Tebessümün çöllere sanki yağmur müjdesi
Bu çaresiz bekleyiş bir çiçek hevesinden
Yüz bin kere imkânsız yanağının meyvesi
Âdem ile Havva’nın yasaklı meyvesinden
Hayaller sende esir gerçekler sende mahpus
Çığ gibi çığlık gibi yüzün düşer aklıma
Bir bilse bu cihanda güzellik sana mahsus
Kardeşi kardeşine kırdırmazdı Aklima
Dicle’den Fırat’tan sor yüreğimin yasını
Gönlüm bir başkasına akamaz birikemez
Sinemin güller açmış yıllanmış yarasını
İdris’in iğnesi de ipliği de dikemez
Bir nefesin yeşertir bin çiçeği anında
Öyle gel ki ruhumda denizler dalgalandır
İçimde kopardığın fırtınanın yanında
Nuh’un tufan dediği kocaman bir yalandır
Yüzlerimin yüzü yok yüzlerini çok döndür
Gözlerim gözlerinin bebeğine kanmamış
Yandırdığın bağrımı ya kül eyle ya söndür
İbrahim ateşlerde benim kadar yanmamış
Kirpiğinin ucuna üç bin mısra dizdiğim
Varsın sitem yağdırsın gözlerin bulut bulut
Tek resmini seyretse hayalimde çizdiğim
Livatayı bırakır tövbe eder kavm-i Lut
Hasretin gece gece yüreğimi dağlatır
Hece hece bağışla hayalini koynuma
İsmail ölmek için elin’ kolun’ bağlatır
Ben ayakta ölürüm çal bıçağı boynuma
Lübnan sana vurulmuş Beyrut senin eserin
Akdeniz şaha kalkar ayağının sesinden
Baştan başa Kenan’ı kuşatır gelişlerin
Yüz bin kere güzelsin İshak’ın annesinden
Beytü’l-ahzen içinde ağlamışsa ne olmuş
Yakup’un kör gözleri yine güler açılır
Ben ağlasam çırpınır suda mahi gökte kuş
Yıldızlar arza düşer dört bir yana saçılır
Söyle seni sevmekten kim usanır kim bıkar
Uyanmasa gözlerim sensizlik uykusundan
Yusuf koyu karanlık kuyudan yine çıkar
Ben çıkamam çıkamam ayrılık kuyusundan
Gül kokun ılgıt ılgıt düşse Nil’in üstüne
Aziz’in ülkesinde yanakların eserdi
Takdim etse Züleyha seni cümle dostuna
Dün elini kesenler boğazını keserdi
Küllerim yedi yerden yedi göğe savrulur
Yandığım yakıldığım hep senin derdinedir
Ayağın’ yere vursa bir sudan şifa bulur
Bu çilenin yanında Eyyub’un derdi nedir
Yazılmaz yazılamaz bir dizedir gözlerin
Firavun’u caydırır tanrılık tasasından
Beni ikiye yaran mucizedir gözlerin
Elbet daha tesirli Musa’nın asasından
İdamlık bir mahkûmum saçlarına asılmış
Yeter ki son nefeste ruhum seni seyretsin
Harun’a haber edin putperestlik nasılmış
Samiri’yi bıraksın gelsin beni seyretsin
Tanrılar sana tapmış seni yazmış en üste
Her güzel senden almış nazını edasını
Bir kere yankılansa sesin şehr-i Kudüs’te
Hiç kimse dinlemezdi Davud’un sedasını
Kâinat güzel olsa başka güzel seçemem
Gülüşün bir kalemde siler bütün dinleri
Değil senden saçının bir telinden geçemem
Akın etse üstüme Süleyman’ın cinleri
Gerçekler uzak düşse hayaller sana varır
Haberini sorarım Hint’ten Çin’den Maçin’den
Yunus’u yutan balık üç gün sonra çıkarır
Beni hasretin yutar çıkamadım içinden
Hayat bana vız gelir ölüm bana değil gam
Beni öyle öldür ki sevgim bin yıl yaşasın
Zamanın ötesinde bir seninle buluşsam
Buluşması yazılmaz Hızır ile İlyas’ın
Dudağının rengidir şarabı helal eyler
Meyhane kapısında adı geçmez riyanın
Saçlarının düğümü görenleri lal eyler
Üç günde çözülmezdi dili Zekeriya’nın
Sığındığım aynalar senden bir iz göstersin
Işığını veremez ne bir kandil ne mahya
Şehadeti dileyen yollarına can versin
Uğruna ölmemişse beyhude ölmüş Yahya
Boş değil saatlerin yalnız sende durduğu
Takvimlerin yandığı böyle senin ahından
Daha büyük mucize annenin doğurduğu
İmran kızı Meryem’in semavi günahından
Ey bu dinsiz gönlümün son imanı son dini
Sesime ses ver artık boğulmadan ahına
Sırrına ermek için bekliyorum emrini
Ha ben sana ağmışım ha İsa Allah’ına
Hasretini gönlüme ilmek ilmek dokudum
Şimdi bütün benliğim sensizliğin bitabı
Güzellik kitabından yalnız bir harf okudum
Bir daha açılmadı Muhammed’in kitabı
Dermanı değil misin derdi yığın yığınsa
Yetmiş iki milletin yetmiş iki mezhebin
Bir anlık şefkatine rahmetine sığınsa
Elleri kurumazdı belki Ebu Leheb’in
Güzelliğin tarifi gülüşünden sorulur
Emsali yok ne Tahran ne de Kâbil içinde
Harut ile Marut’un esareti son bulur
Bir tebessüm eylesen çah-ı Babil içinde
Senin için süslemiş gökyüzünü yıldızlar
Bu gece rüyalarım beni sana yetirsin
Ne kadar özlenirse özlemişim o kadar
Cebrail vahiy değil haberini getirsin
Sen uyurdun gözlerim pencerenden öperdi
Erişmek ermek için yanağının nuruna
Yokluğun yüreğimde kıyametler kopardı
Artık lüzum kalmadı İsrafil’in sûruna
Ellerin tabibimdir parmakların merhemim
Yeniden yarat beni sana ölmem çok sürmez
Gelişin cennetimse gidişin cehennemim
Mikail’in yağmuru bu ateşi söndürmez
Nereye nazar etsem gözlerimi bürürsün
Yürüdüğün yollara sebil ettim kanımı
Beni sen yaşatırsın beni sen öldürürsün
Bilirim Azrail’e bırakmazsın canımı
Seni öyle sevdim ki en sonunda sen oldum
Sen de sana tapardın eğer ki ben olsaydın
Kaşlarının yayına secde eden ben oldum
İblis isyan etmezdi Allah’ı sen olsaydın
27.01.2023
Kayıt Tarihi : 27.1.2023 03:28:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!