bazen konuşmak gelmez içinden, kimseyi üzmemek için susarsın… bazen neyi nasıl anlatacağını bilemez susarsın, susarsın işte… bazen özlemlerin derinden vurur , söyleyeceğin her söz yetersiz kalır, susarsın.. hem konuşsan da ‘‘duyacakların düşündüklerindir’’ zaten sessizliğin asaletine bırakırsın kendini, susarsın... kapatırsın gözlerini 'okumazsın ' da ‘’hapsedersin kendini kendine’’ susarsın…
Bugün 29 Kasım, bak unutmadım..... Adını anmak güzeldi, Dost ağızlarda sana dair cümlelerin ıslatılması... Adını anmak... Yüksek sesle, kimsesiz gecelerin düşsel avuntularına sırt çevirip senden söz açmak... Biraz gülünç, biraz sitemkar... Güzeldi... Adının Türkçedeki yankısı özeldi... Ve hala...
içimizin çiçek bahçesinde ne çok hasret, ne çok umutlar biriktirmiştik kimselere söylemediğimiz.. ne çok beklemiştik.. yaralı yağmurlarla ne çok ıslanmıştık da kanayarak vazgeçtik.. vazgeçme kararlılığını gösterdikçe, ruhumuzu özgürleştirdik..
mutluluk, birazda hayatı Tİ’ye almak ve belki bazen beynini bir yerlere ödünç bırakmaktır.. bazen hedefsizce dolaşmak.. bazen bir demli çay eşliğinde samer sami’den ghira kafe dinlerken hüzünlü bir yolculuğa çıkmaktır… demem o ki, mutluluk sadece mantıklı davranışlar silsilesiyle açıklanamaz efenimm :)
sorular... Ağlamak için gözden yaş mı akmalı? Dudaklar gülerken, insan ağlayamaz mı? Sevmek için güzele mi bakmalı? Çirkin bir tende güzel bir ruh, kalbi bağlayamaz mı? Victor Hugo
cesaret-kararlılık- zeka’nın.. bazı medeniyet ! dediğimiz kibir ve büyüklenmenin ,haksızlığına- vahşetine- adaletsizliğine galip gelebileceğinin bir kanıtıdır.
içsellerin labirentinde çıkış yolunu bulamamak mı.. yoksa ‘’dışa vurumla’’ deşarj olup rahatlamak mı.. veya bir titreyişle uykudan uyanıp ‘’hayatının hamlelerine’’ hazır hale gelmek mi :) bence hepsi de an’ın getirisidir ve güzeldir ve özeldir ve anlamlıdır. :)
mükellef bir sofraya kimse hayır demez.. bazen bir çay ,bir simitle de ‘’ doydum’’ olunabilir de ya ruhun açlığıı…. sevmek / sevilmektir demek doğru bir yaklaşım olsa gerek.. zira sevgi , ruhun gıdasıdır, şifasıdır .. neşesidir..
bazen konuşmak gelmez içinden, kimseyi üzmemek için susarsın…
bazen neyi nasıl anlatacağını bilemez susarsın,
susarsın işte…
bazen özlemlerin derinden vurur , söyleyeceğin her söz yetersiz kalır, susarsın..
hem konuşsan da ‘‘duyacakların düşündüklerindir’’ zaten
sessizliğin asaletine bırakırsın kendini, susarsın...
kapatırsın gözlerini 'okumazsın ' da ‘’hapsedersin kendini kendine’’ susarsın…
Bugün 29 Kasım, bak unutmadım.....
Adını anmak güzeldi,
Dost ağızlarda sana dair cümlelerin ıslatılması...
Adını anmak...
Yüksek sesle, kimsesiz gecelerin düşsel
avuntularına sırt çevirip senden söz açmak...
Biraz gülünç, biraz sitemkar...
Güzeldi...
Adının Türkçedeki yankısı özeldi...
Ve hala...
içimizin çiçek bahçesinde ne çok hasret, ne çok umutlar biriktirmiştik kimselere söylemediğimiz..
ne çok beklemiştik..
yaralı yağmurlarla ne çok ıslanmıştık da kanayarak vazgeçtik..
vazgeçme kararlılığını gösterdikçe, ruhumuzu özgürleştirdik..
mutluluk, birazda hayatı Tİ’ye almak ve belki bazen beynini bir yerlere ödünç bırakmaktır..
bazen hedefsizce dolaşmak..
bazen bir demli çay eşliğinde samer sami’den ghira kafe dinlerken hüzünlü bir yolculuğa çıkmaktır…
demem o ki, mutluluk sadece mantıklı davranışlar silsilesiyle açıklanamaz efenimm :)
sorular...
Ağlamak için gözden yaş mı akmalı?
Dudaklar gülerken, insan ağlayamaz mı?
Sevmek için güzele mi bakmalı?
Çirkin bir tende güzel bir ruh, kalbi bağlayamaz mı?
Victor Hugo
cesaret-kararlılık- zeka’nın..
bazı medeniyet ! dediğimiz kibir ve büyüklenmenin ,haksızlığına- vahşetine- adaletsizliğine
galip gelebileceğinin bir kanıtıdır.
en güzel yıldızlar, çocukluğumun göğünden kayıp gittiler..
içsellerin labirentinde çıkış yolunu bulamamak mı..
yoksa ‘’dışa vurumla’’ deşarj olup rahatlamak mı..
veya bir titreyişle uykudan uyanıp ‘’hayatının hamlelerine’’ hazır hale gelmek mi :)
bence hepsi de an’ın getirisidir ve güzeldir ve özeldir ve anlamlıdır. :)
O her şeyi bilir..
Ben de O'nun her şeyi bildiğini bilirim.
O bana her şeyi bildiğini bildirdi.
Ben her şeyin O’ndan olduğunu bilir oldum
mükellef bir sofraya kimse hayır demez..
bazen bir çay ,bir simitle de ‘’ doydum’’ olunabilir de ya ruhun açlığıı….
sevmek / sevilmektir demek doğru bir yaklaşım olsa gerek..
zira sevgi , ruhun gıdasıdır, şifasıdır .. neşesidir..