Yazıldı üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla: Nazım Hikmet öldü Moskova'da! Tarih 3 Haziran 1963 Ah! ! Bir şair öldü Moskovada Nazım öldü haziran ayında Heyhat! Haziranda Ölmek Zor!
işten çıktım sokaktayım elim yüzüm üstümbaşım gazete
sokakta tank paleti sokakta düdük sesi sokakta tomson sokağa çıkmak yasak
sokaktayım gece leylâk ve tomurcuk kokuyor yaralı bir şahin olmuş yüreğim uy anam anam haziranda ölmek zor!
havada tüy havada kuş havada kuş soluğu kokusu hava leylâk ve tomurcuk kokuyor ne anlar acılardan/güzel haziran ne anlar güzel bahar! kopuk bir kol sokakta çırpınıp durur
çalışmışım onbeş saat tükenmişim onbeş saat acıkmışım yorulmuşum uykusamışım anama sövmüş patron ter döktüğüm gazetede sıkmışım dişlerimi ıslıkla söylemişim umutlarımı susarak söylemişim sıcak bir ev özlemişim sıcak bir yemek ve sıcacık bir yatakta unutturan öpücükler çıkmışım bir kavgadan vurmuşum sokaklara
sokakta tank paleti sokakta düdük sesi sarı sarı yapraklarla birlikte sanki dallarda insan iskeletleri
asacaklar aydemir'i asacaklar gürcan'ı belki başkalarını pis bir ota değmiş gibi sızlıyor genzim dökülüyor etlerim sarı yapraklar gibi
asmak neyi kurtarır sarı sarı yaprakları kuru dallara? yolunmuş yaprakları kırılmış dallarıyla ne anlatır bir ağaç hani rüzgâr hani kuş hani nerde rüzgârlı kuş sesleri?
asılmak sorun değil asılmamak da değil kimin kimi astığı kimin kimi neden niçin astığı budur işte asıl sorun!
sevdim gelin morunu sevdim şiir morunu moru sevdim tomurcukta moru sevdim memede ve öptüğüm dudakta ama sevmedim, hayır iğrendim insanoğlunun yağlı ipte sallanan morluğundan!
neden böyle acılıyım neden böyle ağrılı neden niçin bu sokaklar böyle boş niçin neden bu evler böyle dolu? sokaklarla solur evler sokaklarla atar nabzı kentlerin sokaksız kent kentsiz ülke kahkahanın yanıbaşı gözyaşı
işten çıktım elim yüzüm üstümbaşım gazete karanlıkta akan bir su gibi vurdum kendimi caddelere hava leylâk ve tomurcuk kokusu havada köryoluna havada suçsuz günahsız gitme korkusu ah desem eriyecek demirleri bu korkuluğun oh desem tutuşacak soluğum
asmak neyi kurtarır öldürmek neyi yaşatmaktır önemlisi güzel yaşatmak abeceden geçirmek kıracın çekirgesini ekmeksiz yuvasız hekimsiz bırakmamak
ah yavrum ah güzelim canım benim / sevdiceğim bitanem kısa sürdü bu yolculuk n'eylersin ki sonu yok! gece leylâk ve tomurcuk kokuyor uy anam anam haziranda ölmek zor!
nerdeyim ben nerdeyim ben nerdeyim? kimsiniz siz kimsiniz siz kimsiniz? ne söyler bu radyolar gazeteler ne yazar kim ölmüş uzaklarda göçen kim dünyamızdan?
asmak neyi kurtarır öldürmek neyi? yolunmuş yaprakları ve kırılmış dallarıyla bir ağaç söyler hangi güzelliği?
kökü burda yüreğimde yaprakları uzaklarda bir çınar ıslık çala çala göçtü bir çınar göçtü memet diye diye şafak vakti bir çınar silkeledi kuşlarını güneşlerini: «oğlum sana sesleniyorum işitiyor musun, memet, memet! »
gece leylâk ve tomurcuk kokuyor üstümbaşım elim yüzüm gazete vurmuşum sokaklara vurmuşum karanlığa uy anam anam haziranda ölmek zor!
bu acılar bu ağrılar bu yürek neyi kimden esirgiyor bu buz gibi sokaklar bu ağaçlar niçin böyle yapraksız bu geceler niçin böyle insansız bu insanlar niçin böyle yarınsız bu niçinler niçin böyle yanıtsız?
kim bu korku kim bu umut ne adına kim için?
«uyarına gelirse tepemde bir de çınar» demişti on yıl önce demek ki on yıl sonra demek ki sabah sabah demek ki «manda gönü» demek ki «şile bezi» demek ki «yeşil biber» bir de memet'in yüzü bir de güzel istanbul bir de «saman sarısı» bir de özlem kırmızısı demek ki göçtü usta kaldı yürek sızısı geride kalanlara
nerdeyim ben nerdeyim? kimsiniz siz kimsiniz?
yıllar var ki ter içinde taşıdım ben bu yükü bıraktım acının alkışlarına 3 haziran '63'ü
bir kırmızı gül dalı şimdi uzakta bir kırmızı gül dalı iğilmiş üzerine yatıyor oralarda bir eski gömütlükte yatıyor usta bir kırmızı gül dalı iğilmiş üzerine okşar yanan alnını bir kırmızı gül dalı nâzım ustanın
gece leylâk ve tomurcuk kokuyor bir basın işçisiyim elim yüzüm üstümbaşım gazete geçsem de gölgesinden tankların tomsonların şuramda bir çalıkuşu ötüyor uy anam anam haziranda ölmek zor!
birkaç şairimizin tesadüfen haziran ayında öldüklerini duymuştum bence NAZIM HİKMET te bundan etkilenip böyle bir şiir yazmış olabilir diye düşünüyorum
çalışmışım onbeş saat tükenmişim onbeş saat acıkmışım yorulmuşum uykusamışım anama sövmüş patron sıkmışım dişlerimi ıslıkla söylemişim umutlarımı sıcak bir ev özlemişim sıcak bir yemek ve sıcacık bir yatakta unutturan öpücükler çıkmışım bir kavgadan vurmuşum sokaklara sokakta tank paleti sokakta düdük sesi sarı sarı yapraklarla dallarda insan iskeletleri
bildiğim kadarıyla; Nazım Hikmet Ran,Orhan Kemal ve Ahmed Arif için yazılmış bir şiirdir..-üçü de haziranda ölmüşler-. Grup Yorum bestelemiştir ve İlkay Akkaya o kadife sesiyle çok güzel okumuştur şarkıyı. son olarak; '1963'lerde yaşanılanları ben, ancak böyle dökebildim 1976'larda şiire. Onüç yılda özümsemişim o olayları, onüç yıl sonra damıtabilmişim. O günleri yaşayıp da ozanlığa soyunanlar, elbette ki benden daha iyi yapabileceklerdir bu işi. 'El elden üstündür, taa arşa kadar' demiş eskiler.' Hasan Hüseyin Korkmazgil
Bu acılar, bu ağrılar, bu yürek Neyi kimden esirgiyor bu buz gibi sokaklar Bu ağaçlar niçin böyle yapraksız Bu geceler niçin böyle insansız Bu insanlar niçin böyle yarınsız Bu niçinler niçin böyle yanıtsız...
Haziranda ölmek zor....Bir kere cenazenize kimse gelmez hava sıcak millet tatil yerlerine kapağı atma telaşında.... Üstelik sıcak havada cesediniz çok çabuk çürür.....
Sokakta tank paleti Sokakta düdük sesi Sokakta tomson Sokağa çıkmak yasak...
Sokaktayım Gece leylak ve tomurcuk kokuyor Yaralı bir şahin olmuş yüreğim Uy anam anam Haziranda ölmek zor...
Havada tüy Havada kuş Havada kuş soluğu kokusu Hava leylak ve tomurcuk kokuyor Ne anlar acılardan güzel haziran Ne anlar güzel bahar Kopuk bir kol sokakta çırpınıp durur...
Çalışmışım onbeş saat Tükenmişim onbeş saat Acıkmışım, yorulmuşum, uykusamışım Anama sövmüş patron Sıkmışım dişlerimi Islıkla söylemişim umutlarımı Susarak söylemişim Sıcak bir ev özlemişim Sıcak bir yemek Ve sıcacık bir yatakta unutturan öpücükler Çıkmışım bir kavgadan vurmuşum sokaklara Sokakta tank paleti Sokakta düdük sesi Sarı sarı yapraklarla birlikte sanki Dallarda insan iskeletleri...
Asacaklar Aydemir'i Asacaklar Gürcan'ı Belki başkalarını Pis bir ota değmiş gibi sızlıyor genzim Dökülüyor etlerim, sarı yapraklar gibi...
Asmak neyi kurtarır Sarı sarı yaprakları kuru dallara? Yolunmuş yaprakları, kırılmış dallarıyla ne anlatır bir ağaç Hani rüzgar, hani kuş Hani nerede rüzgarlı kuş sesleri...
Asılmak değil sorun Asılmamak da değil Kimin kimi astığı Kimin kimi neden niçin astığı Budur işte asıl sorun?
Sevdim gelin morunu Sevdim şiir morunu Moru sevdim tomurcukta Moru sevdim memede Ve öptüğüm dudakta Ama sevemedim, hayır İğrendim insanoğlunun Yağlı ipte sallanan morluğundan...
Neden böyle acılıyım Neden böyle ağrılı Neden niçin bu sokaklar böyle boş Niçin neden bu evler böyle dolu Sokaklarla solur evler Sokaklarla atar nabzı kentlerin Sokaksız kent Kentsiz ülke Kahkahanın yanıbaşı gözyaşı...
İşten çıktım Elim yüzüm, üstüm başım gazete Karanlıkta açan bir su gibi Vurdum kendimi caddelere Hava leylak ve tomurcuk kokusu Havada kör yoluna Havada suçsuz günahsız gitme korkusu Ah desem eriyecek demirleri bu korkuluğun Oh desem tutuşacak soluğum...
Asmak neyi kurtarır, öldürmek neyi Yaşatmaktır önemlisi, güzel yaşatmak Abeceden geçirmek kıracın çekirgesini Ekmeksiz, yuvasız, hekimsiz bırakmamak...
Ah yavrum, ah güzelim Canım benim, sevdiceğim, bir tanem Kısa sürdü bu yolculuk Neylersin ki sonu yok Gece leylak ve tomurcuk kokuyor Uy anam anam Haziranda ölmek zor...
Nerdeyim ben, nerdeyim ben, nerdeyim Kimsiniz siz, kimsiniz siz, kimsiniz Ne söyler bu radyolar Gazeteler ne yazar Kim ölmüş uzaklarda Göçen kim dünyamızdan...
Asmak neyi kurtarır, öldürmek neyi Yolunmuş yaprakları Ve kırılmış dallarıyla bir ağaç Söyler hangi güzelliği?
Kökü burada yüreğimde Yaprakları uzaklarda bir çınar Islık çala çala göçtü bir çınar Göçtü memet diye diye Şafak vakti bir çınar Silkeledi kuşlarını, güneşlerini 'Oğlu sana sesleniyorum, işitiyor musun memet, memet'...
Gece leylak ve tomurcuk kokuyor Üstüm başım, elim yüzüm gazete Vurmuşum sokaklara Vurmuşum sokaklara Uy anam anam Haziranda ölmek zor...
Bu acılar, bu ağrılar, bu yürek Neyi kimden esirgiyor bu buz gibi sokaklar Bu ağaçlar niçin böyle yapraksız Bu geceler niçin böyle insansız Bu insanlar niçin böyle yarınsız Bu niçinler niçin böyle yanıtsız...
'Uyarına gelirse tepemde bir de çınar demişti on yıl önce' Demek ki on yıl sonra Demek ki sabah sabah Demek ki 'manda gönü' Demek ki 'şile bezi' Demek ki 'yeşil biber' Bir de Memed'in yüzü Bir de güzel İstanbul Bir de 'saman sarısı' Bir de özlem kırmızısı Demek ki göçtü usta Kaldı yürek sızısı geride kalanlara...
Yıllar var ki ter içinde Taşıdım ben bu yükü Bıraktım acının alkışlarına 3 HAZİRAN 63'ü...
Bir kırmızı gül dalı şimdi uzakta Bir kırmızı gül dalı iğilmiş üstüne Yatıyor oralarda Bir eski gömütlükte yatıyor usta Bir kırmızı gül dalı iğilmiş üstüne Okşar yanan alnını Bir kırmızı gül dalı Nazım Usta nın...
Gece leylak ve tomurcuk kokuyor Bir basın işçisiyim Elim yüzüm, üstüm başım gazete Geçsem de gölgesinden tankların tomsonların Şuramda bir çalıkuşu ötüyor Uy anam anam Haziranda ölmek zor...
Hasan Hüseyin Korkmazgil'in Orhan Kemal'in anısına ithaf ettiği şiiri..
Yazıldı üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla:
Nazım Hikmet öldü Moskova'da!
Tarih 3 Haziran 1963
Ah! !
Bir şair öldü Moskovada
Nazım öldü haziran ayında
Heyhat!
Haziranda Ölmek Zor!
Kimse duymadan ölmeliyim
ağzımın kenarında
bir parça kan bulunmalı.
Beni tanımayanlar
'Mutlak birini seviyordu' demeliler.
Tanıyanlarsa, 'Zavallı, demeli,
Çok sefalet çekti...'
Fakat hakiki sebep
Bunlardan hiçbiri olmamalı. (o.v.k.)
Hasan Hüseyin Korkmazgil,Ağabeyim,yoldaşım, Haziranda ölmek zoru Nedir'e görünce gözlerimden iki damla yaş aktı yüreğime sessiz ve usulca...
bizim evin karşısındaki
okul duvarına sprey ile yazılmış
ama devrimci birr bilinç olduunu
sanmıyorum
Haziranda ölmek değil, yaşamak istiyor insan.
HAZİRANDA ÖLMEK ZOR
orhan kemal'in güzel anısına
işten çıktım
sokaktayım
elim yüzüm üstümbaşım gazete
sokakta tank paleti
sokakta düdük sesi
sokakta tomson
sokağa çıkmak yasak
sokaktayım
gece leylâk
ve tomurcuk kokuyor
yaralı bir şahin olmuş yüreğim
uy anam anam
haziranda ölmek zor!
havada tüy
havada kuş
havada kuş soluğu kokusu
hava leylâk
ve tomurcuk kokuyor
ne anlar acılardan/güzel haziran
ne anlar güzel bahar!
kopuk bir kol sokakta
çırpınıp durur
çalışmışım onbeş saat
tükenmişim onbeş saat
acıkmışım yorulmuşum uykusamışım
anama sövmüş patron
ter döktüğüm gazetede
sıkmışım dişlerimi
ıslıkla söylemişim umutlarımı
susarak söylemişim
sıcak bir ev özlemişim
sıcak bir yemek
ve sıcacık bir yatakta
unutturan öpücükler
çıkmışım bir kavgadan
vurmuşum sokaklara
sokakta tank paleti
sokakta düdük sesi
sarı sarı yapraklarla birlikte sanki
dallarda insan iskeletleri
asacaklar aydemir'i
asacaklar gürcan'ı
belki başkalarını
pis bir ota değmiş gibi sızlıyor genzim
dökülüyor etlerim
sarı yapraklar gibi
asmak neyi kurtarır
sarı sarı yaprakları kuru dallara?
yolunmuş yaprakları
kırılmış dallarıyla
ne anlatır bir ağaç
hani rüzgâr
hani kuş
hani nerde rüzgârlı kuş sesleri?
asılmak sorun değil
asılmamak da değil
kimin kimi astığı
kimin kimi neden niçin astığı
budur işte asıl sorun!
sevdim gelin morunu
sevdim şiir morunu
moru sevdim tomurcukta
moru sevdim memede
ve öptüğüm dudakta
ama sevmedim, hayır
iğrendim insanoğlunun
yağlı ipte sallanan morluğundan!
neden böyle acılıyım
neden böyle ağrılı
neden niçin bu sokaklar böyle boş
niçin neden bu evler böyle dolu?
sokaklarla solur evler
sokaklarla atar nabzı
kentlerin
sokaksız kent
kentsiz ülke
kahkahanın yanıbaşı gözyaşı
işten çıktım
elim yüzüm üstümbaşım gazete
karanlıkta akan bir su
gibi vurdum kendimi caddelere
hava leylâk
ve tomurcuk kokusu
havada köryoluna
havada suçsuz günahsız
gitme korkusu
ah desem
eriyecek demirleri bu korkuluğun
oh desem
tutuşacak soluğum
asmak neyi kurtarır
öldürmek neyi
yaşatmaktır önemlisi
güzel yaşatmak
abeceden geçirmek kıracın çekirgesini
ekmeksiz yuvasız hekimsiz bırakmamak
ah yavrum
ah güzelim
canım benim / sevdiceğim
bitanem
kısa sürdü bu yolculuk
n'eylersin ki sonu yok!
gece leylâk
ve tomurcuk kokuyor
uy anam anam
haziranda ölmek zor!
nerdeyim ben
nerdeyim ben
nerdeyim?
kimsiniz siz
kimsiniz siz
kimsiniz?
ne söyler bu radyolar
gazeteler ne yazar
kim ölmüş uzaklarda
göçen kim dünyamızdan?
asmak neyi kurtarır
öldürmek neyi?
yolunmuş yaprakları
ve kırılmış dallarıyla bir ağaç
söyler hangi güzelliği?
kökü burda
yüreğimde
yaprakları uzaklarda bir çınar
ıslık çala çala göçtü bir çınar
göçtü memet diye diye
şafak vakti bir çınar
silkeledi kuşlarını
güneşlerini:
«oğlum sana sesleniyorum işitiyor musun, memet,
memet! »
gece leylâk
ve tomurcuk kokuyor
üstümbaşım elim yüzüm gazete
vurmuşum sokaklara
vurmuşum karanlığa
uy anam anam
haziranda ölmek zor!
bu acılar
bu ağrılar
bu yürek
neyi kimden esirgiyor bu buz gibi sokaklar
bu ağaçlar niçin böyle yapraksız
bu geceler niçin böyle insansız
bu insanlar niçin böyle yarınsız
bu niçinler niçin böyle yanıtsız?
kim bu korku
kim bu umut
ne adına
kim için?
«uyarına gelirse
tepemde bir de çınar»
demişti on yıl önce
demek ki on yıl sonra
demek ki sabah sabah
demek ki «manda gönü»
demek ki «şile bezi»
demek ki «yeşil biber»
bir de memet'in yüzü
bir de güzel istanbul
bir de «saman sarısı»
bir de özlem kırmızısı
demek ki göçtü usta
kaldı yürek sızısı
geride kalanlara
nerdeyim ben
nerdeyim?
kimsiniz siz
kimsiniz?
yıllar var ki ter içinde
taşıdım ben bu yükü
bıraktım acının alkışlarına
3 haziran '63'ü
bir kırmızı gül dalı
şimdi uzakta
bir kırmızı gül dalı
iğilmiş üzerine
yatıyor oralarda
bir eski gömütlükte
yatıyor usta
bir kırmızı gül dalı
iğilmiş üzerine
okşar yanan alnını
bir kırmızı gül dalı
nâzım ustanın
gece leylâk
ve tomurcuk kokuyor
bir basın işçisiyim
elim yüzüm üstümbaşım gazete
geçsem de gölgesinden tankların tomsonların
şuramda bir çalıkuşu ötüyor
uy anam anam
haziranda ölmek zor!
Hasan Hüseyin
PATİKAYOLU@MSN.COM
HARAMİLER@MSN.COM
birkaç şairimizin tesadüfen haziran ayında öldüklerini duymuştum bence NAZIM HİKMET te bundan etkilenip böyle bir şiir yazmış olabilir diye düşünüyorum
çalışmışım onbeş saat
tükenmişim onbeş saat
acıkmışım yorulmuşum uykusamışım
anama sövmüş patron
sıkmışım dişlerimi
ıslıkla söylemişim umutlarımı
sıcak bir ev özlemişim
sıcak bir yemek
ve sıcacık bir yatakta
unutturan öpücükler
çıkmışım bir kavgadan
vurmuşum sokaklara
sokakta tank paleti
sokakta düdük sesi
sarı sarı yapraklarla
dallarda insan iskeletleri
BU ŞİİR GRUP YORUM TARAFINDAN NE ZAMAN ŞARKI HALİNE GELDİYSE O ZAMAN ANLADIM Kİ BEN BİR DEVRİMCİYİM
nazım usta nın üstüne yazılmış en güzel şiir bence..ilkay ablamız da süper söylüyo..
GECE LEYLAK VE TOMURCUK KOKUYOR....YARALI BİR ŞAHİN OLMUŞ YÜREĞİM UY ANAM ANAM HAZİRANDA ÖLMEK ZOR...
çok zor be BERİVAN
Sokaktayım
Gece leylak ve tomurcuk kokuyor
Yaralı bir şahin olmuş yüreğim
Uy anam anam
Haziranda ölmek zor...
bildiğim kadarıyla; Nazım Hikmet Ran,Orhan Kemal ve Ahmed Arif için yazılmış bir şiirdir..-üçü de haziranda ölmüşler-.
Grup Yorum bestelemiştir ve İlkay Akkaya o kadife sesiyle çok güzel okumuştur şarkıyı.
son olarak;
'1963'lerde yaşanılanları ben, ancak böyle dökebildim 1976'larda şiire.
Onüç yılda özümsemişim o olayları, onüç yıl sonra damıtabilmişim. O günleri yaşayıp da ozanlığa soyunanlar, elbette ki benden daha iyi yapabileceklerdir bu işi. 'El elden üstündür, taa arşa kadar' demiş eskiler.'
Hasan Hüseyin Korkmazgil
hasan hüseyin...3 haziran 63...nazımın ölümü için
üstad hasan hüseyin korkmazgilin en güzel şiirlerinden
enterasan....peki ben kasım ayını çok severim kasımda denesem....
Bu acılar, bu ağrılar, bu yürek
Neyi kimden esirgiyor bu buz gibi sokaklar
Bu ağaçlar niçin böyle yapraksız
Bu geceler niçin böyle insansız
Bu insanlar niçin böyle yarınsız
Bu niçinler niçin böyle yanıtsız...
Asılmak değil sorun
Asılmamak da değil
Kimin kimi astığı
Kimin kimi neden, niçin astığı
Budur işte asıl sorun?
hangi ayda kolay peki?
iyi olmaz tabe...kuşadasında kongre varken...cıks cıks cıks... :)
neşe saçar güneş toprağa,
nem tutar da yas tutmaz hava
turuncudur yazlar
ve turuncu rengi değil gidişlerin
lakin...
Sıcak şişiriyor galiba.
yillar var ter icinde tasidim ben bu yuku..
biraktim acinin alkislarina uc haziran altmisucu..
Haziranda ölmek zor....Bir kere cenazenize kimse gelmez hava sıcak millet tatil yerlerine kapağı atma telaşında....
Üstelik sıcak havada cesediniz çok çabuk çürür.....
Bir leylak kokusu üzerine bir öğretmen tarafından çiziktirilen duvar yazısı...
Bknz:..Çemberimde Gül Oya
İşten çıktım
Sokaktayım
Elim yüzüm, üstüm başım gazete...
Sokakta tank paleti
Sokakta düdük sesi
Sokakta tomson
Sokağa çıkmak yasak...
Sokaktayım
Gece leylak ve tomurcuk kokuyor
Yaralı bir şahin olmuş yüreğim
Uy anam anam
Haziranda ölmek zor...
Havada tüy
Havada kuş
Havada kuş soluğu kokusu
Hava leylak ve tomurcuk kokuyor
Ne anlar acılardan güzel haziran
Ne anlar güzel bahar
Kopuk bir kol sokakta çırpınıp durur...
Çalışmışım onbeş saat
Tükenmişim onbeş saat
Acıkmışım, yorulmuşum, uykusamışım
Anama sövmüş patron
Sıkmışım dişlerimi
Islıkla söylemişim umutlarımı
Susarak söylemişim
Sıcak bir ev özlemişim
Sıcak bir yemek
Ve sıcacık bir yatakta unutturan öpücükler
Çıkmışım bir kavgadan vurmuşum sokaklara
Sokakta tank paleti
Sokakta düdük sesi
Sarı sarı yapraklarla birlikte sanki
Dallarda insan iskeletleri...
Asacaklar Aydemir'i
Asacaklar Gürcan'ı
Belki başkalarını
Pis bir ota değmiş gibi sızlıyor genzim
Dökülüyor etlerim, sarı yapraklar gibi...
Asmak neyi kurtarır
Sarı sarı yaprakları kuru dallara?
Yolunmuş yaprakları, kırılmış dallarıyla ne anlatır bir ağaç
Hani rüzgar, hani kuş
Hani nerede rüzgarlı kuş sesleri...
Asılmak değil sorun
Asılmamak da değil
Kimin kimi astığı
Kimin kimi neden niçin astığı
Budur işte asıl sorun?
Sevdim gelin morunu
Sevdim şiir morunu
Moru sevdim tomurcukta
Moru sevdim memede
Ve öptüğüm dudakta
Ama sevemedim, hayır
İğrendim insanoğlunun
Yağlı ipte sallanan morluğundan...
Neden böyle acılıyım
Neden böyle ağrılı
Neden niçin bu sokaklar böyle boş
Niçin neden bu evler böyle dolu
Sokaklarla solur evler
Sokaklarla atar nabzı kentlerin
Sokaksız kent
Kentsiz ülke
Kahkahanın yanıbaşı gözyaşı...
İşten çıktım
Elim yüzüm, üstüm başım gazete
Karanlıkta açan bir su gibi
Vurdum kendimi caddelere
Hava leylak ve tomurcuk kokusu
Havada kör yoluna
Havada suçsuz günahsız gitme korkusu
Ah desem eriyecek demirleri bu korkuluğun
Oh desem tutuşacak soluğum...
Asmak neyi kurtarır, öldürmek neyi
Yaşatmaktır önemlisi, güzel yaşatmak
Abeceden geçirmek kıracın çekirgesini
Ekmeksiz, yuvasız, hekimsiz bırakmamak...
Ah yavrum, ah güzelim
Canım benim, sevdiceğim, bir tanem
Kısa sürdü bu yolculuk
Neylersin ki sonu yok
Gece leylak ve tomurcuk kokuyor
Uy anam anam
Haziranda ölmek zor...
Nerdeyim ben, nerdeyim ben, nerdeyim
Kimsiniz siz, kimsiniz siz, kimsiniz
Ne söyler bu radyolar
Gazeteler ne yazar
Kim ölmüş uzaklarda
Göçen kim dünyamızdan...
Asmak neyi kurtarır, öldürmek neyi
Yolunmuş yaprakları
Ve kırılmış dallarıyla bir ağaç
Söyler hangi güzelliği?
Kökü burada yüreğimde
Yaprakları uzaklarda bir çınar
Islık çala çala göçtü bir çınar
Göçtü memet diye diye
Şafak vakti bir çınar
Silkeledi kuşlarını, güneşlerini
'Oğlu sana sesleniyorum, işitiyor musun memet, memet'...
Gece leylak ve tomurcuk kokuyor
Üstüm başım, elim yüzüm gazete
Vurmuşum sokaklara
Vurmuşum sokaklara
Uy anam anam
Haziranda ölmek zor...
Bu acılar, bu ağrılar, bu yürek
Neyi kimden esirgiyor bu buz gibi sokaklar
Bu ağaçlar niçin böyle yapraksız
Bu geceler niçin böyle insansız
Bu insanlar niçin böyle yarınsız
Bu niçinler niçin böyle yanıtsız...
'Uyarına gelirse tepemde bir de çınar demişti on yıl önce'
Demek ki on yıl sonra
Demek ki sabah sabah
Demek ki 'manda gönü'
Demek ki 'şile bezi'
Demek ki 'yeşil biber'
Bir de Memed'in yüzü
Bir de güzel İstanbul
Bir de 'saman sarısı'
Bir de özlem kırmızısı
Demek ki göçtü usta
Kaldı yürek sızısı geride kalanlara...
Yıllar var ki ter içinde
Taşıdım ben bu yükü
Bıraktım acının alkışlarına
3 HAZİRAN 63'ü...
Bir kırmızı gül dalı şimdi uzakta
Bir kırmızı gül dalı iğilmiş üstüne
Yatıyor oralarda
Bir eski gömütlükte yatıyor usta
Bir kırmızı gül dalı iğilmiş üstüne
Okşar yanan alnını
Bir kırmızı gül dalı
Nazım Usta nın...
Gece leylak ve tomurcuk kokuyor
Bir basın işçisiyim
Elim yüzüm, üstüm başım gazete
Geçsem de gölgesinden tankların tomsonların
Şuramda bir çalıkuşu ötüyor
Uy anam anam
Haziranda ölmek zor...
Hasan Hüseyin Korkmazgil'in Orhan Kemal'in anısına ithaf ettiği şiiri..