Kırların sessizliğinde bir çınar gibi,
köklendi yorgunluğum bu topraklara.
Gök, saçlarına bulutlar düşürmüş,
rüzgâr, eski türküleri anlatıyor bana.
Yalnızlığım bir dere gibi akıyor,
taşlara çarpa çarpa,
incelikten sıyrılmış,
kendi diliyle anlatıyor derdini.
Bir zamanlar dizlerim çimen kokardı,
toprağa basınca,
yüzüme seher yelinin serinliği vururdu.
Şimdi ayaklarımda yorgun yolların izi var,
rüzgâr bile tanımıyor beni artık.
Ahşap bir kapının önünde,
eskimiş bir iskemlede oturuyorum.
Gözlerim, uzaktaki harmana takılıyor,
buğdaylar boy vermiş,
yine de ben eskisi kadar uzun değilim.
Ne zaman bir yaprağın düşüşünü görsem,
aklıma gençliğim gelir.
Dallardan kopup,
rüzgârın kucağına bırakılan
yıllarım gözümün önüne gelir.
Kırlangıçlar göç etti çoktan,
onlar döner mi bilmem,
ruhum bir kuş gibi,
yaban ellere uçmak ister bazen.
Buradayım,
dağların koynuna yaslanmış bir köy gibi,
yavaş akan zamanın içinde,
eski hikâyelerin gölgesinde soluyorum.
Her insan bir vadi gibidir,
bazısı çiçek açar, bazısı kurur,
rüzgâr her seferinde,
onun içinden geçtiğini unutmaz.
Rüstem Badıllı 3
Kayıt Tarihi : 1.4.2025 00:41:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!