Herkesin yapamadıkları-yaşayamadıkları için bir bahanesi,
Her bahanesi için de kendince geçerli bir nedeni vardır..
Aslında başkasına söylediğini sanır
Ama aslında fısıldadığı kendi kulağıdır..
Kendini inandırmalıdır önce
Ki yüzleşmesin kendi gerçeğiyle..
Anlatır;
Kendine yapılan haksızlıkları,
Söylenen yalanları, ihanetleri, acıyla ve gözyaşıyla..
Oysaki en büyük yalan, en büyük ihanet kendinde saklıdır..
Hazır değildir yüzleşmeye,
Kaldıramaz kendi iç savaşını,
Sığındığı tüm bahaneleri kaldırıp atmayı..
Kendine “haksız” damgasını vurmayı..
O yüzden seçmiştir kendine kör, sağır ve dilsiz olmayı..
İşte bu nedenledir ki;
En derinlerinde sakladıklarını,
Değil bir başkasına, kendine bile itiraf etmek istemez aslında..
Tanıdık bir sesten yabancı sözcükler duymak onu dehşete düşürür adeta..
Başlar hemen sığındığı yalanları sesli olarak fısıldamaya..
Ve..
En umulmadık zamanlarda dibe vurur..
Yıkılır.. Sürünür..
Öfke saçar, kızar, yakar-yıkar! !
Ağlar-sızlar..! !
Ama sorgulamak istemez kendini, bunun yerine kendinden kaçar..
Kaçmak içinse ne gerekirse yapar..
Çünkü hazır değildir henüz kabullenmeye, vazgeçmeye..
Ağırdır bedeli, kayıptır yılları, umutları..
Gerçekle yüzleşmek; ağır bir tokat gibidir yüzüne, yüreğine
Taşımak istemez bir de kendi ihanetinin ağırlığını, acıyla kavrulmuş gönlünde..
Traji komik bir durumdur bu..
İnsanoğlunun kendine ihanetini, kendi yalanlarıyla inkar etmesi..
Sürer gider bu kısır döngü
Ya kendisiyle yüzleşip kabul edene kadar..
Ya da toprağın altına girene kadar..
Kayıt Tarihi : 16.2.2010 11:19:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!