Gönder bize elçini erelim imtihanın sırrına,
Verilmişken kendileri hakkında alçaltıcı hükümler, görülmüşken reva.
İntikam hissiyle dolup yalvardılar Allah’a (c.c),
Muharebe ama gelince anlaşılır hakikat başlarına.
Bir anlık gösterseler de vakur bir cesaret,
İş sıkıya gelince gerisin geriye dönmüş ekseriyet.
Karışınca mal-mülk, evlat sevgisi niyete,
Rahata alışmış nefisler, eder mi riayet ilahi emre?
Pek azı müstesna kaybederken imtihanı,
Muzaffer eyledi Allah (c.c), tevhidde sımsıkı duranları.
Asaletle değil, vekâletle seçilmişken hükümdar,
Mülke layık olup olmayanları seçer elbet makam-ı iktidar.
Verilmişken onca üstünlükler Talut’a,
Konmuş elbet nice nişane, Talut’a alamet tabuta.
Kalpler bulurken onunla sükûnet,
Ey İsrailoğulları! belirdi alametler artık sükut et.
Düşüp Talut’un peşine varınca ırmağın kıyısına,
Su ile imtihan başladı “İçmeyin sakın doyasıya.”
Nicesi kaybedip kalırken yarı yolda,
Calut’un korkusu sardı yürekleri:
“Çıkmayız onun karşısına.”
Ona kavuşacağını bilen nice sevdalı düşüp yollara,
Var mı ki ilahi huzura çıkmaktan kaçış, bugün ya da yarın ölümden sonra.
Verirlerken kalplere huzur ve kuvvet,
Dediler: ”Ey Rabbimiz bize yardım ve zafer ihsan et.”
Ümit edilmez başarılar ihsan edilirken onlara,
Davud (a.s) çıktı Calut’un karşısına.
Zafer nidaları yükselirken tekbirlerle semaya,
Yıkıldı Calut, hakikatin karşısında.
Kayıt Tarihi : 13.11.2025 16:29:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.




Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!