Dev camları vardı evlerin,
Üst üste dizili, devrilecek kuleler gibi.
Mistik ahenkli çatıları vardı.
Zarafet kokan gizemli şatolardı.
Muteşemdi yaşamları.
Prens,prenses masallarıydı,
Canımın çekirdeği,dilimin ucuna konmuş kuş.
Dudağım suya hasret kalmış, çiçek.
Gözüm, yollara düşmüş seyyah.
Kulağım, kapıdaki sese hayran münzevi.
Sanki, bedenimi sarsıyor yıldızlar.
Sanki, gökyüzü iniyor yeryüzüne.
Gündöndüler bakıyor gözlerime sarı, yeşil.
Mevsim, başımda dönüyor,
Yüreğime akıyor ılık ılık.
Sözlerim, sabah şafakları gibi.
Kışa üşüyen sonbahar, giriyor sonra aramıza.
Kimseler yok sokaklarda.
Gözümün nuru papatyalarım,
Sarı sarı çiğdemlerim,
Gündöndü tarlası, dört yanım.
Çiçek açıyor ruhumun her köşesi.
Yüreğim, sıcak iklim barınağı.
Ucundan tuttum kalbimin.
Sessizliği anlatıyorum kendime,
Yılların hengamesi içinde
Sessizliğin sesini dinliyorum,
Zamanın acımasızlığı içinde.
Mazinin sesi yok artık.
Ruhum şimdilerde bir yerde.
Yaz gecelerinin açık hava sinemaları,
Çocukluk şiirlerimin hatirasinda saklı.
Hayata kafa tutan biraz da elemli,
Gözü buğulu,tebessümü şenli,
Umudu mağrur,yanağı pembe,eli yüreginde yıllar.
Kahkaha bocumuz var hala o yıllara,
Siyah beyaz anlarda
vazo çiçeği ruhum...
Dağınık mazinin ipeksi akışın zaman.
Tadındaki meyveler
yazı yeni hatırlar gibi...
Masalı bitmeyen nefes hayat
Şiirce günler dizdim zamanla arama.
Gül renkleri büyüttüm tuvalimde.
Elimle çizdim, kuşun gagasına zeytin dalını.
Kanadını boyadım, maviye düşlerimde.
Hafızamda çocukluk, uçurtma sevinci.
Babamın kalem tutan elleri...
Yağmur damlıyor saçımdan yüzüme.
Gözüm perde perde bulut.
Şimşekler çakıyor sesimde.
Ellerimi açtım, göğe yalvarıyorum.
Son açmış çiçeklerim de ıslak.
Yağmura küskün rengi bile heyhât!
Sevmek bir korkulu rüya mı?
Yoksa sensiz bir diyar mı?
Meçhûle giden yolcu misali.
Gider gitmez dönülen sefer mi?
Bilmem gurbeti, sılayı sensiz.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!