Hüzünler Düşerken Akşamın Üstüne

Rüstem Badıllı 3
200

ŞİİR


6

TAKİPÇİ

Hüzünler Düşerken Akşamın Üstüne

Bir akşam vakti düştü yine şehre, Küf kokusu sardı ıssız sokakları. Buruşuk yaprakların altında Bastıkça yankılanan soluk ayak sesleri…

Güneş, kızıl bir iz bırakarak kaybolurken Çatlamış duvarlardan dökülüyordu zaman. Paslı demir kapılar inledi rüzgarla, Çürümüş ahşap merdivenler gibi, ömrümüz de eskiyor.

Karaköy’ün sararmış taşlarında, Adım adım iz bırakan geçmişin gölgesi. Paslanmış tabelaların altında Eski bir hikayeyi fısıldıyor sanki.

Bütün gözler kapanırken gecenin kollarında, Bir fener aydınlatıyor denizin siyah yüzünü. Dalgalar vurdukça kıyıya, Bin yıldır anlatılmayan sözler yırtılıyor.

Gökyüzünde yıldızlar tek tek yanarken Her birinin içinde mahzun bir yüz var sanki. Sokak lambası titriyor yalnızlığıyla, Şehir derin bir uykuda, ama biz uyanık.

Ayaz vurdukça gözkapaklarımıza, Bir sessizlik yankılanıyor içimizde, Ve gölgeler büyüyor, yüz buluyor bir bir, Sanki karanlık kendi dilince konuşuyor.

Eski bir taş binanın penceresinde, Kırık camın ardında, küflenmiş umutlar, Görünmeyen ellerle çizilmiş bir resim gibi, Geçmişin hüzünlü tebessümü…

Bir bardak çayın dumanında, o eski koku, Taşınamadıklarımız, yarım kalanlar, Bizi biz yapan hüzünlü hatıralar Her yudumda biraz daha soluyor.

Duy artık bu şehrin sustuğunu, Sözcükler çatlamış dudaklarımızda kuruyor. Ve bilir misin dostum, bu rüzgar Eski acıları taşır böyle sessizce.

Bir mezar taşı gibi durur aramızda Unutulmuş zamanın ağır yükü. Her akşam yeniden doğar bu ağırlık Ve biz yine, biteriz, biteriz...

Rüstem Badıllı 3
Kayıt Tarihi : 1.11.2024 23:18:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!