Ağaç. Şiiri - Cengiz Esgin

Cengiz Esgin
162

ŞİİR


12

TAKİPÇİ

Ağaç.

Bilmezdim gençlikte neden okuduğumu
İlmek ilmek hayatımı dokuduğumu
Ne bulsam okuyup bitirdim sıra sıra
Taşlamak sevaptır bu ağacı ara sıra

Bu hayat ağacıdır çıkması netametli
Taşlarken görürsün bu bile zahmetli
İsterdim ki herkes atsın ağaca bir taş
İnsanı insan yapan o bir damlacık yaş

Sekiz milyar kişi bu dallarda yaşarız
Aşağıya düştükçe çıkmaya başlarız
Tüm güzellikler arı kovanında saklı
Çomaksız ne bileyim kim haksız kim haklı

Aşağıya bakma evlat ayağın kayar
Ağlayan kaldıysa o yirmi dört ayar
Adamlık bunca yüksekte zor zanaat
Bu ağaçta geçim olsa da kıt kanaat

Dünya cenneti vaad ederler uzak dur
Kendi cennetini kendin çalışarak kur
Dik durmayanları göreceksin özenme
Çok konuşanlar yanaşır güvenme

Dikkat et zirveye tırmandıkça söz biter
Menfaati görünce insan insanı iter
Düşersen üzülme ya olmuşsun ya koruk
Çıktıkça düşersin oğlum burası doruk

Kibir kuşu yükseldikçe seni yakalar
Zenginlerin peşindedir tüm yalakalar
şahanedir sakın dinleme bu ötüşü
Çarpıktır hamutsuz devenin yürüyüşü

Zirveye çıkıtıkça bak insanlar küçülür
Hayat dediğin şey santim santim ölçülür
Müjdeler olsun çünkü yaratım sürmekte
Desteyle defteri bir defada dürmekte

Ağaç titrerse korkma olmuşu dökecek
Üstüne yapışan sülükleri sökecek
Zemin ve arş arası milyarlarca meyve
Dibindeki delikten doluyor bu heybe

Hayat ağacı bu ara sıra taşlamalı
Bitti diyorlarsa yeniden başlamalı
Oğlum dikkatli ol öğrenmezsen çürürsün
Biliyorum dediğinde gününü görürsün
----
Hayal kurdukça ağacın dalları artar
kökü sağlamdır tüm kötülükleri tartar
Mevsiminde meyve için dal filizlenir
Ben ölürüm sen ölürsün o temizlenir

Düşünce dünyası düğüm üstüne düğüm
Ağacın fıtratı çözülmez bir kördüğüm
Aydın geçinenler dallarda fink atar
Bu cenahta maymunluk müthiş satar

Bırak ses etme atlasınlar daladan dala
İyilik kalacak geriye kala kala
Bilmelisin sana göre değil maymunluk
Hayatı sevmezsen başlar yolda yorgunluk

İşte bu yol bizleri davaya götürecek
Mankurtlar bütün benliğini yitirecek
Nereden nereye belli bizim çizgimiz
Allah'a şükür ki adamlıkta düzgünüz

Ey oğul! Davaya sahip çık yükselsin ağaç
Cefa çekeceksin sefa sürmekse amaç
Bu dava yetimdir evlat, ismi Turan'dır
manifestosu kalbindeki Kuran'dır

Oğlum devlet dediğin ortaya karışık
Siyaset teröristle bir küs bir barışık
Kargalar öter kürsülerde ara sıra
Aydınlar yükselir dalları kıra kıra

Bakarsın ordür tabağı seçkinlere
Baykuşluk görevi verilir geçkinlere
Ağacın kabuğunu kemirirler bunlar
Kan emmekten çok fena yorgunlar

Oğlum uzak dur bu daldan illet bulaşır
İsmi Türk'tür kan damarda beyaz dolaşır
Sirayet eder rahatlık aman kendini koru
Senin yolun Kabe'ye gidecek dosdoğru

Ağacın bir kökü de Aşık Veysel dilidir
Bu coğrfayada şair olmayan delidir
Kendinden başka kimseye inanma
Kulağına fısıldar ona asla kanma
---02,12,2022

Cami göreceksin minare çan kulesi
Türkçe ezan okunur Londra'dır kabesi
Kraliçe ölmüş üzüntüsü ahlar vahlar
Lordlar kamarasında oturur ilahlar

Bu yoldaki yolcuysan önce niyet oku
Birleşmiş milletlerden yayılıyor koku
Oy almak için yanaşanı tahtından düşür
Bu ağaçta insanlar yalnızlıktan üşür

Aydın görürsün ışığı mum gibi cılız
Bir elinde ayna diğerinde de cınbız
Sorar ayna ayna yoksa Türk müyüm?
Ayna dile gelir Esselamınaleyküm

Bu ağaca dahildir Sokrates dahi
Su akmasın çeşmesi var bekçisi ahi
Bu ağacın kökünde yoktur artık zaman
İbn-i Haldun'dan Harezmi'den akar an an

Felsefe besler siyasettir yaprakları
Ancak serpilirse korur tüm toprakları
Belki o zaman gölgesinde uyursun
kökü suyu çekmezse Nil'de kurursun

Görüyorum halkın ortasında fay hattı
Kulaklar daha duymadan üstüne yattı
bu ağacı aydınlatan münevverlerdir
göz ile görülmeyen ulu cevherlerdir

Ağacın bir meyvesi de gönül gözüdür
Sayfaya dökülmemiş sözlerin özüdür
Depremlerle oluşur halkların fıtratı
Her yerde sürüne bereket Truva atı

Bu yüzden barışmaz bizlerin yıldızı
Viski ısmarlayana dayıyorum kımızı
içse de içmese de olsun ona zıkkım
Bilet yok ihanet treni tıklım tıklım
---4122022

Uzak dur akbabaların kemirdiği leşten
fare kapanındaki peynirden beleşten
Öğretilmiş çaresizlik kötülük yayar
Eşref-i mahlukat diyenler kelle sayar

Oğlum bu ağacın bir zirvesi fezada
Yumurta küfesinde horozlar cezada
Bir an önce kalksın gözlerdeki bu örtü
Kanlı bitecek kurt ile kuzunun flörtü

Akibet kötü çünkü Kurt gözünü boyuyor
Ondaki mide ancak kuzuyla doyuyor
Sağdan soldan bağırıyorlar Türk uyumaz
Yalandır oğlum uyurken sövsen duymaz

Bu uyku derindir halk uyur horul horul
Ateizm fısıldar senin atan ağaçta goril
Bu tükürüğü elbette birisi yutacak
pisliği önce aydın sonra cahil tutacak

Bu hayat ağacının meyvesi nimeti
Bedava zannedersin ödetir diyeti
Aklına ulaşırsa bedavacılık zehri
O zaman kıçına vurur adam değil mührü

Ağacın kökünde Mevlana Yunus Emre
Hep birlikte dönerler aşk ile cem ile
Kökünden alınan aşk gidecek dallara
Bu öyle bir aşktır ki can katar canlara

Güzel insanlar bu ağacın her yerinde
Şehitle dervişlerle birlikte en derinde
Din mana arar hayatta mikroskopla
Bilim cennet meyvesidir evladım topla

Biri gelip sorarsa benim adresimi
Dersin, şu yalçın dağın uçurum kesimi
Aşağıyı göremiyorum toz dumandan
Cehennem odunu olur göz yumandan

Ayrıntılı adres: sokağın ismi dava
Sen yükseldikçe bozulur hava
Gölgelerle kapanır gündüzler
Vatan diye çırpınanlar vatan özler

Türklüktür davamız çok horlanır
Coğrafya kaderdirTuran dağı zorlanır
Zorladıkça faşist diyecek ekabirler
Çanakkaleden arşa kadardır kabirler

Bu ağaç böyle büyüdü böyle yeşerdi
Eşref-i mahlukat elbet şeşer beşerdi
Bu dava ilk önce yürekleri yakmalı
Uzaktan gören kıvılcım diye bakmalı

Dumanı gören bağırıyor aman söndürün
Orta Asya'ya giden treni döndürün
Korkuyorlar Turan dağının azametinden
Batıcılık çıkıyor tavşan niyetinden

Dağın yoluna cehalet taşı döşeli
Türk yıldızı ismidir on yedi köşeli
Ey dağ! Geçsin şu fakir yolundan bırak
Melanet hırkası giymeyene zirve ırak

Ey yol! Göster kendini çıksın şu garip kul
Bu hak yürüyüşüdür ki, öğretmez okul
Elbet aydınlanır yol varsa elde Kuran
Bundan yürüyeni suçlayacaktır duran

Kalemin izi belli hep yazmış hep çizmiş
Mürekkepten anlaşılır nerede gezmiş
Görmüş değil böyle uludağ şimdiye değin
Ey kalemdaşlar! Yıkanın ve baş eğin

Bu ağaçta yükselmek basamak basamak
Meyvesi uzaksa zahmetlidir yaşamak
Bu yürüyüş zirvede bekleyen aşkadır
her omzun yükü başka başkadır

Bu yolda temizlendikçe etraf pislenir
Yukarıda dert basar dağlar sislenir
Bu hak yoludur çıkmak için ister yürek
Bağırırlar aşağıdan ne gerek var ne gerek

Bu ağaçta herkesin farklıdır zirvesi
Böyle kurgulanmıştır hayatın cilvesi
Zirvesi vuslattır her kula olmaz nasip
Fısıltılar bu ağaçtaki lisan-ı münasip

İşte geldik yarın gideceğiz sorguya
Veda edeceğiz bu ağaçtaki kurguya
İki damla ağlama yeterli bir damla
Yeter ki toprağa düşsün içinde gamla

An an, saat saat yaklaşırken bizler vuslata
Samanlıkta iğne bulmak döndü haslete
Çok karanlık yakışacak bu geceye seher
Toprak hoş geldin diyecek adamsan eğer

260122
Bu ağacta herkesin zirvesi aynı değil
Ey oğul saniye durma secdeye eğil
Omurgasız dik durmak çok zahmetli
Üstündeki bilmiyor ağaç azametli

Her dalında meyve, her meyvede tuzak
Bela sana gelmezse sabırla dur uzak
Arayan yol göremez yalnızlık revaçta
Havası serttir üşüyorum bu ağaçta

Irkçılar görünür başka isim tabelası
Oğlum dikkat et bunlar milletin belası
Kurtçuklar çürümüş meyveleri severler
Suriyeli Arap Yahudi diyerek söverler

Zirveye yaklaştıkça olursun pir-u pak
Gözyaşlarından nehirler ağlayana hak
Çıktıkça anlarsın aşağılar çürümüş
Hak yolundakiler bu Sırattan yürümüş

Ey kalem yazıyorsun diye sana hayret
İşte taş işte kuyu çıkarırsın ha gayret
Dibinde yüzlercesi var bu taşlardan
Barajlar kuruldu gözlerdeki yaşlardan

Zirveden tebaam karınca gibi görünüyor
oldum diyenler kertenkele gibi sürünüyor
Onlar beni görmüyor aramızda var perde
Kırk akıl, kırk yıl, kırk taş aynı yerde

Cengiz Esgin
Kayıt Tarihi : 4.6.2023 01:13:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Cengiz Esgin