Adım adım kuşatılmış düşlerin memleketi,
Kokusu siner; ocağında yakılmış birkaç şiirin,
Ve illa sesi duyulur; her sokağında üşümüş muhtaç bir kedinin,
Evlerin yalnızlık naralarıyla birlikte,
Babaların solmuş yirmi yıllık ceketleri,
Kimin yaşı kadar saklanmış bilinmez,
Ayaza karşı geç bulduğum ibadetim,
Ey benim elleri, Tesnim'e davetim,
İstersen de tut götür ateş akan o yere,
Bir alim duasını kapatalım mahşere,
Gündüze bakma
Hayvani bir arzuyla güneşi kahreden
Geceye bak sen,
Bak sen,
Nasıl can çekiştiğini gör havanın,
Böyle bir havada sessiz bir elveda aldım senden,
Nasıl anlatsam size o gülüşü
Gözleri güne eş,
Elleri, ele geçirmişim gibi Kudüs'ü
Ve bilirim, düşlerim,
Baktığımız aynı gökyüzü
Nedir beni yolumdan alıp döndüren,
Uğursuz ölümlerden, uğruna yaşamı sevdiren,
Kafkas gibi fedasına açılan,
Gözleri ruhuma polen polen saçılan,
Kimdir beni kolumdan çekip götüren,
Kanımca siz beni tanımazsınız,
Nasıl çamurludur ayaklarım...
Temkinle saklarım, duymazsınız
Fırtına ısırmış saçlarımdan,
Neden hala kaçmazsınız?
Yeraltından doğan güneşin bağrından,
Sisli kovalamacaya atılan çocuk.
Gözleri topraktan, mavi çarşaf kokusuyla,
Kılıç üstü çimenlerde sendeleyen çocuk.
Kaç sene için düştün, bakılmaz ışıktan,
Küfürler arasında açmış tomurcuk,
Anla beni halimi şaşırdım,
Kısık sesli bir şarkıyı mühürledin,
Şiirlerin zehir olduğu tenime.
Aklım hiç ermiyor benim, bu temiz yemine,
İçli içli yazılmış, hem hür hem rehin.
Öleceğimi hiç düşünmeden gülümsedin.
Kanı kopkoyu akıtır bağrın,
Uçar tepelerden duyuluyor,
Gözlere ateş salan çağrın,
Ah, senin peşine takılmalı
Gri bir duygunun en derinlerine,
Put gibi çakılmalı
Rüzgarın soğuk parmakları
Saçlarımın arasından geçmesin,
İsterse çiçek kokularıyla gelsin,
Yeter ki böyle sert esmesin,
Hangi dağdan aşmışsa,
Bilirim; bu rüzgar tokat, ayaz urgan, sen esmersin...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!