Ahmet Mustafa Kulaber Şiirleri - Şair Ah ...

Ahmet Mustafa Kulaber

Uyku girmiyor gözlerime             
Mehtabı seyrederken sularda
Ayaklanıyor karanlıklar
Kırmaz uykularda...
Soluyor nefesim pencereme
Kederlerime şerbet dökülür sanki

Devamını Oku
Ahmet Mustafa Kulaber

Eksilmiyor Rumeli türküleri kulaklarımızda
Alnımızda ter gibi,
Beş yüz yıllık birlikteliğin
Destanını der gibi...

Çatlayan dudağın ucundaki öfkeler,

Devamını Oku
Ahmet Mustafa Kulaber

Her insanın şiir yazmaya eğilimi vardır. Bu eğilimi genelde belirli bir çağa kadar sürer. Özellikle ergenlik çağında şiir sevdası başlar. Bu çağın teması aşktır. Kişinin yeteneği var ise şiirlerle kendini ifade etmeye çalışır. Şiir yazma yeteneği yok ise başka sanat yeteneklerini dener. Hangi dalda yetenek sahibi ise o dalda kendini yetiştirmeye çalışır. Zaten insan olmanın en belirgin özelliği de güzel sanatlardan birinde odaklanmaktır. Duygu. düşünce ve coşkularını toplumla paylaşmak isteyen yeni yeteneklere yararlı olabilir düşüncesi ile bu yazımızı sunmak istedik.
Şiirin yüzlerce tanımı yapılmıştır. Bizlere göre de bir duygunun bir tasarının ya da bir güzelliğin anlatımında kullanılması gerekli yöntemlerin hepsi ya da bu anlatım sonucunda ortaya çıkarılan üretim ve yaratıcılık sanatı diye de tanımlanabilir.
Zengin semboller, edebi sanatlar, sözcük birikimi, ritimli sözlerle yola çıkarak düş gücü ile hayal zenginliği ile gönüllere seslenen anıları ile canlandırma sanatını da katarak duygu, düşünce. coşku uyandıran, bu coşkularla kişiyi ve toplumları etkileyen yönlerini de beraberinde sürükleyebiliniyorsa bu bir sanat yapıtıdır. Ustasına da şair denir. Anlamlan dolu dolu sözcükler, her dizesi düşündürücü, her kıtası derinden etkileyici şiirin bütününde de doyurucu bir ekolün sonucunu da oluşturuyorsa insan belleğinde kalıcı izler bırakacağı kuşkusuzdur.
Gerçek şair şiirlerinde derin izler bırakır. Düşündürücü sözcüklerle duygu ve düşüncelerini vezne, kafiyeye ve ahenge ölçü ve duraklarla ayarladığı gibi serbest de yazar. Bu gün çağdaş Türk şiiri serbest tarzda yol almaktadır. Serbest denince nesir gibi değildir. Bize göre son dizenin uyağı (kafiyesi) geri izlendiğinde ikinci dizenin uyağına uymalıdır. Anlamsız ve boş sözcüklerle dizeler oluşturmak bir beceri değildir. Dizeler dolu dolu olmalı. Okşayıcı bir ahenk.düşündüriicü. coşturucu, yeni kazanımlı dizelerden oluşan şiir elbette ulusal ardından daevrenselleşir.
Her sanat alanında olduğu gibi niteliğine göre şiir de ulusal ve evrensellik vardır. Şairin duygu ve düşüncelerinde estetiği okşuyorsa beğeni kazanır. İşlenen tema iyiye, güzele, doğruya götürerek insana mesajlar verebiliyorsa ulusal ve evrensel kişilik kazanır. Şair düşüncesini benliğinin ahengine ayarlamış, davranış ve rastlantılarından ilhamını oluşturmuşsa ayrı bir kişilik kazanacak demektir. Şiir yazmak için şiir yazılmaz. İnsanı şair yapan kişinin içinde bulunan koşullar, kişisel ve toplumsal acılar. sevinçler, öneriler ve eleştirilerle topluma yön veren duygu ve düşüncelerinin aktarımıdır. Evrensel şair, ulusuna sahip çıkacağı gibi tüm insanlığa da sahip çıkabilendir. Siyasal ve ideolojik düşüncelerin tutkunu değil bunlara rehber olabilenidir. İyiye, doğruya, güzele götürebilecek üst düzey kültür kaynağı olmalıdır. Şair şiirleri ile bireylere ve toplumlara yol gösteren, onlarla sevinçleri, acıları paylaşan gerekirse ulusal çıkarları destekleyerek toplumu harekete geçiren ve onları kucaklayan bir aydındır.
Şunu unutmayalım ki ulusları hatta insanlığı badirelerden kurtaran toplumların bağrından güçlü ordular ve devlet adamlarıdır. Bu yüce insanların kazanımlarını ileriki nesillere taşıyarak yaşatacak olan şair ve yazarlardır. Kamuoyunun oluşmasında bu denli etkin olan şairler elbetteki büyük sorumluluklar taşırlar.

Devamını Oku
Ahmet Mustafa Kulaber

Senin bağrında doğdum
Kucağında büyüdüm gezdim
Sende okudum insan olmak için
Sende yazdım, çizdim...

Seninle güldüm zaman zaman

Devamını Oku
Ahmet Mustafa Kulaber

Ağaran saçlarımla Ağustos güneşinde,
Ne sabahlar bekledim maviliklerde yüzen,
Boncuk boncuk gözyaşı bir meleğin eşinde
Sırtımı okşar poyraz kasırga gerisinden...

Çağırdım kahkahayı yağmurda fırtınada

Devamını Oku
Ahmet Mustafa Kulaber

Yurttaş olma gereği evrenselliği taşır,
Toplumsal yenilikte insan mükemmel olur.
Hukukta adalette vicdanda kanaatte,
Yasalar düzenlenir bu ülke çağdaş olur.

Hızır olduk ulusça mazluma yardım ettik,

Devamını Oku
Ahmet Mustafa Kulaber

Ulusumuzun belleğinden asla silinmeyen ve varlığını sonsuza sürdürmeyi amaç edinen üç kav- ramı kutsaldır. Bunlar: Devleti “baba” vatanı “ana” bayrağı “namus” olarak kabullenir.
Çanakkale savaşında Mustafa Kemal “Size savaş yapın demiyorum, ölmeyi emrediyorum.” Emri ile düşmana adım attırmıyor. Yine Sakarya Meydan Savaşında “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı kanla ıslanmadıkça terk edilemez.” Emirleriyle kahraman milletimiz bu toprakları savunarak kendine yurt edinmiştir.
Ülke bizim, millet bizim, devlet bizim... Bugün Misak-ı Milli sınırları içindeki topraklarımızı İstik- lal Savaşıyla kazandık. Atatürk'ün önderliğinde dedelerimiz, ninelerimiz bu savaşı kazanıp bu toprakları bize emanet etmiştir. Bu emaneti sonsuza değin koruyacağız. Bundan asla kimsenin kuşkusu olmasın. Bir karış toprak için her zaman ve zeminde canımızı vermeye hazır olduğumuzu bütün dünya bilsin. Nitekim tarih boyunca verdiğimiz şehitlerimizi, gazilerimizi saygıyla ve şükranla anmakla bu ulusal ülkünün güvencesi olduğumuzu gösterdik. Gerekirse bu kararlılığımızı yine gösteririz.
Türkiye bugün Ortadoğunun kilit noktası, en güçlü ülkesidir. Siyasal, ekonomik ve askeri alanda önder konumunda oluşumuzun kıvancı ve gururu içindeyiz. Dünyada soydaş ve yakın akraba halklarının halklarının da koruyucusu durumunda olmamız nedeniyle, ayrıca yüce bir ulusun, yüce bir devletin kimliği ile sorumluluğunu taşıyoruz.
Balkanlarda, Ortadoğuda, Kafkasya’da... dünyanın hangi ucunda olurlarsa olsunlar mağdurların yanında olanların savunucusuyuz. Vaktin birinde katledilmekten kurtaran yahudileri olduğu kadar, Somali'deki huzuru sağlamaktan tutun da Bulgaristan'daki soydaşlarımıza, Bosna-Hersek, Afganistan, Kosova'daki yakın akrabalarımıza kadar her- kesin -ama haklının- yanında olmanın onurunu yaşıyoruz. Mağdur halklara gerekirse kucak açıyor, kanımızla kazandığımız bu topraklarımızın üzerinde yer vererek onları ailece yerleştirerek can güvenliğiyle birlikte güvence altına almak gibi insanlık görevlerimizi yerine getirmekten asla çekinmedik. Bu Türk Ulusunun yüceliği, insan severliği, feragat ve fedakârlığının yanısıra konukseverliliğinin de anlatı- mı olan bu özelliklerinden büyük kıvanç duyuyoruz.
Esas bizi düşündüren yan ise ülke toprakları içinde ömrü geçmiş, askerliğini yapmayı, vergi ödemeyi, oy kullanmayı seve seve yerine getiren,

Devamını Oku
Ahmet Mustafa Kulaber

Türkiye'de kadın hakları yerine Türkiye'de kadının toplumsal yeri ibaresi kullanılsa daha yerinde bir söz olur kanısını taşıyorum. Çünkü ülkemizde erkeğe tanınan tüm hakları kadınları¬mız da kullanmakta olduğunu kıvançla söyle¬mek mümkündür.
Ciddi kuruluşlarda erkeklerle aynı şartlarda çalışan kadınlarımızın eşit işe eşit ücret almak ve oy kullanmak için mücadele ettiklerini biliyo¬ruz. Kadının yasal haklan, ülkemizde Atatürk devrimlerinin uzantısında görüyoruz.

1828 yılının 17 Şubatında medeni yasanın ka¬bulü ile erkeklerin çok kadınla evliliği kaldırıl¬mıştır. 3 Nisan 1930'da kadınlarımız belediye meclislerinde seçme ve seçilme hakkı. 26 Ekim 1933 tarihli yasayla kadınlarımız köy ihtiyar he yetinde seçme ve seçilme hakkı... 5 Aralık 1934 tarihli yasayla kadınların milletvekili seçme va seçilme hakkı... Bugün ise bu hakların son zin¬cirini kazandıklarım görmemek mümkün değil¬dir. Erkeklerin tüm hakları (biraz daha üzeri dö¬nük vaziyette) kadınlar da almış durumda, öğ¬retmen, subay, bakim, savcı, polis, kaymakam, vali, siyasi parti idare kurulu üyesi ve genel baş¬kanı, başbakan, bakan, hatta cumhurbaşkanı da¬hi olmak hakkını taşımaktadırlar.
Siyasal ve yönetim alanlarında tüm hakların yanısıra çalışma özgürlüğü tam anlamıyla kullanılabilen kadınlarımızın milletin çekirdeğini oluşturan aile yaşamındaki durumu nedir?
Türk toplumunda kadın, eşinin en yakın ar¬kadaşı, sırdaşlığı, yoldaşlığı, kaderi, sevinci, acıyı, kıvancı, mutluluğu ortak duygular içinde bölü¬şen samimi bağlarla düğümlenmiştir. Tahakküm değil, himaye mahiyetinde olan aile reisliği saygı ve sevgi üzerinde yer almıştır. Türk aile tipi, ba¬baerkil olmasına rağmen bazı aksaklıkların olma¬dığım söyleyemeyiz. Ailenin güvencesi devlettir, yargıdır. Bugün ülkemizde genellikle anasını, ba¬basını devreden çıkararak karısına danışmadan, onunla uzlaşmadan bir adım atmayan erkekler büyük bir çoğunluktadır. Türk toplumu «kazak» ve «kılıbık» erkekleri tasvip etmez. Ne karısını dö¬ven erkekleri ne de kocasına saldıran hatta dö¬ven kadınları kesinlikle sevmeyen Türk insanı babaerkil aile tipinden anaerkil tipine geçmek is temez.

Devamını Oku
Ahmet Mustafa Kulaber

Türkiye'de meydana gelen trafik kazaların¬da 14 ayda ortalama 7.000 kişi yaşamını yitirmek te, 70.000 kişi yaralanmakta veya sakat kalmak¬ta olduğu yapan istatistiklerden anlaşılmakta¬dır.
Oysa Kurtuluş Savaşımız süresince çeşitli muharebe meydanlarında verdiğimiz şehit sayısı sı 9.167, yarası sayısı ise 31.173'dür Bu kıyaslama ya göre ülkemizde 14-15 ayda verdiğimiz can kay bı, bütün bu Kurtuluş Savaşı boyunca katlan¬mak zorunda kaldığımız acımız kadar trafik ka¬zalarında ulusça paylaştığımızı kimse inkar ede¬mez. Bu acı, maddi zararlarla birlikte kaderimiz olmamalıdır. Toplumumuzda her kesim bu doğ¬rultuda düşünmelidir.

Kişilerden aile büyüklerine, küçük kamu görevini yapan birimden yasama görevini üstle¬nen kurumlara kadar herkesi ilgiendiren bir konu¬dur. Acı tecrübelerden yararlanalarak fikirler, düşünceler üretilmelidir. Bu üretim belirli kesi¬mi değil herkesi ilgilendirdiği için her kurum ve kesimlerce paylaşılmalıdır. Her an çeşitli kaza¬larla karşı karşıya olduğumuzu unutmamalı. Gençlerimiz eğitilmelidir. Sürücü olsun veya ol¬masın bu trafik canavarından korunma yolları öğretilmelidir. Ana ve babaya düştüğü kadar bu görev herkesin olmalıdır. Sürücü olmak basit bir konu değildir. İnsan yaşamını ilgilendiren trafik olayı ile beynimizi meşgul etmeliyiz. Bir bakıyor sunuz gencecik insanlar bir anda yok oluyor. Bir bakıyorsunuz ki bir aile ocağı topyekün sönü¬yor. Bu olaylar bir insan olarak üzüntü vericidir.

Ülkemiz trafik kazaları sayısı açısından ge¬lişmiş veya gelişmemiz olan ülkeler arasında ilk sırayı alması üzücüdür. Bakınız 2005 yılı istatis tiklerine göre. 25 milyon araç İngiltere de 1 yılda 5400 kişi yaşamını yitirmektedir. Fransa'da ise 28 milyon araç vardır. Yılda 10 bin kişi İtalya'da 33 milyon araç vardır, yıllık kayıp 6 bin dir. Türkiye'de ise 5 milyon araç vardır. Ölüm oranı 6.189'dur. Bizden 5-6 kat fazla aracı bulunan ülkelerin kaza anındaki ölüm oranı ile ülkemizde ki araç mevcuduna göre ölüm oranı arasındaki farkı görüyorsunuz. Bu iç açıcı bir sonuç değil¬dir.

Devamını Oku
Ahmet Mustafa Kulaber

Bir kuş uçurmuşum vaktin birinde
Çiçeklenen dalımdan
Uçtu, gitti doğrusu,
Tatlı mı, tatlı,
Bir yudum su...

Devamını Oku