Kendime küsüp küsüp, Sana koşan bir çocuk
İçimdeki..
Yolunda ölecek kadar inanan..
Koşuyorum…
O kadar hızlı koşuyorum ki,
Yoksa kaçıyor muyum bilmiyorum..
Aynı şarkıları mırıldanırken,
Aynı yerlere bakıp, aynı görürken..
Aynı kitapları okuyup, aynı yorumları yaparken..
Bu Ayrı’lık neden?
Ayrı yerlerde olup, Aynı şeyleri paylaşmak canımı yakıyor..
Gel “Ey Yâr”!
Nasıl gelirsen gel..
Hoş gel/(me) !
Sadece Gel…
Bir şey söylemene gerek bile yok..
Ben Seni tekrar Yanılmak için Sevdim..
Seni ölmek için Sevdim..
Çünkü ölüm bile yakışırdı yanında bana...
Sen hayallarime en çok yakıştığın için Sevdim..
Görmediğin yüreğimi Sana emanet ederek,
Gözlerimi görmediğin şehirlerde bırakarak gidiyorum..
Bana Geldiğin Yollarda, Günah İzlerin Doluydu...
Tozlar, Topraklar bile Silemezken adımlarını..
Ben Yıkamıştım Bütün yollarını..
Sonra arkamı dönmüş, gözlerimi yumup,
Beklemeye başlamıştım...
Önüm, Arkam, Sağ'ım, Sol'um Aşk'tı...
Kaçtıksa Senden, Sana meyilim…
Bu nasıl bir Zıt’lık…
Ne kadar uzağına gitsem
Yanında buluyorum kendimi…
Adını anmayı yasakladıkça kendime,
Adın düşmez oldu dilimden..
Yeni bir yola çıkmak değişmekti..
Her yol kendine göre değiştirir …
Sonra yola ayak uydurur,
Yola benzersin.
Sen benim geri dönüşü olmayan Yol’umsun..
Bir defa çıktım yola, dönemem..
Zamanın gözü döner ve tarih aldatır
Tüm bildiklerimiz bilmediklerimiz olur
Bir kurşun deşer bağrımızı
Bir sızı inceden
Hissedemeyecek kadar uyuşurken
Bir sıvı kırmızıdan
Meçhul bir Düş’üm, meçhul bir zamandan gelen,
Siyah-beyaz Gri zamanlardan kaldım.
Tek ben kaldım,
Çocuksuz sokakların ortasında
Tek çocuk!
Yalnız değilim,
Sadece yalnızlıklarım çok kalabalık!
Doğaçlama bir sevinç beliriyor içimde, seni görünce,
Düşünmeden seviniyorum,
Fındık içini dolduramayacak kadar kısa sürüyor sevinçlerim.
Tüm şiirlerini beğeni ile okuduğum bir şairdir. Şiirlerinde sanki hayatından kesitler var gibi... Kalemin hep yazsın, durmadan yazsın. Sevgiyle kal arkadaşım.