BÖLÜM 1.
Küçük yaştan itibaren kurduğu her hayal hüzünle neticelendi. Bu nedenle acıklı romanlara, hüzünlü şarkılara her zaman bir eğilimi oldu. Babası onu her zaman bir utanç vesilesi olarak gördü. Yaşadığı acıklı ortamın farkındaydı ve bu ortamdan kurtulmak için çok fazla çabalıyordu. Evde bir düşmandan çok fazlasıydı babası. Yalnız emirlere itaat edilmek üzere programlanmıştı babası tarafından kadın. Bakkala gitmek ayak işlerini yapmak sadece onun küçük görevlerinden birkaçıydı. Evde doğduğu günden itibaren hep bir fazlalık gibi söz edilmişti ondan. O, içinde bulunduğu ağır koşulların farkındaydı ve bu koşullarda büyümüştü. Pes etmek yerine çok daha fazla çabalıyordu. Dün gece eve geç geldiği için annesi söylenmiş, kızmıştı. Bugün okları üzerinden savuşturmak istedi. Hızlı bir şekilde sigara tablalarını topladı, masaların üzerini elden geçirdi. Ne kadar hızlı davransa da vakit yönünden dünkü saatten pek de farklı bir vakti görmemişti duvarda. Kendi iş yerinde olmayınca insan planlamayı da dilediği şekilde yapamıyordu. Tam çıkacağı esnada patronun sesi bir kez daha kadına yükseldi. “Sehpa örtülerini masanın üzerine sermek de ne demek," biraz homurdandı patron, çatık kaşlarının altından baktı kadına. "çabucak değiştirip öyle çıkabilirsin.” dedi. Kadın ağzını açacak durumda değildi, bu işe ihtiyacı vardı. Bir taraftan evin kirası, mutfağı, diğer taraftan okul harçlığını toplamak zorundaydı. Evdeki alkolik babasını düşününce keyfi büsbütün kaçtı. Bütün gün müşterilere servis yapmaktan iyice bitkin hissediyordu. Suspus verilen talimatları harfiyen yerine getirdi. Patronunun gözleri kadının üzerindeydi, attığı her adımı takip ediyordu. Kadın masanın yanında biraz durdu. Arkasından bir ses daha yükseldi: “Hadi acele et, yarın erkenden gelip burayı sen açacaksın, unuttun mu?” Unutmamıştı. Yarın gelip açtığında etrafı düzenleyecekti. Nasıl olsa müşteriler yarın saat ondan sonra akın edeceklerdi. Kadın içinden bunları geçirirken kazandığı bölümün heyecanı içindeydi. Son zamanlarda kurduğu hayal onu heyecanlandırıyor, az da olsa kalbini çarptırabiliyordu. Kadının kalbi yıllar sonra ilk defa kurduğu bir hayal için çarpıyordu. O yine son günlerin alışılmış hali içinde hayallerdeyken patron çıkmış, arabasına binmiş, gitmişti. Giderken seslenmişti kadına ama kadının gözü, kulağı o dünyaya ait değildi o anlarda. Anahtarı kapının kilidine soktuğunda kendi kendine gülümsüyordu. Kadın etrafı son defa kontrol etti. Kafenin etrafında kimse yoktu. Hızlı adımlarla iş yerinden uzaklaştı. Gene de bir önceki geceden istemeden daha da geç kalmıştı eve. Saniyeler içinde geçtiği sokakları geride bırakıyordu. Vücudunu bir endişe dalgası sarmıştı. Montuna daha da sıkı sarılıp içinde kabaran stresle işlek sokakları geride bıraktığında bir karartı düştü peşine, hızlı adımlarla uzaklaştı oradan kadın. Adımlarını daha da sıklaştırmıştı. Geç kalmıştı ve korkuyordu. Kısa sürede yolunun üçte ikisini geride bıraktı. Çaprazında kalan gölgenin yanına baktı kafasını kıpırdatmadan, başka bir gölge yoktu. Bir tehlikeyi daha bertaraf etmişti. Az sonra olacaklardan habersiz ilerliyordu. Hayatta başarı kazanan insanların çocukluğu hep zor geçmişti. Kendi yaşadıklarıyla mukayese ettiğinde içinde kocaman bir umut beliriyordu. Yüreğini nadir de olsa bir sıcaklık sarar hayal kurardı -ki bunu yılların ardından şu sıralar çok sık yapıyordu. Yolda aynı hayale tutunarak ilerlerdi. Bir okul kazanmıştı ve önünde sadece dört yıl vardı hayatının kötü kısımlarını geride bırakmak için. Her hayalde zihnini sadece dört yıl ileriye götürür; orada adeta bütün yelkenleri açar denizde yüzdürürdü. Her zaman olduğu gibi diploması elindeydi ve başarılı bir avukat olarak kendi ofisinde müvekkilleriyle dosya hakkında tartışırken buluyordu kedini. Bölgenin en iddialı avukatıydı. Bazen canlı yayınlara katılarak olaylar hakkında düşüncelerini paylaşırdı. Söz konusu konu adalet olduğunda gazeteciler en çok da onunla röportaj ederdi. Kamuoyunun onu onaylamasına çokça alışkındı. Uluslararası katıldığı yayınlarda hep ingilizce konuşurdu. Bütün imkansızlıklara rağmen ileri düzeyde ingilizceye sahipti. Film ve dizileri orijinal diliyle izlemeyi severdi. Kendi kurduğu hayalleri dışında genelde çok daha ciddiydi. Hayallerinin gerçekleşeceğini hep söylerdi ve artık hayallerinin gerçekleşmesine sadece dört yıl kalmıştı. Üstelik öyle kocaman bir dört yıl olarak da düşünmezdi. On sekiz yılın yanında dört yıl neydi ki? Ağaçlı bir sokaktan ilerliyordu. Eve artık çok yakındı. Sırtında cübbesiyle duruşmada kendini hayal etti. Çok başarılı bir savunma yapmıştı. Karşı tarafın avukatı ağzını bile açamamıştı. Hakim kararını vermek için herkesi ayağa kalkmaya davet etti. Kadının gözleri parlıyordu. Bir dava daha kazanmıştı. Sevinçten tam çığlık atacak seviyedeyken arkasından omuzlarına doğru bir el uzandı. Kadın nefesinin kesildiğini hissetti o an. Sanki dünyada başka oksijen kalmamış gibiydi. Gerçeklik ve hayal arasında şok anını yaşadı. Aklı o an başından gitmişti. Ne olduğunu idrak edemeden omzuna uzanan eller bu sefer onu daha sıkı tutmuş, yüzüstü yatırmıştı. Vahşi ve dehşet vericiydi. Adamın diz kapağı sırtına baskı yaparken az önce onu yere yatmaya zorlayan eller şimdi pantolonunu kalçalarından aşağı sıyırıyordu. Sonunda sesini bulabildiğinde adama durması için yalvardı, çığlık attı. Mahalleden yardım talebinde bulundu. Aklının alamayacağı ölçüde bitap düşene kadar kendini savundu; ta ki adam çırpınmaların ona engel olduğuna kanaat getirip onu boğana, nefessiz bırakana kadar. Biraz daha ellerini çekmeseydi ölecekti genç kadın. Yıllar geçtiğinde dahi acaba ellerini hiç çekmese miydi diye düşünecekti hep. Adam evinden sadece iki sokak ileride kadına tecavüz ediyordu. Vakit gece yarısını geçmiş, insanın iliklerini donduran soğuk bir gecede sonradan kadın için hayatının en büyük ikilemini yaşadığı bir olay vuku bulmuştu. Ölse miydi orada o gece, o şekilde yoksa kalsa mıydı hayatı boyunca o tiksinçle? Uyandı. Bedeni korkudan ve soğuktan titremeleri bırakmış, tek bir kılı dahi kıpırdamıyordu. Adam hala üzerindeydi; bacaklarının arasından hızla süzülen kanları hissediyordu o an. Artık ağlamıyordu, yalvarmıyordu, bağırmıyordu da. Pes etmişti. Başını yana çevirdi, sanki görmezse şahit olmayacak gibiydi. Can yakıcı hareketleri durmuş, kendini kadının üstüne bırakmıştı adam hayvanlarınkini andıran bir böğürtüyle. İçine akan spermi hissetmesiyle kadın gözlerini belki yok etmek istercesine hızla yumdu. O an tekrar nefesi kesildi. Mümkün olsa sonsuza dek bir daha nefes almamak isterdi çünkü her aldığı nefeste kendinden tiksiniyordu. Başını bir daha hiç adama çevirmedi. Üstünden kalktığını hissetti, pantolonunu giydiğini fermuarın sesinden anladı. Hatta muhtemelen elleri titriyordu adamın, fermuarı takıldıkça baştan çekmeye uğraşıyordu. En sonunda kapatmayı becerip ona bir daha dokunmadan koşarak uzaklaştı. Ağlamak istedi birkaç saniye sonra, ağlayamadı. Gözyaşları çalınmıştı, çığlıkları, aldığı temiz nefesleri... Orada, o sokakta öylece ne kadar süre yattığını bilmiyordu. Zamanı da çalmış olabilir miydi o adam? Gelen yabancının ayak seslerini kolunun yanına gelene dek duymamıştı. Başını çevirdi kadın ruhsuzca. Karşısındaki adamın bulanık gözlerine baktı. Biri onu tüm acziyetiyle görmüştü. Adam kadının gözlerinden gözünü ayırmadan titreyerek kabanını sırtından çıkarıp kadının üzerine bıraktı. Kaban ağırdı, sarmalayıcıydı. Boynunu yavaşça kısıp çenesini kabanın altına soktu. Sanırım üşüdüğünü yeni fark edebiliyordu tekrardan. Yabancı onu yavaşça, güçten düşen kollarıyla yerden kaldırdı. Sanki avcunda yaralı ve ürkek bir kuş vardı ve o onu korkutmadan sadece iyileştirmek, kurtarmak istiyordu. Yabancının ardı ardına gözyaşları kadının yanağına düştüğünde şaşırdı kadın. Neye ağlıyordu bu adam? Ellerine ulaşabilse uzatıp gözyaşlarını silerdi. Ama yapamadı, sadece donuk gözlerle yaşlarla parlayan bu bir çift yabancı göze baktı. Gözünün önünden yaşadığı hayatı geçti masasının üzerindeki dosyayı incelerken. O gün ve sonraki yıllarda mücadeleyle geçti hayatı. Hayalindeki kadar başarılı bir avukattı. işinde her zaman çok titiz davranırdı. Olayları sübuta erdirmeden asla hüküm vermezdi. İnsanlarla iyi empati kurardı. Bazen bir suçlunun, bir katilin bile, olayını asla onaylamasa da, hangi içsel dürtülerle, hangi olaylardan etkilenerek, iç dünyasında bunu nasıl yanlış yollara götürerek, hangi öfkeyi kontrol edemediği için bu eylemi gerçekleştirdiğini anlamlandırmaya çalışırdı. Ama önündeki dosyayı okurken öfkesi dayanılmaz halde katlanmıştı. Bu dosyada asla empati kurmadı. Sadece işini doğru yapacak ve suçluya hakkettiği cezayı almasını sağlayacaktı.
Önder AkınKayıt Tarihi : 31.3.2023 16:01:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!