Ah yine bir akşam
Yaralı...
Her taraf kızıl karası...
Avare bir damlayım saçlarında zamanın
Rüzgâr değse ruhuma
Ab-ı hayat yurduna kavuşacağım.
Bir ömür!
Bir ömür ki;
Etekleri çöle bulanmış.
Avuç iclerinde nasırlar... talan!
Biçilen parmakları serencamının
........
Buz tutar mı yürek?
Donar mı gözyaşları?
Terkeder mi kalbi hissetmek ihtiyacı?
Ne sevinç ne gam ne heyecan
Demirden parmaklığın ardına saklanır mı
Özgürlüğü
Bir kuşun kanadından çaldım.
Uçsuz bucaksız gökyüzünü içtim
Çatlarcasına.
......
Ellerin sevda kokardı, gözlerin hüzün...
Bir akşam üstüydü
....
Ağlama çocuk
Akıtma yaşlarını yetimliğine
Vurma artık hanceri
Ağır bir vebali yüklediğin sinene
Ne vakit yaşamak
'Ağrılı bir düş' olsa ruhumda
Ve gözyaşlarım kar hüznüne damlasa
Beyaz bir kardelen büyür o vakit toprağımda.
Bıçak vursan kanı akmaz
Yetim bir kederim.
İçimi
Okunmadan toplatılan yasaklı kitapların Sayfalarına gömdüm.
Yakılmış köylerin unutulduğu yerde
Kitapları toprağa...
Gül ki,
Aydınlık bir pazar olsun
Işıldasın gün.
Yemyeşil bahar demlensin gözlerimde.
Gül ki gülüşün
Kederimin yüzünde
Ne düne ne yarına
Sadece bu güne yeten
'Hep aç gezen bir nefs'
Nefeslerimiz.
Üstelik prangalı...
Insanlar maddi manevi bir şeyler alırlarsa kalırlar ınsanlarda yoksa kalmak da gitmek de anlamını yitirir
Sözcüklerinle, ruhsal dostluğuna misafir olmak sayfanda büyük keyif sevgili Esra