Aynadaki suretimde her şeyden var
Bir bardak şekerli çaydan biraz
Toprağı-tozu tepen yağmurdan biraz
Sokakta bir eskici olur biraz
Belli mi olur biraz gece olur biraz gündüzleri
Bir başınalık kader mi-keder mi biraz düşünmeli
Kızgınlık, içimde kızgınlık,
Bulutlar altında solup giden yıldızlara
Sallanan o ellere olan kızgınlık
Ve hala mutluluk bundan.
Karanlığı aydınlatana,
Uzatılan el ama top-yekün
Çocuk tarlalarından,
Katiller,
Dolandırıcılar,
Umut tüccarları
Ve ölümler yeşeriyor.
Kurutmalı Marco,
Yorulmuşluk bir akşam üstü gibi
Batar gözlerine insanın usul usul
Hangi renk olursa olsun gözlerin rengi
Önce koyuya çalar herhangi bir tonun
Sonrasında kapkara zifiri gece
Biz karanfil kokutuk bütün acıları,
O yüzden çırpınmadan can veririz.
Gece karası gibi,
O içimize dolan sancıları,
Ağrıları,
Aşk kokuttuk.
Sen edemeyen milyonluk şehirlerden,
Sen eden nüfussuz mezralara
Ve yalnızlığımı seninleyken,
Çapkınca baştan çıkaran sabahlara;
Kaldırımsız tozlu-çamurlu yollardan,
Bir sen edemeyen milyon kadınlara
Kavga edeceksem bile seninle,
Dudak dudağa göz göze etmeliyim.
Kokun genzime çarpa çarpa
Ve nefesin sarhoş etmeli her seferinde.
Kavga edeceksem bile seninle,
Tipi altında kalmış ayak izi gibi yolları ve güneş yemiş gibi kardelenleri,
Hiç yağmura uğramamış gibi kaktüsleri ve gelincikleri tepelerde;
Bir tarafımızda Fırat'ı, diğer yanda Dicle'yi ve Kızılırmak'ı toprağında,
Manavgat'ı ve şelalesini, Çoruh'u, Yeşilırmak'ı, Gediz'i kaybettik.
Çukurova'nın bereketini ve Harran'ın siluetini, kumlar arasında, rüzgarla
Hey sen, büyük şehrin büyük çocuğu;
Dilek tutmak nedir bilir misin?
Nereden bileceksin, yıldız kaymayan bir şehirde...




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!