Adını bilmediğim, haritada görsem tanımayacağım bir şehirde,
Bütün sokaklar sana çıkıyormuş meğer.
Karşıdan sen geliyordun...
Yürümüyordun da sanki,
Bir mısra yürüyordu kaldırımda.
Kalbimin ritmi, bozuk bir saat gibi tekliyordu,
Aklımda anarşist düşünceler, birbirine dolaşık...
Düşmemek için, dağılmamak için o beton yığınında,
Gözyaşımı bir mermi gibi namluda tutmaya,
Kendimi zor ikna ettim.
Temmuzun on beşiydi.
Yalnız bu yılın değil,
Milattan sonraki ömrümün en afili günüydü.
Takvimlerden kopardım o yaprağı,
Cebimde taşıyorum, solumda taşıyorum.
Her haftanın, her ayın o günü geldiğinde,
O meydanda yeniden doğuyorum.
Bir ev kuruyorum ikimize, kafamın içinde.
Penceresi sokağa değil, göğe bakan bir ev.
Odalarda kedilerimiz dolaşıyor,
Kuyruklarında en tembel huzuru gezdiriyorlar.
Sen mutfaktasın belki, ya da koltukta,
Kollarımda senin hayalin, burnumda o Temmuz sıcağı...
Ah, o güzel günler...
Güzel ne kelime, şiir gibi günlerdi.
Tarihe not düşülsün, tutanaklara geçsin:
Dudaklarımın coğrafyasını keşfeden o seyyah,
Ve benim, titreyerek öptüğüm ilk kadın,
Sendin...
Kayıt Tarihi : 17.12.2022 13:05:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.




Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!