstanbul
    Yüreğimin penceresi kendiliğinden açılır
    Lime lime tüm benliğime anılarım saçılır


    Farklılığı manasında gizli
    Oluveririm hemen o şehri düşündüm mü
    Hayalimdeki güllerle sizli bizli


    Yanarım
    Uzanıveririm boğazın o mavi sularına
    Kurşun rengi balıklar şarkı söyler
    Karıncayı andıran vapurlar geçer
    Gözlerimin içinden


    Deli demeyin sakın
    Kendimle hasbıhal ederim
    Derim
    At beni o Galata kulesinden
    Korkma at
    Sana minnet bin şükran sana
    Bize İstanbul u alan ecdat


    İçimdeki hatıralarının tozu
    Silinmedi
    Her sokağının ayrı şavkı
    Yüzüme gözyaşı olur karışır
    Dolaşan dilimin sözüne mızrabını
    Vurur


    Bilir misiniz
    Kız kulesi kaç asırdır
    Aynı yerinde
    Maviyle sevişerek durur


    İçimdeki bir kız aşık o şehre
    O güzel ki
    Hayata karşı bu ne güzel hırs
    Nedir senin bu yaşama hevesindeki hız

    Sen İstanbul dan daha uzakları gören
    Menekşe gözlü kız


    Düşlerimde
    Bağlamışsın ellerini umutlarına
    Oturmuşsun mağrur bir çiçek gibi

    Baktım dikkatlice
    Tertemiz Anadolu türküleri misali
    Sevgi notaları akıyor yüzünden
    Görebilseydim kendimi
    Çığlarının yanı sıra
    Çiçekleri eksik olmayan senin gözünden


    Bilir misin
    Sonbaharın arkasından maşrapalarla
    Su dökerken ilkbahar


    Keşke sana diyebilseydim
    Seslenebilseydim uzaklardan

    Seni İstanbul kadar özledim
    Şimdi nerelerdesin

    Nerelerdesin yar…

    Gürsel Cengiz


    ****Sukutu Sustururken Dilinde

    Sukutu sustururken dilinde, özlemin derin yaralar açar, terkettiği gönlünde. Bilinçaltında ki gizli sandığında, saklarsın bir hazine gibi özlemini, acılarını. Dilinle unuttuğunu söyler, beynini telkin edersin. Acıları da özlemleri de, sana eziyet eden tüm düşüncelerini silmek istersin, silersin, sildiğini zannedersin.

    İzi kalmaz mı sence. Kara kalemler dahi silinmezken, izi kalırken hayatta, mürekkeplerin akıntıları nasıl temizlenir ki mümkün mü?

    Geçmişine merdiven atmaya yeltenirsin yer yer. İnip o dehlizlerde turlamak istersin acı çekeceğini bile bile. mührelenmiş yaralarının kanayacağından emin olsan bile. İncecik bir sızı çekilir yüreğinin derinliklerinden. Zaman zaman korkarsın geçmişle yüzleşmeye. Yıllarca kilit vurmuşsundur bilinç altı sandığına, fakat yok edemezsin, silinmez yaşanılmış gerçekler.

    Bazen bu bu sandıkta bugün koymuş gibi taptazedir acılar: Evlat acısı gibi, baba acısı gibi. Gençliğinin en büyük kaybı, günün en büyük acısıdır.

    Bazen küflenmiş ama bir o kadar da keskindir hayatının hatıra defterindeki tozlu sayfaların gülüşleri.

    Bir an önce tırmanırsın merdivenleri indiğine pişman olurcasına. Terkedersin yada terkeddiğini zannedersin seni mum gibi eriten hatıralarını. Koşarak tırmanırsın merdivenlerden yukarıya. Tövbe dersin bir daha inmem o dehlizlere.

    Sonra gözyaşların yağmurla dansa başlar temennasız. Özlemin mayalanmış hamur gibi kabardıkça kabarır yüreğinde.

    Bazen öyle bir taşar ki deniz köpüğü gibi kıyıları siler süpürür hep.

    Bazen de fırtınada çalkalanıp azan dalgalar gibi hırçınlaşır kanın damarlarında prangasız, başıboş.

    Özlem yüreğindeki cehennemi ateşlemeye görsün,
    Rüyaların, düşlerindeki cephaneliği ateşlemeye görsün,
    Acıların biklinçaltını mayın tarlasına çevirmeye görsün,

    Ya sonra!
    Sonrası yok. Tahammülsüz, sabırsız, geçmişli gününre taşımaya gerek yok. Sil baştan başla hayata (mı acaba?)

    Yorum yok...................

    Yaradan'a dayanmayan noktalarda yangın çok. Yalımlar dilini her yere uzatıyor. Dokunuverse yeter. Ya Rab! Geçmişimdeki acılardan, geleceğimdeki belirsizliklerden, bu günümün dehşetinden sana sığınıyorum. Ne olur tuıt ellerimi, medet sende, umut sende, ebed sende................

    Ümmügülsüm Hasyıldırım.




    NEYİMSİN....

    Sen benim ruhuma çok öncesinden giren...
    Dağ rüzgarımsın..
    Sen benim yasaklım...
    Sen benim imkansızımsın..
    Sen benim..
    İlk yürek çarpıntım; sen benim nefretim..
    Sen benim...
    Rüzgarıyla yandığım....sen benim..
    Yalan yanlış gördüğüm..
    Sevdalanışımsın..
    Sen elimi uzatıp varamadığım...
    Gözüne bakmaya doyamadığım..
    Ateşlerde çırpınışlarına kıyamadığımsın...
    Sen..yanında kalamadığım...
    Varlığına doyamadığımsın...
    Sen..benim mutluluğuma koyamadığım..
    Mutsuzluğuna..kıyamadığım...
    Sen benim....
    NEYİMSİN...BİLMİYORUM..Kİ....

    alıntı



    Sebnem KISAPARMAK (Sevmek Günahmı)


    Nereye Kadar...

    Yine gecenin ayazı işliyor iliklerime...İçimde bilinmeyen korkularım var...Üşüyor olmama aldırmadan,gelmeyeceğini bile bile...Bütün bir gece,üşüyen bedenimle seni bekliyorum...Sana bu kadar yakınken...Seni deli divane severken...Bana eziyet etmen niye? ...Her gece aynı film sahnesi...Her gece aynı son...Umutsuz bir bekleyiş...Ve gözlerden akan bir kaç damla yaş...Böyle bir aşkın karşılığı...Bu denli acı olmamalı...Evet,bende biliyorum...Bir araya gelemeyeceğimizi...Bunun mümkün olmadığını...Ama yazık ki şu gönlüme laf geçmiyor...ille de sen...ille de sen diyor...Keşke bende senin gibi aşkıma gem vurabilsem...Senin beni bensiz yaşadığın gibi...Seni sensiz yaşayabilsem...Olmuyor...Olmuyor...Seni sensiz yaşamak bana göre değil...İçimde coşkun fırtınalar koparken...Yüreğimi sakin sulara çevirebilmem mümkün değil...Ben sevdiğim zaman sevdiğimle olmalı,onun için ölümü bile göze almalıyım...Ne desem,ne söylesem boş...İmkansız olduğunu bile bile seviyorum...Bu gönlüm laf anlamaz...Söz dinlemez...Sevgine talip olmuş bir kere...Yine gün ağarmaya yüz tuttu...Ben ise uzun bir geceyi daha uğurladım...Ne zamana kadar sürecek,günü uykusuz gözlerle karşılamam...Nereye kadar böyle sensizlik...Nereye kadar böyle yalnızlık...Söyle nereye kadar...

    Yelda Adley











































    Gelir Misin Yine Yeniden

    Seni Bekliyorum
    Yalnızlığımda daha çok özlüyorum

    Denizden esen
    Meltemdesin sen
    Sahi gelir misin yeniden
    Açar mı yediverenler
    Sarar mı sarmaşıklar etrafı
    Ve sevda tutar mı elimizden yeniden

    Kırık dökük bir şarkının
    Hüzünlü notalarında gizli aşkla
    Her dinlediğimde
    Kırk dökük yüreğimi ağlatan
    Her sözünde kendimi bulduğum
    Her notasında seni duyduğum
    Ve bir gün dizlerinde
    Kırık dökük de olsa
    Bu şarkıyı dinlerken
    Bulacak mıyım kendimi
    Bu hikaye…
    Bu şarkı…
    Ağlatıyor beni
    Sahi neredesin sen
    Gelecek misin yeniden

    Silmek istiyorum rengi solmuş anıları
    Yerine koymak için senli yarınları
    Bekliyorum seni
    Sahi neredesin sen
    Gelir misin yine yeniden…

    Ebru Ertaş



    Ben seni uzaklarda

    SENİ UZAKTAN SEVMELİYİM


    Seni

    Uzaktan sevmeliyim

    Hasret kalmalıyım sesine

    Al başını git

    Çok uzaklara....

    O zaman bende sevgin büyür

    Devleşir

    Seni

    Uzaktan sevmeliyim

    Sesin başımı döndürmeli

    Hasretinden

    Şarkılar dinlemeliyim

    Seni

    Özlemle, sabırsızlıkla

    Beklemeliyim...

    Deliler gibi özlemeliyim

    Özlemin yollara vurmalı beni

    Her bakışta

    Gözlerinin gölgesini bulmalıyım

    Her kahkahada

    Çılgınca sesinin rengini aramalıyım...

    Seni daha çok sevmek için

    Özledikçe daha çok

    Özlemek için seni

    Uzaktan sevmeliyim....

    alıntı















    Bir Gül...
    Sen içimde kalan bir sırdın
    Yokluğunda oldun aşikar...
    Şarkılarım seni söyledi
    Şiirlerim ise dumanlı gözlerini...
    Eller güldü halime
    Unut onu gelmez dediler
    Unuttum,unuttum ama seni değil kendimi...
    Gönül gülüm kanıyor
    Aşkımın matemine ağlıyor
    Beni benden çekip aldın
    Yüreğime hasretin hançerini sapladın...
    Döneceğin güne kadar
    Odam hücrem olacak...
    Yakmayacağım ışıkları
    Açmayacağım perdeleri
    Güneş odama giremeyecek...
    Yaşanmış acı,tatlı anılarımla
    Yalnız kalacağım...
    Daha fazla özlemine dayanamazsa yüreğim
    Kendimi ölümün koynuna bırakacağım...
    Yıllar sonra bir gün dönersen eğer
    Beni burada bulamayacaksın...
    Bir yabancı gibi geleceksin mezarımın başına
    Sevdi de kavuşamadı diyecekler...
    O an ayrılığın acısı işleyecek yüreğine
    Aşak acısı ne demekmiş anlayacaksın...
    Gözlerinden akan damlalar
    Yağmurum olup karışacak toprağa
    Toprak yarılıp,bir gül filizlenecek kabrimde...
    Seni sevmenin o eşsiz gücünü
    Yokluğumda anlayacaksın...






















    Yelda Adley

  • Rumuz Rumuz
    Rumuz Rumuz

    18.01.2010 - 18:06

    ღ ••ღ ღ ••ღ AŞK'A MÜEBBET ღ ••ღ ღ ••ღ

    Kalbimin başkentine saplanan aşk oku'msun
    Bu nasıl bir vurgundur sorar mısın sevgilim?
    Gönlümün sarayında müebbete mahkûmsun
    Azât etsem yine de girer misin sevgilim?

    Mühürlense bir an'da gözlerim gözlerine
    Ruhum öyle muhtaç ki okşayan sözlerine
    Şu yorgun bedenimle uzansam dizlerine
    Ak düşen saçlarımı tarar mısın sevgilim?

    Gün batımı gurûba örter siyah tülleri
    Hep elele yürüsek sahil boyu yolları
    Sevginle büyüttüğüm kan kırmızı gülleri
    Gamze gamze yanaktan derer misin sevgilim?

    Gözlerin derininde kara sevdâyı gördüm
    Senli rüyalarımı inan hep hayra yordum
    Bahtıma ilmek ilmek candan sevgini ördüm
    Aşk tahtını gönlüme kurar mısın sevgilim?

    Hasret tüten yürekle gözüm yolda kalsa da
    Yıllar girse araya güller dalda solsa da
    Baharlar, yazlar geçip mevsim hazân olsa da
    Şefkatli kollarınla sarar mısın sevgilim?


    Derya SEZER

    (16.02.'09)





    Dost kalemlerden inci taneleri

    Farzet ki sensiz hiçim, sokaklar yuttu beni,
    Kaldırımlar bağladı, caddeler tuttu beni,
    Şehirler tenhalara yoklara attı beni,
    Bunca yokluk içinde arar mısın sevgilim.... Mustafa Çelebi Çetinkaya

    Ahlarım alev alsa vahlarla tutuşarak
    Mum tüketse gölgeni damla damla sızarak
    Akkor olan sevdamı bir de sen dağlayarak
    Bu canı diri diri yakar mısın sevgili.........ilhami bulut

    Sensiz nefes alamadığım,
    Gözünü gözümden ayıramadığım,
    Gelirsin diye yollarına baktığım,
    Sensin desem sever misin sen beni? .....Canan Ereren

    Kına diye ellerine kalbimi koydum,
    Nakış nakış şiirlere aşkımı oydum
    Ayrılık yok, ayrılmayacağız diyordun
    Kara toprağa düştüğünde yanına koyar mısın sevgilim......Bekir Tolu

    Dalından koparılmış aşk gülü; gül-i rana
    Al ateşinde için için aşkınla yana
    Sararan benzimde bir can bir nefes ol bana
    SEN diye atan kalbi, kırar mısın sevgilim? ........Cengiz Akdağ

    Hasretin katmerleşti çekilmiyor bunu bil,
    Eğer dönmeyeceksen aşkımı kalbinden sil,
    Her seher vaktinde ahı arşa yükselen bülbül,
    Tenim toprağa düşmeden,ararmısın sevgilim.......Nurullah Muslu

    sevgiden sevgiliden herkes birşeyler bekler
    sevgiyle sevgiliye gülücükleri ekler
    karşılık beklenilen sevgi biryerde tekler
    allah için sen beni severmisin sevgilim.....Ahmet Arslan

    Sevdim seni çok, inan yandım canım görmedin
    Hayatımı yoluna serdin değer bilmedin
    Rüyalarımda gördüm seni ben hayra yordum
    Özledim sevgilim dedim,hiç önemsemedin......Filiz Aktaş







    Derya Sezer

  • Rumuz Rumuz
    Rumuz Rumuz

    16.01.2010 - 12:18

    yaşam tarzı


    Düşünmeye vakit ayır; Düşünce güç için kaynaktır.

    Eğlenceye vakit ayır; Eğlence gençliğin sırrıdır.

    Okumaya vakit ayır; Okuma bilginin pınarıdır.

    Duaya vakit ayır; Dua, güç anlarda direnmenin desteğidir.

    Sevmeye vakit ayır; Sevme yaşamı tatlı kılandır.

    Anlaşmaya vakit ayır; Anlaşma hoşgörünün anahtarıdır.

    Gülmeye vakit ayır; Gülme ruhun müziğidir.

    Vermeye vakit ayır; Verme günün aydınlığıdır.

    İşini yapmaya vakit ayır; İş, huzurun kaynağıdır.

    Teşekküre vakit ayır; Teşekkür, yaşam pastasının kremasıdır

  • Rumuz Rumuz
    Rumuz Rumuz

    16.01.2010 - 08:47

    BEN SENİN EN COK.....



    Ben senin en çok sesini sevdim
    Buğulu çoğu zaman, taze bir ekmek gibi
    Önce aşka çağıran,sonra dinlendiren
    Bana her zaman dost, her zaman sevgili

    Ben senin en çok ellerini sevdim
    Bir pınar serinliğinde, küçücük ve ak pak
    Nice güzellikler gördüm yeryüzünde
    En güzeli bir sabah ellerinle uyanmak

    Ben senin en çok gözlerini sevdim
    Kâh çocukça mavi, kâh inadına yeşil
    Aydınlıklar, esenlikler, mutluluklar
    Hiç biri gözlerin kadar anlamlı değil

    Ben senin en çok gülüşünü sevdim
    Sevindiren, içimde umut çiçekleri açtıran
    Unutturur bana birden acıları, güçlükleri
    Dünyam aydınlanır sen güldüğün zaman

    Ben senin en çok davranışlarını sevdim
    Güçsüze merhametini, zalime direnişini
    Haksızlıklar, zorbalıklar karşısında
    Vahşi ve mağrur bir dişi kaplan kesilişini

    Ben senin en çok sevgi dolu yüreğini sevdim
    Tüm çocuklara kanat geren anneliğini
    Nice sevgilerin bir pula satıldığı bir dünyada
    Sensin, her şeyin üstünde tutan sevdiğini

    Ben senin en çok bana yansımanı sevdim
    Bende yeniden var olmanı, benimle bütünleşmeni
    Mertliğini, yalansızlığını, dupduruluğunu sevdim
    Ben seni sevdim, ben seni sevdim, ben seni...



    ümit yaşar oğuzcan...

  • Rumuz Rumuz
    Rumuz Rumuz

    12.01.2010 - 12:50

    Zaman

    Ne zaman anıların coğrafyasınla yüzyüze gelsem
    çocukluğum duruyor yüreğimin uzaklarında
    sevindiğim zaman
    üzüldüğüm zaman
    tutup ellerinden kendime çektiğim zaman
    birikmiş hikayem
    yüreğimi yakan
    musade et kirpiklerinin anılar salıncağında avunayım
    tuz kokulu geçmiş akşamların
    bir istanbul vapuru inceliğinde
    geçip giderken ömür
    bilki günün her saatinde
    odamı doldurur anılar

    çocukluğumun bahçesinde dört dönüyorum
    kucağımda buz gibi pembe yanaklı bez bebeğim
    akide şekerli nöbetlerdeyim
    elimden hiç eksik etmediğim küçük kese kağıdındaki
    renk renk tarçınlı susamlı limonlu ah akide şekerlerim
    yumuyorum gözlerimi adımlarım arnavut kaldırımlarınla yarışıyor
    bir lunapark çoşkusunda atlıkarıncaya biniyorum rüzgar gibi
    hafızamda derin izler bırakan ya o şarkılar
    gözlerimde resimleşiyor anılar
    içimdeki çocuk sesim hiç büyümüyor ki

    ılık rüzgarım
    nefesim
    sonbaharım kışım
    öpüp gözlerinden üstümü örtüğüm zaman
    iki gözüm ağzımda çitlenbik tadım
    gülüşüm karışır ağaçlıklarında mor akşamlara inat
    geçip giderken yılların ardından zaman

    ah ne güzel ne güzel
    bol güneşli bir kır kahvesinin
    en tenha köşesinde
    koyusundan demli çayımı yudumlarken
    içimi ısıtan o günlere şiir yazmak ne güzel

    tut saçlarından zamanı ey çocukluğum
    mazinin sütbeyaz meydanlarında buluşalım
    evvel zaman içindedir
    sarıp sarmalamak
    hatırlamak ve hiç susmadan seni anmak

    ey zaman aman-aman
    içimdeki kuşları ürkütmeden
    seni alıp alıp gideyim
    gideyim alıp alıp seni
    gökyüzü dursun
    donsun bulutlar
    eski bir tadı yeniden
    duymak gibi

    gülüşünün ağaçlıklarından....

    Emel Can

  • Rumuz Rumuz
    Rumuz Rumuz

    21.12.2009 - 07:35

    Duydum ki Bizi Bırakmaya Azmediyorsun Etme

    Duydum ki bizi bırakmaya azmediyorsun etme
    Başka bir yar başka bir dosta meylediyorsun etme

    Sen yadeller dünyasında ne arıyorsun yabancı
    Hangi hasta gönüllüyü kasdediyorsun etme

    Çalma bizi bizden bizi gitme o ellere doğru
    Çalınmış başkalarına nazar ediyorsun etme

    Ey ay felek harab olmuş alt üst olmuş senin için
    Bizi öyle harab öyle alt üst ediyorsun etme

    Ey makamı var ve yokun üzerinde olan kişi
    Sen varlık sahasını öyle terk ediyorsun etme

    Sen yüz çevirecek olsan ay kapkara olur gamdan
    Ayın da evini yıkmayı kastediyorsun etme

    Bizim dudağımız kurur sen kuruyacak olsan
    Gözlerimizi öyle yaş dolu ediyorsun etme

    Aşıklarla başa çıkacak gücün yoksa eğer
    Aşka öyleyse ne diye hayret ediyorsun etme

    Ey cennetin cehennemin elinde olduğu kişi
    Bize cenneti öyle cehennem ediyorsun etme

    Şekerliğinin içinde zehir zarar vermez bize
    O zehiri o şekerle sen bir ediyorsun etme

    Bizi sevindiriyorsun huzurumuz kaçar öyle
    Huzurumu bozuyorsun sen mavediyorsun etme

    Harama bulaşan gözüm güzelliğinin hırsızı
    Ey hırsızlığa da değen hırsızlık ediyorsun etme

    İsyan et ey arkadaşım söz söyleyecek an değil
    aşkın baygınlığıyla ne meşk ediyorsun etme

    Mevlana Celaleddin Rumi

  • Rumuz Rumuz
    Rumuz Rumuz

    20.12.2009 - 09:21

    NEYİMSİN....
    Sen benim ruhuma çok öncesinden giren...
    Dağ rüzgarımsın..
    Sen benim yasaklım...
    Sen benim imkansızımsın..
    Sen benim..
    İlk yürek çarpıntım; sen benim nefretim..
    Sen benim...
    Rüzgarıyla yandığım....sen benim..
    Yalan yanlış gördüğüm..
    Sevdalanışımsın..
    Sen elimi uzatıp varamadığım...
    Gözüne bakmaya doyamadığım..
    Ateşlerde çırpınışlarına kıyamadığımsın...
    Sen..yanında kalamadığım...
    Varlığına doyamadığımsın...
    Sen..benim mutluluğuma koyamadığım..
    Mutsuzluğuna..kıyamadığım...
    Sen benim....
    NEYİMSİN...BİLMİYORUM..Kİ....

  • Rumuz Rumuz
    Rumuz Rumuz

    18.12.2009 - 18:11

    Sukutu sustururken dilinde, özlemin derin yaralar açar, terkettiği gönlünde. Bilinçaltında ki gizli sandığında, saklarsın bir hazine gibi özlemini, acılarını. Dilinle unuttuğunu söyler, beynini telkin edersin. Acıları da özlemleri de, sana eziyet eden tüm düşüncelerini silmek istersin, silersin, sildiğini zannedersin.

    İzi kalmaz mı sence. Kara kalemler dahi silinmezken, izi kalırken hayatta, mürekkeplerin akıntıları nasıl temizlenir ki mümkün mü?

    Geçmişine merdiven atmaya yeltenirsin yer yer. İnip o dehlizlerde turlamak istersin acı çekeceğini bile bile. mührelenmiş yaralarının kanayacağından emin olsan bile. İncecik bir sızı çekilir yüreğinin derinliklerinden. Zaman zaman korkarsın geçmişle yüzleşmeye. Yıllarca kilit vurmuşsundur bilinç altı sandığına, fakat yok edemezsin, silinmez yaşanılmış gerçekler.

    Bazen bu bu sandıkta bugün koymuş gibi taptazedir acılar: Evlat acısı gibi, baba acısı gibi. Gençliğinin en büyük kaybı, günün en büyük acısıdır.

    Bazen küflenmiş ama bir o kadar da keskindir hayatının hatıra defterindeki tozlu sayfaların gülüşleri.

    Bir an önce tırmanırsın merdivenleri indiğine pişman olurcasına. Terkedersin yada terkeddiğini zannedersin seni mum gibi eriten hatıralarını. Koşarak tırmanırsın merdivenlerden yukarıya. Tövbe dersin bir daha inmem o dehlizlere.

    Sonra gözyaşların yağmurla dansa başlar temennasız. Özlemin mayalanmış hamur gibi kabardıkça kabarır yüreğinde.

    Bazen öyle bir taşar ki deniz köpüğü gibi kıyıları siler süpürür hep.

    Bazen de fırtınada çalkalanıp azan dalgalar gibi hırçınlaşır kanın damarlarında prangasız, başıboş.

    Özlem yüreğindeki cehennemi ateşlemeye görsün,
    Rüyaların, düşlerindeki cephaneliği ateşlemeye görsün,
    Acıların biklinçaltını mayın tarlasına çevirmeye görsün,

    Ya sonra!
    Sonrası yok. Tahammülsüz, sabırsız, geçmişli gününre taşımaya gerek yok. Sil baştan başla hayata (mı acaba?)

    Yorum yok...................

    Yaradan'a dayanmayan noktalarda yangın çok. Yalımlar dilini her yere uzatıyor. Dokunuverse yeter. Ya Rab! Geçmişimdeki acılardan, geleceğimdeki belirsizliklerden, bu günümün dehşetinden sana sığınıyorum. Ne olur tuıt ellerimi, medet sende, umut sende, ebed sende................

    Ümmügülsüm Hasyıldırım.

Toplam 90 mesaj bulundu