Hz. Yusuf (a.s) Şiiri - Selcuk Arısoy

Selcuk Arısoy
95

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Hz. Yusuf (a.s)

Yakup’un (a.s) gönlü sevgiyle dolup, titrerken geceleri üzerine,
Her daim buğulu gözlerle seyrederken göz ağrısı, kalp sızısını,
O hiçbir şeyden habersiz rüya görüyordu bir gece,
Dedi Yakup’a (a.s) :
“Güneş, Ay ve on bir yıldız ediyordu secde.”

Gördü Yakup (a.s) sanki olacakları ve dedi:
“Göz nurum sakın anlatma,
Anlatıp da kardeşlerine, kendini de beni de yakma.”

Görülmezken iki kardeş 10 kardeşín içinde,
10'ların nefisleri kıskançlıkla beraber kör, karanlık emeller peşinde.
Almışlarken farkında olmadan, kendi nefislerinin karar-ı akıbetini,
Varıp izin isteyip, ikna ettiler sevgili pederlerini.

Verilmişken hüküm hakkında ve varken kaderinde,
Bulamayacakları için bir yalan, yalanlarını da verdi Yakup (a.s) ellerine.
Bırakıp Yusuf'u (a.s) kuyunun dibine, ahlarla döndüler geriye,
Biz yarış ederken deyip, kanlı gömleğini sundular kurtlar yedi diye.

“Nefisleriniz sizi aldatmış.” deyip bilse de işin aslını,
Sabır göstermek gerek artık, söylediklerine karşı.

Bulunca kuyuda susuzluğa derman Yusuf’u (a.s) şaşırdılar,
Ama alıp sonra birkaç dirheme, götürüp Mısır'a sattılar.
Züleyha'dan bi haber alınca kocası Itfir
Dedi: “Buna güzel bak. O bizim için belki hikmettir.”

Zaman geçip erince olgun çağa ve verilince hikmet,
Kapıları kilitleyip Züleyha isteyince emanete hıyanet,
-“Korkarım Allah'tan, iyiliğe karşı kötülük, ihsana nankörlük,
Ve eğer edersek döşeğe ihanet,
Bil ki, ikimizde göremeyiz merhamet.”

Meyletmişken o da bir an harama,
Rabbinin burhanını görüp koşar adım çıktı bakmadan arkasına.
Züleyha kapılıp gitmişken aşkına,
Yırtılıverdi gömlek arsızca.

Görünce evin reisini karşılarında,
Başladı suçlamaya Züleyha, azap ve zindan umuduyla.
Çıkınca hakperest bir şahit ortaya,
Belli oldu hakikat ve sonra dillerde hep Züleyha.

II.
İşitince hakkındaki dedikoduları,
Aşkı için kötülendiğini çıkardı karşılarına.
Donatıp sofrayı ve verince ellerine bıçakları,
“İnsan değil, melek” deyip onlar da doğradı hayranlıklarını.

Nefsinden murad isterken onca kadın,
Sen Rabbine en güzel dualarla yakardın.
Zindan konulsa da önüne,
Sonsuz karanlıktansa, yarını aydınlık karanlığa yol aldın.

Girince medreseye aydınlandı nefislerdeki karanlık,
Tabir edildi rüyalar, biri kurtulurken diğeri idamlık.
Kurtulan unutunca zindandakini anmayı
Hiç sıkıntı etmedi kendisine bu sınanmayı.

Görünce hükümdar tabir isteyen bir rüya,
Anması gereken andı ve koştu tabir için Yusuf'a (a.s).
Çıkarmak isteyince karanlıktan aydınlığa,
Bütün hakikatler de çıktı ortaya.

Verilince makam ve tüm anahtarları hazinenin,
Mısır'a gelen tüm zorluklara karşı oydu hep mükrimin.
Zorluklar içinde gelince kardeşleri huzura,
Verildi sermayelerine ek ne istedilerse ama karşılığında Bünyamin.

Dönüp sordular Yakup’a (a.s) versen Bünyamin'i,
Yakup (a.s), Yusuf'undan (a.s) sonra onlara güvenir mi?
Çok dil döküp, yalvardılar
Allah adına söz verdikten sonra Bünyamin'i aldılar.
Gelince kardeşleri huzura, Yusuf'un (a.s) gözleri onu aradı sızıyla,
Sunulurken önlerine türlü türlü ikramlar,
Bünyamin'in kardeş özlemi damla damla sofraya akar.
Yusuf (a.s), bakıp o yaşlara, özleme vuslat katar.

Buluşunca iki hasret yürek,
Yusuf (a.s) anlatır başından geçenleri ve der:
“Burada kalman için bir şart gerek”
Durdurup yüklü kervanı,
“Hükümdarın su kabını yüklerinizde aramak icap eder.”

III.
Kalınca Bünyamin hırsızlık suçuyla Mısır'da,
Verdikleri söz geldi en büyüklerinin aklına.
“Varın dönün siz ve deyin babam Yakup’a (a.s),
Ya babam izin verir dönerim,
Ya da Allah verir hükmü hakkımda.”

Dönüp anlatsalar da gerçekten hakikati,
Allah elbet Yakup’u (a.s) da imtihan etti.
Aldırmayıp ve inanmayıp sözlerine,
“Ey kederim, Yusuf'um” (a.s) deyip dertlendi.

Özlemle geçen günlere eklenince hasreti,
Kör oldu Yakup’un (a.s) gözleri.
“Kederden ve gamdan eriyeceksin” deyince ailesi,

Yakup (a.s):
“Ben hüznümü ve kederimi yalnız Allah’a (c.c) arz ederim.” dedi.

“Haydi, bırakın beni kendi halime de,
Gidip arayın Yusuf (a.s) ile Bünyamin'in akıbeti ne?”

Düşüp yollara ve varınca Mısır'a,
Yusuf (a.s) yanında Bünyamin, tanıttı kendini onlara.
Pişmanlık ateşi ile yanınca yürekleri,
Yusuf (a.s), af suyu ile yıkadı kardeş gönüllerini.
Kafile çıkınca yola...
“Ne olur! Gidip verin babama gömleğimi.”

Yaklaşırken kafile vuslata yaklaştığını bilmeden,
Gözlerde yaş, diyordu: “Kokusu geliyor ötelerden.”
“Anlasaydınız eğer ona olan hasretimi ve hüznümü,
Bunaklık isnat etmez, inanırdınız gönülden.”

Gelince kervan yanlarına,
Anladılar ve gördüler hakikati sonunda.
Sürünce Yakup (a.s) gömleği,
Açıldı gözleri ve düştü heyecanla yola.

IV.
Dayanıp yürürken Yakup (a.s), Yehuda’ya,
Mısır o gün hazırlanıyordu en kutlu vuslata.

“Selam sana ey hüzünleri gideren” deyip,
Kucaklaştı Yakup (a.s), Yusuf’uyla (a.s).

Girip Mısır'a ve kapanınca ailesi şükür için secdeye,
Yusuf (a.s) hamdetti rüyasını gerçekleştiren Rabbine.

Gezdirirken babasına Mısır'ı,
ve görünce Yakup (a.s) el yazmalarını,
Gönül koydu:
“Neden bana yazmadın?” diye.

Cebrail (a.s) getirmişken haberi,
Yakup (a.s) da imtihanın sırrına erdi.
“Korkarım Yusuf'u (a.s) kurt yer” demek yerine,
Belki de, Rabbinden korkup o an O’nu zikretmeliydi.


Selcuk Arısoy
Kayıt Tarihi : 13.11.2025 16:27:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!