Haç’a ve domuza karşı cihad şuuru ile bin yıl dünya hakimiyetini elinde tutan şanlı bir ceddin torunları olarak, her zerresi şehit kanları ile satın alınmış bu topraklarda, domuz çiftliklerinden bahsetmekten utanç duyuyorum. Ancak, suratlarımıza bir şamar etkisi yapabilir ümidi ile gerçekleri yazmayı bir vazife addediyorum.
Bu çiftliklerin sahiplerinin ve çalışanlarının çoğu ne yazık ki kendisini müslüman olarak kabul etmektedir.
Bu çiftliklerde yılda 1 milyonun üzerinde (yanlış duymadınız) domuz, kesimhanelere gitmektedir. Kesimhanelere gelince,bir çoğu sucuk,salam, sosis imalat hanelerinin bünyesinde bulunmakta bir kısmı kaçak kesimhanelerde, çok azı da Belediyelerin kontrolunda olan kesimhanelerde kesiliyor. İstanbul’da Sütlüce Belediyesinin kesim hanesi en meşhurlarındandır.
Kesimhanelerde kesilen domuzlar daha sonra nerelere gidiyor? Etler ve yağlar sucuk, salam, sosis fabrikalarına,otellere, tatil köylerine, büyük, küçük marketlere, büfelere, iç yağları sabun fabrikalarına, ilaç fabrikalarına, kozmetik imalatına, bazı margarincilere; kıllar fırça imalatçılarına; işkembe, bağırsak, ciğer gibi sakadatları kozmetik ve ilaç sanayiine, göz ve bazı iç organları hastahanelere; bazı artıklar yem sanayiine; deriler dericilere dağıtılmaktadır.
İşte böyle yılda 1 milyondan fazla kesimi yapılan domuzun her eczası hayatımızın çeşitli kademesinde farkına varmadan, bilgimizin dışında karşımıza çıkabilecek durumdadır. Ve bunu kontrol edecek, müslüman halka bildierecek hiçbir resmi ve sivil merci bulunmamaktadır. Sucuk, salam, sosis ürünlerinde etiketlerinde kullanılan katkı ve yardımcı maddelerin hangi hayvan cinsine ait olduğu yazılması kanuni bir zorunluluk olmasına rağmen, etiketleride bu bilgileri bulmak mümkün olmamakta. Hatta sosisler etiketsiz bile satılabilmektedir.
Sosis, salam, sucuk imalathanelerine gelince; bunu kontrol etmek hemen hemen hiç mümkün değildir. Çünkü bunu aleni yapan çok az firma var. Çoğu bu işi bile bile ve gizli yapıyor.
Yola gel Sevdiğim yola gel yola
O pambuk ellerin boynuma dola
Dilerim allahtan gül benzin sola
Kar yağdı başıma vay beni beni
Doğurmaz olaydın anam sen beni
Yanarım yanarım tütünüm tütmez
Virana bağlarda bülbüller ötmez
Yaram pek derindir melhem kar etmez
Kar yağdı başıma vay beni beni
Doğurmaz olaydın anam sen beni
İlk olarak eski Mısırlılar, güneşin her gün düzenli bir hareketle doğup, belirli zamanlarda gökyüzünün aynı noktalarında bulunup, battığını gözlemlediler ve bunun bir günü zaman parçalarına ayırmada kullanılabileceğini keşfettiler.
Böylece güneşin bu hareketinden yararlanarak ilk güneş saatini yaptılar. Bu saat, meydanlık bir yere yüksek bir taş koymak ve güneşin hareketi sırasında, bu taşın gölgesini takip etmekten ibaretti.
Mısır, konumu itibari ile kuzey yarım kürede fakat ekvatora da yakın bir ülke olduğundan, güneş doğduğunda, gölge hemen tam batıda oluşuyor, güneş yükseldikçe gölge kuzeye, yani sağa doğru hareket ederek, güneş batışında doğu yönüne ulaşıyordu. Yani gölge bugünkü tüm saatlerin akrep ve yelkovanında olduğu gibi soldan sağa doğru dönüyordu.
Daha sonraları, pendulumlu, pilli saatlerde de yön değişmedi, hatta sağa doğru dönüşler “saat yönüne dönüş” (clockwise) diye adlandırılır oldu.
Avustralya gibi ekvatorun güneyindeki ülkelerde, güneş doğarken taşın gölgesi güneye düşer ve güneş yükseldikçe sola doğru dönüş yapar. İlk saat orada keşfedilseydi, bugün akrep ve yelkovan ters yönde dönüyor olabilirdi.
kaplumbağa terbiyecisi
30.03.2005 - 09:52Yer yüzünün tek hakimi ve en zengini olsam 5 kuruş bile vermem.
Güç bende de ondan.....
ünlü çiftler
29.03.2005 - 08:50Shorumnu ve gol. (yazım hatası olabilir)
en iyi
29.03.2005 - 08:471 numere
Super nova
eminem
29.03.2005 - 08:46Stan
ben evleniyorum
29.03.2005 - 08:44Bi yastıkta kocayamayanlar.
14 Şubat
29.03.2005 - 08:36Şubat ayının ilk yarısı.
metal müzik
29.03.2005 - 08:35İnsan bedenini,fırtınaya kapılmış yaprak gibi sallayan müzik.
Bana uymazs.
dost
29.03.2005 - 08:32Ene.
saygı
29.03.2005 - 08:32Artık o bir İSİM.
ateist
29.03.2005 - 08:26Hep beraber onlara dua edelim.
domuz
25.03.2005 - 14:01Haç’a ve domuza karşı cihad şuuru ile bin yıl dünya hakimiyetini elinde tutan şanlı bir ceddin torunları olarak, her zerresi şehit kanları ile satın alınmış bu topraklarda, domuz çiftliklerinden bahsetmekten utanç duyuyorum. Ancak, suratlarımıza bir şamar etkisi yapabilir ümidi ile gerçekleri yazmayı bir vazife addediyorum.
Bu çiftliklerin sahiplerinin ve çalışanlarının çoğu ne yazık ki kendisini müslüman olarak kabul etmektedir.
Bu çiftliklerde yılda 1 milyonun üzerinde (yanlış duymadınız) domuz, kesimhanelere gitmektedir. Kesimhanelere gelince,bir çoğu sucuk,salam, sosis imalat hanelerinin bünyesinde bulunmakta bir kısmı kaçak kesimhanelerde, çok azı da Belediyelerin kontrolunda olan kesimhanelerde kesiliyor. İstanbul’da Sütlüce Belediyesinin kesim hanesi en meşhurlarındandır.
Kesimhanelerde kesilen domuzlar daha sonra nerelere gidiyor? Etler ve yağlar sucuk, salam, sosis fabrikalarına,otellere, tatil köylerine, büyük, küçük marketlere, büfelere, iç yağları sabun fabrikalarına, ilaç fabrikalarına, kozmetik imalatına, bazı margarincilere; kıllar fırça imalatçılarına; işkembe, bağırsak, ciğer gibi sakadatları kozmetik ve ilaç sanayiine, göz ve bazı iç organları hastahanelere; bazı artıklar yem sanayiine; deriler dericilere dağıtılmaktadır.
İşte böyle yılda 1 milyondan fazla kesimi yapılan domuzun her eczası hayatımızın çeşitli kademesinde farkına varmadan, bilgimizin dışında karşımıza çıkabilecek durumdadır. Ve bunu kontrol edecek, müslüman halka bildierecek hiçbir resmi ve sivil merci bulunmamaktadır. Sucuk, salam, sosis ürünlerinde etiketlerinde kullanılan katkı ve yardımcı maddelerin hangi hayvan cinsine ait olduğu yazılması kanuni bir zorunluluk olmasına rağmen, etiketleride bu bilgileri bulmak mümkün olmamakta. Hatta sosisler etiketsiz bile satılabilmektedir.
Sosis, salam, sucuk imalathanelerine gelince; bunu kontrol etmek hemen hemen hiç mümkün değildir. Çünkü bunu aleni yapan çok az firma var. Çoğu bu işi bile bile ve gizli yapıyor.
bir kelime bir işlem
25.03.2005 - 08:42Beyni amuda kaldıran bi yarışma
hapşırık
24.03.2005 - 14:26Babam bi keresinde 4 kes hapşırmıştı.
hapşırık
24.03.2005 - 14:25Çok yaşayın.
Bende göreyim.
burun
24.03.2005 - 14:22Kıkırdağı ve üst kemiği kırılan organım.
dedikodu
24.03.2005 - 14:20Kahve milletinin insanlarının yaptığı hareket.
uyku
24.03.2005 - 10:16BAzı yerlerimizin büyütülmesi gereken zaman dilimi içinde yapılan fiil.
çikolata
24.03.2005 - 10:12Fabrikasının önünden geçmiştim de.Ölüyodum.
ayrılık şarkıları
22.03.2005 - 14:26Yola gel Sevdiğim yola gel yola
O pambuk ellerin boynuma dola
Dilerim allahtan gül benzin sola
Kar yağdı başıma vay beni beni
Doğurmaz olaydın anam sen beni
Yanarım yanarım tütünüm tütmez
Virana bağlarda bülbüller ötmez
Yaram pek derindir melhem kar etmez
Kar yağdı başıma vay beni beni
Doğurmaz olaydın anam sen beni
saat
22.03.2005 - 08:28İlk olarak eski Mısırlılar, güneşin her gün düzenli bir hareketle doğup, belirli zamanlarda gökyüzünün aynı noktalarında bulunup, battığını gözlemlediler ve bunun bir günü zaman parçalarına ayırmada kullanılabileceğini keşfettiler.
Böylece güneşin bu hareketinden yararlanarak ilk güneş saatini yaptılar. Bu saat, meydanlık bir yere yüksek bir taş koymak ve güneşin hareketi sırasında, bu taşın gölgesini takip etmekten ibaretti.
Mısır, konumu itibari ile kuzey yarım kürede fakat ekvatora da yakın bir ülke olduğundan, güneş doğduğunda, gölge hemen tam batıda oluşuyor, güneş yükseldikçe gölge kuzeye, yani sağa doğru hareket ederek, güneş batışında doğu yönüne ulaşıyordu. Yani gölge bugünkü tüm saatlerin akrep ve yelkovanında olduğu gibi soldan sağa doğru dönüyordu.
Daha sonraları, pendulumlu, pilli saatlerde de yön değişmedi, hatta sağa doğru dönüşler “saat yönüne dönüş” (clockwise) diye adlandırılır oldu.
Avustralya gibi ekvatorun güneyindeki ülkelerde, güneş doğarken taşın gölgesi güneye düşer ve güneş yükseldikçe sola doğru dönüş yapar. İlk saat orada keşfedilseydi, bugün akrep ve yelkovan ters yönde dönüyor olabilirdi.
leyla ile mecnun
22.03.2005 - 08:23Leyla Leyla derken Mevla Mevla diyen zaat ile sevdiği.
üsküdar
19.03.2005 - 13:59Amcamın oturduğu mekan.
Acaba o mu yaktı.
seni sevmiyorum baba
19.03.2005 - 13:56hep seveceğim
uçurum
19.03.2005 - 13:55yar yar yar
Toplam 2482 mesaj bulundu