Sana Gelişimi Ertelemeliyim

Ibrahim Kenar
18

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Sana Gelişimi Ertelemeliyim

SANA GELİŞİMİ ERTELEMELİYİM

Sana gelişimi geciktirmeliyim, gülleri yeminlerin mahzeninde bırakırken.
Sana gelişi ertelemeliyim bugün er yarın geç derken.
Şimdi sevinçleri ertelemeliyim diyeceğim, o da kendimizi kandırmak olacak,
Körlüğümüzün duldasında büyümüş derme çatmacilaladığımız, gafletin çorak
toprağında yetişen duygulara mı sevinç diyeceğim.
Kapatsak gözlerimizi,sağır-sultana kul - köle bıraksakta şu dünya dönüyor beğendiklerimizle,
beğenmediklerimizle günahlarımızı, sevaplarımızı yazarak.
Şimdi randevumuzu erteleyelim sana aldığım gülleri ellerine vermeden önce,
Dingin bir akşamın rahlesinde kara kara düşünmeliyim, taşlara isimleri
yazılmayan ' miras rüzgarlarının çepe çevre yeşerdiği mezarlara uğramalı.
Ve onları hep aklımda tutamadığımdan üzülmenin ablukasında bıraktığı duruşumla
bırakmalıyım gülleri..
Güneşe durmalıyım ufku basamak basamak ilerleyip 'Güneşi İçenlerin
Türküsü'nü uzun zamandır tadına varmayı gevşetmenin hıncını alırcasına içten
ve özlemle, kıpırtısız ve pürüzsüz duyumsamalıyım iliklerime kadar.
Postallar altında çiğnenen çığlıkların yeşili arasında büyüyen çiçeklerin yaralarına
sesimi sürerek kelimelerime yeniden konuşkan cümleler evcilleştirmeli.
Hem akşamın, hem aydınlığın hem de adil olmanın yol-yordamını bilen cümleler…
Sana gelişi geciktirmeliyim, gülleri yeminlerin mahzeninde bırakarak.
Sana gelişi ertelemeliyim bugün er, yarın geç derken.
Ve kalbini temelli almak için ebedi çağlara emanet etmeli.
Ruhumu bilemeli öfkenin volkanında kaynayan kızgınlıkla…
Sana gelişin garantisi yok demeli, yarınların akıbeti hep muammalara sürülürken.
Sen yinede bir randevu ver, tarih yeri boş kalsın.
Rakam hanesine bir not düş: ' Korkudan ve huzursuzluktan uzak.
Kuş gibi hafif ve güneşli bir gün' yazarak.
Günlerdir işkenceyi konuşuyorlar, her tını kafamda patlıyor.
Basına sızmış ve karelere hiçbir zaman sığamayacak işkenceleri.
Ne sandılar ' sinsi ve çirkin krallar' dan beklenmez miydi(!) abes mi, sıra dışı mı, çok mu acayip?
Arkadaşlarımı anımsıyorum, voltalardan duvarlar arkasına düşen arkadaşlarımı,
Nerede vurulduklarını unutmadığım arkadaşlarımı.

Ve sonra o güzelim gözlerinin oyuluşunu, tokalaşırken sıktığım parmaklarının anahtarlık yapılışını, hep güzeli
duymaya layık, fısıltılarıma aşina kulaklarının koleksiyonluk yapılışını…
Dünya dönmüyor muydu, üzerinde bağırrr, bağırrr bağırarak sesleri kısılıpta
duyulmayan yalnız bizler mi vardık?
Beterin beteri demlerde geç kaldığınız için suçlusunuz,
Ve şimdi tepki göstermeyi öğrendiğinizden dolayı da biraz rahat olunuz.
Ama tek atımlık barutsa kükreyişiniz, sergilenen tavır ikinci el sahte, taklitçiliğin
daniskasıdır, başkalarının iplerinden sarkıtılan.
Dün duymadığınıza yanmalı, ama görmeyi öğrendiğinizden ötürüde sevinmeli…

Hani dolaşırdık, kocaman bir havalandırmada. ' tutsak ejderhalığımız' akşam çökünceye değindi.
Tutsaklığımız dokunurdu hep bir uzun hava misali.
Ama çoktuk ve yalnız değildik.
Topumuz vardı, çay yapmak için ocağımız.
Karanlıklara boğdurulmak istenen dünyamızın göğünde yıldızlarımız vardı.
Kitaplarımız…
Ranzadan ranzaya seslenebileceğimiz koğuş diye birazcık geniş bir mekanımız vardı.
Otlu peynir, yağmur, toprak ve bahar sabahlarının kokusunu taşıyan
görüşçülerimiz geldiğinde o uzun yollardan ve inleyen kentlerden
Konuşabileceğimiz birkaç saatimiz vardı.
Şimdi içerideki bir arkadaşını görmek için yılar yılı yolunu şaşırmış mucize bir tesadüfün yaşanması gerekiyormuş…
Kalabalıklar dağıldı, ocak söndü, çay soğudu, ve şimdi karanlık koyulaştı,
Yıldız yıldız kitaplar azaldı.
Artık:
Haberin var mı demir kapı
Kör pencere yastığım ranzam
Zulamdaki mahsum resim……'
Dizelerinin yerine haberin var mı bunlardan ey insanlık… ey kalabalıklar!
Sol göğsünde bir kalp taşıyan herkes haberin var mı demek gerekir.
Cehennem ateşinin iplerinden yeni yeni kıyafetler örülüyor
Ölüme bile yakışmayacak, diriyi öldüren, kod adı kefen kıyafetler.
Ve ardılı adından belli muameleler…
Hani sen bana bütün nehirler denizlere dökülür derdin.
Ben sana bütün nehirler zindanlara dökülür diyorum.
Şimdi denizler bulanık su birikintisi.
İçi mezarlığa ve hengameli arenalar haline getirilmek isteniyor.
Ondan sana diyorum, benim sana gelişimi sağlayan türkünün nasıl kısılmak istenip
Karanlığa savrulmaya çalışıldığını gör diyorum.
Sana gelişimi ertelemeliyim
Sen yinede bir randevu ver tarih yeri boş kalsın,
Rakam hanesine bir not düş: Korkudan ve huzursuzluktan uzak.
Kuş gibi hafif ve güneşli bir gün' yazarak.

Ibrahim Kenar
Kayıt Tarihi : 7.3.2007 20:41:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • İbrahim Kenar
    İbrahim Kenar

    bu siir bana ait degil ve benim adima bu sayfa neden ayrica nasil acilmis merak ediyorum.Tesekkurler

    Cevap Yaz
  • Faik Danışman
    Faik Danışman

    vay benim bahtsiz.talihsiz,kadersiz arkadasim..beyinin hücrelerini biraz zorlasaydin tanrinin sana bahşettiği irade gücüyle belki kendine ait bir kaç cümle yazabilirdin.bu daha ahlaki olduğu gibi senide hem tatmin eder hemde seni bir vicdani muhasebeye sürüklemezdi..

    başka insanalrın emeklerini çalarak nereye kadar çıkabilirsinki..diyelimki burada popüler oldun.bir gün bir kürsüye çıkıp bu yazıda geçen cümleleri anlatabilme birikimini bulabilecekmisin..

    bu yazının yazarı MÜSLÜM ASLAN.DIR.onun yazılarını dikkatli okumanı tavsiye ederim.kimbilir belki sende bir kaç yüzyil içinde onun gibi yazabilirsin..

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (2)

Ibrahim Kenar