Mehmet Çoban Şiirleri - Şair Mehmet Çoban

Mehmet Çoban

Hikâye = Sidre-tül Münteha


20 Eylül Pazartesi günü sabah erken kalkıp Eskişehir’e gidecek motorlu tirene yetişmek için koşarken bir kahvehaneden “Isparta’ya gece uçak düştü” haberleri okunuyordu. Durup dinleyemezdim. Bugün akşam Eskişehir İktisadi Ticari İlimler Akademisinde imtihanım vardı. Geç kalamazdım. Isparta’dan hareket eden 07:40 motorlu treni, 14:00 civarında Eskişehir’de oluyordu. Eskişehir’deki on beş günlük eylül imtihan sürecimi tamamladıktan sonra Isparta’ya döndüğümde, uçağın düştüğü Karatepe çıkmayı düşünüyordum. Çocukluktan itibaren Isparta’nın etrafındaki dağları beraber gezdiğimiz Mustafa Ali Kovada Hidro Elektrik santralinde çalışıyordu. Onunla hafta içi telefonla görüşürken, tatile çıkacağını, tatilde Isparta’da olacağını söyleyince, hemen kara tepeye çıkma düşüncemden söz ettim. Verdiği “iyi olur, hem eski günleri anarız” cevabı beni sevindirmişti. İşte bugün Pazar, Mustafa Ali ile bir araya gelip kara tepeye çıkacağız.

Mustafa Ali kuru yağız, tek gözü bebekken kör olmuş, arkadaşlığı ile her zaman dikkat çeken biriydi. Çok fazla konuşmazdı. Birlikte bulunduğumuz ortamlarda en çok ben konuşurdum. Birlikte gezmeyi severdik. Onunla aramızda çok önemli farklar vardı. Okumayı fazla sevmezdi. Bense hemen her gün kitap okurdum. Her türden kitap okumak benim için önemliydi. Pek siyasetle ilgilenmezdi. Ben siyasetin içindeydim. Toplumsal, fikri, siyasi, ideolojik hareketler içine katılmazdı. Ben toplumsal, fikri, siyasi, ideolojik hareketlerle içli dışlıydım. Birlikte olduğumuz zamanlar genelde susardı. Konuşmalara katılmazdı. Ancak her zaman benim görüşlerimi desteklediğini bilirim.

Devamını Oku
Mehmet Çoban

Şair Eşref Bulvarıyla, Basmane’den gelen yolun kesiştiği kavşağın başındayım. Kavşağın güney cephesinden gelen 63 numaralı Bornova belediye otobüsü önümden hızlıca geçti. Arkasından durağına koşmaya başladım. Otobüse yetişemezsen, kim bilir kaç dakika bir sonraki gelecek otobüsü bekleyecektim. Onun için son sürat koşuyordum. Son anda binerken nefes nefese soluyordum. 56 yaşında bir insanın koşması da her zaman fark ediliyordu. Koşuşumu seyreden genç bir delikanlı, “maşallah amca koşucular gibi koşuyorsun, gençken sporcu muydun? ” diye takılıyordu. Gülerek başımı salladım. Bereket hava sıcak değil. Şubat ayının fazla soğuk olmayan, baharın girdiğini müjdeleyen serinliği vardı. Eğer koşacağım mesafe uzun olsaydı terleyebilirdim.

Bindiğim otobüs çok kalabalıktı. Hani derler ya “iğne atsan yere düşmez”, o şekilde. Kapı önünde biriken yolcular, şoförle birlikte arka taraflara bağırıyorlar. “Arkaya beyler arkaya… Sıraları ikileyelim… Binecek yolcu var…” İşe geliş gidiş saatlerinde belediye otobüslerine binmek gerçekten zor bir işti. Hadi bindin, otobüste yer bulamazsın, ayakta ise rahat nefes alamazsın. Herkes neredeyse birbirine yapışmıştır. Tabi gençler de hemen her zaman olduğu gibi, ne yaşlılara, ne özürlülere yer vermezler. Pişkin, pişkin bakarken, çoğu kızların ağzında sakız, arkadaşlarıyla ipe sapa gelmez, gereksiz, sulu, vıcık konuşlar yaparlar. Bazıları cep telefonuyla konuşmak yasak olmasına rağmen, uyarılara kulak asmadan dakikalarca zevzek bir arkadaşıyla zevzek konuşmalar yapar. Sanki onlardan başka otobüste kimse yoktur. Dünya umurlarında değildir. Saygının, sevginin gittikçe kaybolduğu dönemde yaşamak, çağdaşlaşma adı altında, bireyciliğin, sorumsuzluğun, saygısızlığın, sevgisizliğin ne hale geldiğini görmekti. Hemen her biri övünmeye gelince cumhuriyet gençleri olduğunu söyleyecekti. Ön taraftan binenlerin ittirmesiyle ileriye doğru hareket etmek zorundaydık. Söylenerek, itiş kakış arasında otobüsün arkasına doğru ilerlemeye çalışıyorduk.

63 numaralı belediye otobüsü, yaşadığım Bornova’nın Manavkuyu bölgesinden geçiyordu. Eski Manisa yolu dedikleri, şimdiki Sakarya caddesinde bulunan öğretmen evi durağında iniyor, evime gidiyordum. Evimle durak arasında on dakikalık bir mesafe vardı. Çalıştığım işyeri Şair Eşref Paşa bulvarında bulunan itfaiye durağının karşısındaydı. İşe giderken, işyerinin karşısında iniyor. İşten çıkıp eve gelirken Montrö durağına kadar yürüyordum. İş çıkışı Montrö durağına doğru koşturmak genel âdetimizdi. İşyerinde birlikte çalıştığımız üç arkadaşla, Montrö durağından aynı yöne otobüse biniyorduk. Arkadaşlardan biri yaşlıydı. O koşturmaya pek katılmazdı. Yaklaşık otuz beş yaşlarındaki genç olanıyla ikimiz koştururduk. Genç olan Gaziosmanpaşa otobüsüne binerdi. Bindiği otobüs Manavkuyu’dan geçip Evka-4’de kadar giderdi. Atatürk mahallesinde oturduğu için ona en yakın otobüs Gaziosmanpaşa otobüsüydü. Otobüse Manavkuyu’da inecek yolcular binerdi. Ancak ne şoför, ne de Gaziosmanpaşa yolcuları bundan hoşlanmazdı. Aynı yöne giden Gaziosmanpaşa otobüsüne rastlarsak, Manavkuyu’da ineceklerden biri olarak “Manavkuyu’da inecekler binmesin” diye bağırarak, otobüse binerdim. Yaptığım muzip davranışı bildiği için sadece arkadaş gülerdi. Başkaları Manavkuyu’da ineceğimi bilmezdi. Hangi otobüs olursa olsun, yönümüze giden otobüse binmek hakkımızdı. Bindiğimiz belediye otobüsüydü. Yakın inecekler binemez diye bir kural yoktu. Ancak halk kendi kendine söylenirdi. Niye Manavkuyu’da inecekler biniyor. Bize yer kalmıyor diye… Bazen onlara şoför de katılırdı ki, şoförün katılması suçtu.

Devamını Oku
Mehmet Çoban

Çevremde mazlumlar
Ezilip duruyorlar
İnsanlığa sürekli
Dram yaşatıyorlar

Gücü eline alanlar

Devamını Oku
Mehmet Çoban

Çok üzgünüm
Gerçekten üzgünüm

Ülkemde artık sol yok
Ama solculuk yapan çok

Devamını Oku
Mehmet Çoban

Yeni inanç edinir insan
Anlamsızca hayatından
Şaşkınca mantık kurar
Arzularına yenilmiş
Mantığı ters çevrilmiş
Der, inancım kalbimde

Devamını Oku
Mehmet Çoban

İhtimalleri çöpe attım
Hedefleri uzattım
Geride bir ben kaldım

Baykuşlar ötüyordu ıssızlığıma
Gülüyorlardı yalnızlığıma

Devamını Oku
Mehmet Çoban

İnsanlık bir umuttur yarına
Bencilliğin tüm karanlığında

Özgürlük çağrısı insanlıkta
Boşluğa düştü sanılsa da

Devamını Oku
Mehmet Çoban

Bir günlük ömür biç bana
Gerek yok fazla yaşamaya
Gözyaşı, kan, nefret olmasın orada
Buluşalım sevgi, saygı, paylaşımda
Nasılsa gideceğiz sonunda

Devamını Oku
Mehmet Çoban

Terör, teröriste
Vur, kır, yak, öldür diyor

Devlet, görevlisine
Vur, kır, yak, öldür diyemiyor

Devamını Oku
Mehmet Çoban

İnancın sınırları vardır
Ama sapıklığın yoktur

İnsanlığın sınırları vardır
İnsanlık dışılığının yoktur

Devamını Oku