tırnakların anne
ne çok borcu vardı bebekliğimin
ödeyemedim
kesemedim onları
ömrümün ötesi gırtlağına kadar borçlu kaldı.
benim de bıyıklarım vardı gör
benim de sakallarım...
-I-
iz verdim gör diye nasıl gümüşlendiğini
Henüz köyden başka bir yer bilmezken, gözümüzün gördüğü en büyük mavilik Burdur gölüydü gökyüzünden sonra. Deniz derdik.
Henüz Küçük Mehmet sağken, Hidayet “Tütün” olmadan, Ahmet “Göncü”, Hasan “Dıngır”, Baki “Memo”, Mustafa “Keleş”, Raşit “Efe”, Mustafa “İzzet oğlu”, Göküş Kara Mehmet muhtar, Koca Reis belediye başkanı, Yörük Şükrü gece bekçisi, Dıngır Ali âyan, Demirci Osman Hacı Kar’alilerin Vesile’yle evli iken, İslam oğlu İbrahim’in Gök Mehmet “Boyacı”, Saraçların Kemal’in Yaşar öğretmen, Çankırıların Salim kaymakam, Koca Cafer’in Nazmi komutan olmamışken, Boyacı Alime “Otuzuna kadar ölmezsen, kırkına kadar onmazsan sürün dostum sürün” dememişken, Deli Züra’nın Hüsnü Beyrut’u bilmezken, Deli Omar akıllıyken, Mustan jandarmalar gelirken caddeyi tutmadan, Karahallıların yıkıkta yumurta tokuşturmak en büyük kumar sayılmamışken, Akışların Ramazan’ın Ömer kuş yuvası bozarken kavak ağacından düştüğünde bir erik ağacı hayatını kurtardığında ağaçlara tarif edilemez derecede minnet duymaya başlamışken, Çolak Cafer’in yaptığı köydeki en görkemli uçurtmayı uçurarak ve yektirerek koşarken ”karakuş közlemesi..ciççirilili..” diye bağırdığında aldığı haz peşindeki çocukları hayrete düşürürken ve Şahan’ın kuyu kör değilken, Armutarasında armutlar dallarında ballanırken.
Henüz köyde birkaç kamyon, bir otobüs, bir cip, bir kaç traktör, birkaç motosiklet ve bisiklet varken; atlar, öküzler, mandalar ve eşekler taşıma, tarla ve harman sürme işlerinin başoyuncusuydu.
gül ten şiraz
kadife ten doygun
ipek ten yalımsız
ellerimde ten ıslıkları
sateninde yaş
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!